Taha Kılınç
Berat Kandili mübarek olsun..
Berât kandili, Şaban ayının onbeşinci gecesi. Yani ondördüncü günü ile onbeşinci günü arasındaki bu gecedir. Allahü teâlâ, ezelde, hiç bir şey yaratmadan önce, her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, bu gece meleklere bildirir. Kur’ân-ı kerim, Levhilmahfûza bu gece indi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu gece, çok ibadet, çok dua ederdi. Hadîs-i şeriflerde buyruluyor ki:
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tövbe, ret olmaz. Fıtır bayramının ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şabanın onbeşinci Berât gecesi ve Arefe gecesi.)
(Berât gecesini ganimet, fırsat biliniz! Çünkü, belli bir gecedir. Şabanın onbeşinci gecesidir. Kadir gecesi, çok büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Bu gece, çok ibadet yapınız. Yoksa, kıyamet günü pişman olursunuz!)
Mübarek geceler, İslam dininin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tövbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tövbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. Bu geceleri ihya etmeli, yani kaza namazları kılmalı, Kur’ân-ı kerim okumalı, dua, tövbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevablarını ölülere de göndermelidir. Bu gecelere saygı göstermelidir. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Gecenin oniki kısmından bir kısmını [bir saat kadar] ihya etmek, bütün geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir. Bir zamanda veya bir yerde veya bir şeyi okumakta, yapmakta, çok sevab verileceğini işitince, o sevaba kavuşmağı niyet ederek, düşünerek yapana, bu haber doğru olmasa bile, Allahü teâlâ, o sevabları ihsan eder. Fakat, bunun İslamiyet tarafından yasak edilmemiş bir şey olması lâzımdır.
Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", bu gece çok ibâdet ve duâ ederdi."Allahümmerzuknâ, kalben takıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakıyyen."duâsını çok okurdu. Şaban ayında oruç tutmak çok sevaptır.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
Şaban'ın on beşinci gecesi olunca, gecesini ibâdetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: "Affedilmek isteyen yok mu, günahlarını affedeyim? Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim? Derde müptelâ olan yok mu, sıhhat, afiyet vereyim? Ne isteyen varsa, istesin vereyim?" Bu hâl, imsak vaktine kadar devam eder.
Bu gece göklerin kapıları açılır, melekler, müminlere müjde verir, ibâdete teşvik ederler.
Berat gecesinde çok ibâdet edin! Yoksa kıyâmette pişman olursunuz.
Bu gece, salih akraba ile ilgisini kesen, büyüklenen ve ana babasına âsi olanlar affa uğramaz.
Cebrâil "aleyhisselâm" bana geldi. Kalk, namaz kıl ve duâ et! Bu gece, Şaban'ın on beşinci gecesidir, dedi. Bu geceyi ihyâ edenleri, Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrikleri, büyücüleri, falcıları, hasisleri, alkollü içki içenleri, fâiz yiyenleri ve zina yapanları affetmez. Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri [işleri] Allahü teâlâya arz olunur. Berat gecesini ganimet, fırsat biliniz! Çünkü, belli bir gecedir. Şaban'ın 15. gecesidir. Kadir gecesi, çok büyük ise de, hangi gece olduğu belli değildir. Bu gece, çok ibâdet yapınız! Yoksa, kıyâmet günü pişman olursunuz!
Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan düâ, tevbe, red olmaz. Fıtr bayramının ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şa'bânın onbeşinci [Berât]gecesi ve Arefe gecesi, [Kadr gecesi, bir çok hadîs-i şeriflerde bildirildiği için burada da bildirilmeğe lüzum görülmemiştir].
