Taha Kılınç
Dünya ne kadar aldatıcı..
Ömer bin Abdülazîz yanındaki toplulukla berâber bir cenâzeyi defnetmişlerdi. Herkes gitmiş, fakat Ömer bin Abdülazîz bâzı yakınları ile berâber orada kalmıştı. Yanındakiler ona: "Ey müminlerin emîri! Sen bu cenâzenin sâhibi misin de, burada kaldın. Halbuki falanca cenâzeleri için böyle beklememiştin" dediler. Ömer bin Abdülazîz onlara şöyle cevap verdi: "Kabir bana arkamdan şöyle seslendi: "Ey Ömer bin Abdülazîz! Dostlarını ne yaptığımı hiç sormuyorsun." dedi. Ben de; "Söyle ne yaptın." dedim.. Bana; "Onların kefenlerini yırttım, vücutlarını parçaladım. Kanlarını emdim. Etlerini yedim." dedi. Tekrâr şöyle seslendi: "Ey Ömer bin Abdülazîz! Bana o dostlarının mafsallarını ne yaptığımı hiç sormuyorsun." deyince, ona, "Ne yaptın?" diye sordum. Bana, "Onların ellerini kollarından ayırdım. Kollarını, pazularından, pazularını omuzlarından, kalçalarını uyluklarından, uyluklarını dizlerinden, dizlerini ökçelerinden, ökçelerini ayaklarından ayırdım." dedi.
Kabirden bu sözleri naklettikten sonra, Ömer bin Abdülazîz ağlamaya başladı ve şöyle buyurdu:
"Dünyâ ne kadar aldatıcı. Dünyâda üstün ve kıymetli, makam ve mevki sâhibi olmak, hiç fayda vermiyor. Genç olan ihtiyarlıyor. Her canlı sonunda ölüyor. Geçici ve aldatıcı olduğunu bildiğiniz halde sakın dünyâ lezzetleri ve zevkleri sizi aldatmasın. Birkaç günlük dünyâ hayatındaki geçici lezzetlere sarılıp, âhireti unutan, aldanmıştır. Hani, nerede bizden önce bu dünyâda yaşıyanlar. Hani onlar, büyük ve modern şehirler kurmuşlardı. Büyük ve derin kanallar kazmışlar ve barajlar yapmışlardı. Onlar, bir göz açıp kapama denecek kadar, az bir müddet dünyâda kaldılar. Burada, sıhhatlerine güç ve kuvvetlerine aldandılar. Bu yüzden günahlar işlediler. Halbuki, herkes onlara mallarının çokluğundan dolayı, keşke, onun serveti gibi bizim de olsa diyorlardı. Şimdi onların hâli ne oldu. Toprak onların bedenlerini yedi. Kemikleri kurtlara azık oldu.. Fakat onlar, dünyâda iken, kuvvetli bir âile içerisinde idi. Evleri, güzel eşyâlarla döşeli ve hizmetçileri vardı. Herkes kendisine ikrâmda bulunuyor, âciz kaldığı işlerde kendisine yardımcı oluyorlardı."
İmâm-ı Gazâlî "rahmetullahi aleyh" hazretleri buyurdu ki:
"Kendini ve ailesini ve çocuklarını kimseye muhtaç ettirmeyecek kadar çalışıp helâlden kazananlara cihat sevabı verilir."
Peygamberimiz "aleyhissalatü vesselam" bir sabah mescidde oturmuştu. Sahabeden bir genç, erkenden dükkânına doğru geçti. Birisi, "Yazıklar olsun şuna ki, Allah için biraz burada sizi dinleyip geçseydi." dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki:
"Böyle söyleme! Eğer kendini, anasını, babasını, ehli ve evlâdını muhtaç etmemek için gitti ise, Allah yolundadır. Eğer zinet için, zengin olup Müslümanlara gösteriş niyetinde ise, Cehennem yolundadır."
Yine hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
"Doğru olan tüccar, kıyâmette sıddıklarla ve şehitlerle beraberdir."
"Allahü teâlâ, sanat sâhibi olan mümini sever."