KANADA
’Dün’’le ‘’Yarın’’ buluştu
-
Kanada Gençlik ve Eğitim Vakfı (KAGEV), Niagara Falls’ta yaşayan 92 yaşındaki Osmanlı vatandaşı Dr. Ahmet Fuat Şahin’i ziyaret etti.
-
Gençlere hayat hikayesini anlatan Dr. Ahmet Fuat Şahin, ‘’Türkler İslam’la aziz oldular. İslam’ı seçmeyen Türkler, tarihte kaybolup gitti. Sizin de gayeniz Allah rızası olsun’’ tavsiyesinde bulundu.
NİAGARA FALLS
Kanada’daki İslami hayatın gelişmesine önemli katkıları olan ve ülke genelindeki tüm Müslüman toplulukların isminden sitayişle bahsettiği 92 yaşındaki Dr. Ahmet Fuat Şahin, evinde gençleri ağırladı. Bir asra yaklaşan ömrü boyunca, hekimliğinin yanısıra İslam’ın yayılması, doğru anlaşılması ve Müslümanların sorunlarının çözümü için büyük hizmetler veren Dr. Ahmet Fuat Şahin, kendisinin ifadesi ile bir Osmanlı vatandaşı. Kanada’nın Toronto kentinde geçtiğimiz yıl kurulan Kanada Gençlik ve Eğitim Vakfı’na mensub gençleri Niagara-on-the-Lake kasabasındaki evinde kabul eden Dr. Ahmet Fuat Şahin, ziyaret süresince gençlere hayat hikayesinden kesitler anlattı. KAGEV Başkanı Ayşenur Dereci ve beraberindeki gençlere, ‘’Türkler İslam’la aziz oldular. İslam’ı seçmeyen Türkler, tarihte kaybolup gitti’’ diyen Fuat Şahin, ‘’sizin de gayeniz Allah rızası olsun’’ tavsiyesinde bulundu. Soğuk kış gününde sıcak sohbeti ile ortamı ısıtan 92 yaşındaki Osmanlı Çınarı, ‘’Allah’ın bana en büyük mükafatı’’ dediği eşi Solmaz Şahin’in hazırladığı börek ve tatlıları, kendi elleri ile gençlere ikram etti.- Dr. Ahmet Fuat Şahin kimdir?
1922 yılında Cezayir’in Telemsen kentinde dünyaya gelen Dr. Ahmet Fuat Şahin, kendisini ‘’Osmanlı’’ olarak tariff ediyor. İşte Dr. Ahmet Fuat Şahin’in kendi ağzından hayatı: ‘’Babam Cezayir doğumlu Osmanlı vatandaşı Muhammet Salih. İspanyollar 1500’lü yıllarda Müslümanları kovunca, babamın ailesi de kaçarak Cezayir’e yerleşmişler. Rahmetli babam ve ailesi Telemsen isimli bir şehirde oturuyorlarmış. O şehirde oturanların hepsi Osmanlı sülalesidir. Babam 17 yaşında iken orada cerayan eden Fransız işgaline tahammül edemiyor. Oradan İstanbul’a gelip askeri eğitim almak için orduya katılıyor. 1912’de askeri okuldan mezun olur olmaz Trablusgarb’a gönüllü olarak gidiyor. Bütün gayesi cihad etmek, oradaki Müslümanları kurtarmaktı. Orada 10 sene mücahidlerle birlikte mücadele ediyor. Orada yaşayan Türk ailelerinden birinin kızı olan annemle evleniyor. Ablamın ardından 1922 yılında Trablusgarb’ta ben doğmuşum. Bu arada Trablusgarb’ta İtalyanların zulmü artınca ben 40 günlükken çekilmek zorunda kalıyorlar. Babam 1.5 yıl boyunca çöllerde çete usulü harbederek Mısır’a kadar geliyor. Annemle birlikte ben deve sırtında Mısır’a kadar geliyoruz. Mısır’da babamın arkadaşı Abdurrahman Azzam Paşa isimli meşhur bir zata misafir oluyoruz. Babama, artık mücadeleyi bırakmasını ve Mısır’a yerleşmesini söylüyor. Babam da, ‘doğduğum yeri cihad için terkettim, şimdi İngilizlerin emrine mi gireceğim?’ diyerek İstanbul’a dönüyor. Babamın İstanbul’da girdiği iş nedeniyle Halep’e gidince, 13-14 yaşıma kadar Halep’te İslami ilimler, Kur’an, Arapça ve Fransızca öğreniyorum. 1937’de İstanbul’a gelip Galatasaray Lisesi’ne girdim. 1950 senesinde mezun oldum. Galatasaray Lisesi’nde İngilizce de öğrenmiştim. Askerliği bu yüzden Ankara’da NATO’da tercüman olarak yaptım. Sonra bir imtihana girdim. Marshall Planı çerçevesinde ABD’ye eğitime gönderilecek doktorlar sınavını kazandım ama ‘memleketimin ihtiyacı var’ diyerek gitmedim. Doktor olarak Urfa’nın Suruç kazasına tayin oldum. Orada 5 sene hizmet ettim. Mahrumiyet içinde.. Ama Allah beni, Antep’in en güzel hanımı ile evlendirerek mükafatlandırdı. Solmaz Hanımla evlendim. Baktım ki ilerleyemiyorum, ihtisasımı kendim yapmaya karar verdim. Yine tüm taleblere rağmen ülkemde ihtisas yapmak istedim ve Çapa’ya girdim. Birşey öğrenemeyeceğimi anlayınca, 9 ay sonra Marshall Planı kapsamında ABD yerine Kanada’yı tercih ederek buraya geldim. Çünkü Kanada’nın o zamanki BM Temsilcisi Lestor Pearson idi. Sonra Başbakan da oldu. Cemal Abdünnasır zamanında İngiltere ile Mısır arasında yaşanan krizde Kanada’nın Pearson’ın öncülüğündeki girişimlerine hayran kaldım ve ‘’ben Kanada’ya gideceğim’’ dedim. 1958 yılında Kanada’ya Kingston’a geldim. Çok iyi muamele ettiler. Çalıştığım hastanenin kantininden bana hususi helal yemek çıkardılar. Ramazan ayında iftar ve sahura özel yemekler hazırladılar. Memleketimde görmediğim muameleyi orada gördüm. Galatasaray’da yatılı okudum, böyle birşey yoktu. Yedeksubay olarak askerlik yaparken, namaz kılacak yerimiz yoktu. 2 sene burada kaldıktan sonra bana İngiltere’de ihtisas için bir yer buldular. 1 sene orada çalıştım. Daha sonra tekrar Kanada’ya döndüm. Kingston’daki hastanede ihtisasımı tamamladım ve 1966’da Niagara Falls’a yerleştim. Hamilton kentinde bir hastanede çalışmaya başladım. Buarada bir Pakistanlı doktor ve bir Trinidalı eczacı, ‘Toronto’da toplanıyoruz, gelir misin?’ dediler. Gittik. Dundas Caddesi’nde bir bina aldık. Orada 100-150 kişi toplanıyorduk. Çocuklara dersler vermeye başladık. Kur’an ve İslami bilgilerim nedeniyle, ‘’sen bizim başımız olacaksın’’ dediler. Oturduğum yer uzak dediysem de dinlemediler. Her pazar hanım ve çocuklarla Toronto’ya giderdik. 1971’de İslamic Foundation isimli kuruluşu kurduk. Hala devam eder bu cemiyet. Canadian Council of Muslim Society diye bir cemiyet kurduk. Tüm Kanada’dan 50’den fazla cemiyet bunun altında toplandı. 10 sene bu cemiyetin başkanlığını yaptım. Bütün gayem Osmanlı zihniyeti ile hepimizi bir çatı altında ümmet bilinci ile toplanmasını sağlamaktı. Zamanla araya görüş ayrılıkları ve politika girince, IDRF International Development and Relief Foundation isimli vakfı kurdum. 1984’de. Hala çalışıyor. Müslüman olmayan cemiyetlerle temas ettik. 1966’da Allah nasib etti Niagara Falls’a bir cami yaptırdık. Sonra başka aileler çevre şehirlere camiler yaptırdılar.’’23 Şubat 2015, Pazartesi