Bu gece yapılacak şeyler;
1- Uyumamak, 2- Kabristan ziyareti, 3- Kendimiz ve bütün mü'minler için istigfâr, 4- Ailesiyle merhametli konuşmak, 5- Adaletli davranmak, 6- Nemâz ve secde, 7- Çok düâ etmek, 8- Toprağa secde etmek, 9- Secdede istigfâr, 10- Peygamber efendimizin secdede okuduğu düâ, 11- Peygamber efendimizin nemâz sonrası düâsı, 12- Hayrlı düâ etmek, 13- Bu bildirilenleri başkalarına da öğretmek, 14- Güzel koku sürünmek, 15- İnatla-ısrarla düâ etmek, 16- Hamd ve şükr, 17- Rabbenâ ve Âmenerresûlü'yü çok okumak.
Kıyâmette pişman olmamak için, bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe ve istiğfar etmeli, kazâ namazı kılmalı, Kur'ân-ı kerîm okumalı, Müslümanlara duâ etmelidir.
>>>>> >>>>> >>>>>
Mübarek zamanlarda, mübarek yerlerde, namazlardan sonra Peygamber efendimizin ve evliyanın kabirleri yanında, onları vesile ederek yapılan dualar çabuk kabul olunur. İmam-ı Nesâî ve Tirmizî bildiriyorlar ki:
“Resulullah efendimizin yanına bir âmâ geldi. Gözlerinin açılması için dua etmesini diledi. Resulullah efendimiz ona;
-İstersen dua edeyim, istersen sabret. Sabretmek, senin için daha iyi olurbuyurdu.
-Dua etmenizi istiyorum deyince;
-İyi bir abdest al! Sonra şu duayı; Allahümme innî es'elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin Nebiyyirrahme, yâ Muhammed innî eteveccehü bike ilâ Rabbî fî hâcetî-hâzihî, li takdıye-li, Allahümme şeffi'hü fiyye oku! buyurdu ki anlamı;
(Ya Rabbi! İnsanlara rahmet olarak gönderdiğin sevgili Peygamberin ile sana teveccüh ediyorum. Senden istiyorum! Ya Muhammed aleyhisselâm! Dileğimin hasıl olması için Rabbime senin ile teveccüh ediyorum. Allahım! Onu bana şefaatçi eyle!)dir”
Bu hadis-i şerifi, imam-ı Beyhekî de haber veriyor. Ayrıca o âmâ kalktı, gözleri görerek gitti de diyor. Bu duayı okumayı ona Resulullah efendimiz öğretti. Onun yalvarmasını, Resulullah efendimizi vesile etmesini, dilediğinin böyle hasıl olmasını arzu buyurdu. Resulullah efendimiz hayatta iken de, vefatından sonra da kendisi ile vesile edilerek dua edilirdi. Selef-i salihin, Resulullah efendimizin vefatından sonra bu duayı çok okumuş, muratlarına kavuşmuşlardır.
--
Resulullah efendimiz "aleyhissalatü vesselam" buyurdular ki; "Dünya, uykudaki bir kimsenin rüyasıdır. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Ahiret, ebedî hayattır. Cennet, dünyanın karşılığıdır"... Dünyayı terk edene, bırakana, oranın ebedi nimeti verilecektir. Yani, dünyayı sahiplenmeyen, dünya malını sahiplenmeyen, onun bir karanlık olduğuna, emanet olduğuna iman eden için Allahü teala, kalıcı olanı verecektir. Cehennem de dünyanın karşılığıdır, dünyayı isteyip, ahireti unutana verilir, oradan ebediyyen ayrılamaz. Bu bir tercih meselesidir. Ahireti tercih edene Allahü teala Cenneti verecektir, dünyayı tercih edene Cehennemi verecektir. Resullullah efendimize, bugünün en hayırlısı kimdir denildiğinde; "Dünyada Allah'a itaat eden ve ömrünü o yönde bitirendir" buyurdu. Yine buyuruluyor ki, "Eğer bir şey mutlaka olacaksa, siz onu olmuş bilin".
İmam-ı Rabbani Hazretlerinden İnciler - 56
Meselâ, islâmiyetin emrettiği zekâttan bir kuruşu, islâmiyetin gösterdiği yere vermek, kendiliğinden, binlerce altın sadaka vermekten, hayrât yapmaktan, katkat ziyâde, nefsi tahrîb eder. İslâmiyet emrettiği için, bayram günü, oruç tutmayıp yiyip içmek, kendiliğinden, senelerle oruç tutmaktan daha faydalıdır. İki rekât sabah namazını cemaat ile kılmak sünnet olduğu için, gece sabaha kadar, nâfile namaz kılarak, sabah namazını cemaatsiz kılmaktan daha iyidir.
Hulâsa, nefis temizlenmedikçe ve şeflik, üstünlük hulyâsından kurtulmadıkça, felaketten kurtulmak imkânsızdır. Sonsuz ölüme gitmeden önce, nefsi bu hastalıklardan kurtarmağı düşünmek lâzımdır. Mübârek (Lâ ilâhe illallah) sözü, insanın içindeki ve dışındaki, bütün yalancı mâbutları koğduğu için, nefsi temizlemekte, en faydalı, en te'sîrli ilâcdır. Tasavvuf büyükleri, nefsi tezkiye etmek için, bunu söylemeyi seçmişlerdir. Fârisî beyt tercümesi:
(Lâ) süpürgesi ile, yolu temizlemezsen,
(İllallah) sarayına varamazsın!
Nefis, yoldan çıkıp, inada başlarsa, bu kelimeyi söyliyerek îmanı tâzelemelidir. Peygamberimiz (Lâ ilâhe illallah diyerek îmanınızı yenileyiniz!) buyurdu. Bunu her zaman söylemek lâzımdır. Çünkü, nefs-i emmâre, her zaman pistir. Bu güzel tevhîd kelimesinin fazîletlerini, şu hadis-i şerif bildiriyor: (Yerleri ve gökleri, terâzînin bir kefesine, bu kelime-i tevhîdi, ikinci kefesine koysalar, bu kelimenin bulunduğu kefe, elbette ağır gelir).
Tevbe ettiği hâlde, günaha devam edip, (Şimdi bu günahı işleyeyim de, nasıl olsa, tevbe edince, affedilir) denirse, uygunsuz iş yapılmış olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Günaha devam edip, diliyle istiğfar eden, Rabbiyle alay etmiş sayılır.) [Beyheki]
Bir kimse, samimiyetle, bir daha yapmamak üzere tevbe ettikten sonra, nefsine uyarak, tekrar o günahı işlese, sonra yine pişman olup, tevbe etse, Allahü teâlâ günahını affeder. Bu şekilde tevbesini bin kere bozsa da, yine tevbe etmelidir. Bir âyet-i kerime meali:
(Bir kimse, günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istiğfar ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli, af ve mağfiret edici bulur.)[Nisa 110]
Tevbeden sonra, tekrar tekrar günah işleyenin, tekrar tekrar tevbe etmesi sahih olur.(Berika)
Tevbe ettim demekle tevbe olmaz, çünkü tevbenin sahih olması için üç şart lazımdır:
1- Günahı hemen bırakmalı.
2- Günah işlediğine, Allahü teâlâdan korktuğu için, utanmalı ve pişman olmalı.
3- Bu günahı, bir daha hiç yapmamaya gönülden söz vermeli.
Allahü teâlâ, şartlarına uygun olan tevbeyi kabul edeceğine söz verdi. Tevbe edenleri sever, affeder. Sonra, o günahı tekrar yaparsa, tevbesi bozulmaz. İkinci bir tevbe, gerekir. Tevbe ettiği bir günahı hatırlayınca, günahı işlediğine sevinirse, tekrar tevbe etmeli. Günahı tekrar işlersem tevbem bozulur diye tevbe etmemek, cahilliktir, şeytanın aldatmasıdır. Her günahtan sonra, hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi kasten geciktirince, günahı iki kat olur.