Yaşlı Avrupa, dağılmaya yüz tuttuğu, motivasyonunu kaybettiği, dünyaya model/örnek niteliğini yitirdiği, güçten düştüğü bir dönemde, Türkiye'ye ayar vermeye, ülkemizin sınırlarını tartışmaya açmaya, terörle içeriden vurmaya, ekonomik krizle terbiye etmeye çalışıyor.
Hâlâ bize efendilik taslıyor, hâlâ 20. yüzyıl vesayetçileri gibihareket ediyor. Hâlâ o kadar güçlü olduğunu, her istediğini yapabileceğini, Türkiye'yi kendi hamuruyla yoğurabileceğinisanıyor. Ve hâlâ 20. yüzyılda yaşadığımızı sanıyor.
Yeni Roma çökerken..
Bir zamanlar Yeni Roma İmparatorluğu olarak görülen, Baltık Denizi'nden Suriye sınırına kadar uzanan, ABD'nin burnunu sürtmesiyle bölgesel ve küresel etkisi sıfırlanan, hantal görünümüne ters orantılı bir şekilde küçülen birlik, son birkaç yılda, sadece Türkiye karşıtlığı yapacağım diye olağanüstü acemilikler, basiretsizlikler, şaşırtıcı yanlışlar yapıyor.
Avrupa Birliği ortak aklı, kendini oluşturan devletlerin aklının bile gerisine düştü. Coğrafyamızda, Atlantik çevresinde, dünyanın her bölgesinde köklü sorunlar yaşanırken, küresel güç haritası değişirken, dünyanın ekseni kaymışken, bu sorunlara çözüm üretme yerine kendi içinde çatışan, ayrışan, dışlayıcı politikalara teslim olan bir AB var karşımızda.
Terör örgütlerine teslim oldu
Bu büyüklükte bir yapının politika tarzı, bırakın AB'yi, bırakın devlet aklını, bir örgüt aklına geriledi. Suriyeli mülteciler sorununun nükleer tehdit gören, Beşparmak Dağlarına çizilen Türk bayrağını ciddi sorun olarak tartışan bir AB aklından söz ediyoruz. Bu yüzdendir ki AB ülkeleri, ortak karar mekanizmaları terör örgütleriyle iş tutmaya, onlar üzerinden siyaset yapmaya, koca AB'nin İslâm dünyası ile ilişkilerini bu örgütler üzerinden yürütmeye başladı, FETÖ ve PKK'ya yakın olmayı Türkiye ile ilişkilere tercih etti.
Mesele sadece bu kadar olsa düzeltilme ihtimali yine de vardı. Ama çok daha vahim bir gerçek var ki o da Avrupa'da hızla yükselen ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslâm düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığı.. Avrupa Parlamentosu'nun dün aldığı “müzakereleri geçici dondurma” kararının arkasında bu düşmanlık yatmaktadır. İşte Avrupa için korkutucu gelecek budur.
15 Temmuz saldırısı hâlâ devam ediyor
Bu gerilemenin, bu zihinsel körlüğün, bu açık düşmanlığın, bu felâketin en büyük örneği 15 Temmuz'dur. Türkiye, 15 Temmuz'da yaşadığı darbe ve iç savaş girişiminde dostunu ve düşmanını tanımıştır. ABD istihbaratının planlayıp uyguladığı, Avrupa ülkelerinin açık destek verdiği bir çokuluslu saldırı yaşadı. Her ne kadar açıklıkla ifade edilmese de, bu saldırıda AB ülkelerinin ne tür sorumlulukları olduğu, ne tür destek ve himayeleri olduğu biliniyor.
Türkiye'nin içeriden teslim alınıp, dışarıdan vurulmasına ve parçalanmasına yönelik bu çokuluslu saldırı, terör örgütleri kullanılmış olmasına rağmen Batı'nın Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'yi vurduğu ikinci saldırıdır. Gülen ve teröristleri ile PKK bu saldırıda etkin biçimde kullanılmıştır. Bir devlet için bundan daha net bir düşmanlık söz konusu değildir. Türkiye, müttefiklerininsaldırısına uğramış, AB ile ortaklık görüşmeleri olan tek Müslüman ülke parçalanmak istenmiştir.
Bu aslında İslâm'la savaştır
ABD ve AB ülkeleri, demokrasi ve değerler yerine savaşı, müttefikleri yerine terör örgütlerini tercih etmiş, Türkiye'ye karşı ne kadar örgüt varsa onlara kol kanat germiş, savunmuş, Türkiye'ye karşı kullanmıştır. Avrupa'yı rehin alacak olan, Atlantik kıyılarını yoklayan ırkçılık ve İslâm düşmanlığının ilk büyük göstergesi 15 Temmuz saldırısıdır. Bir millet tankların önünde ezilirken, kurşunlara direnirken AB ülkelerinden tek bir cümle destek açıklaması gelmemiştir.
15 Temmuz'un başarılı olacağından o kadar eminlerdi ki, başarısızlık için kendilerini hazırlama gereği bile duymamışlardır. AB'nin son kararının, AB'nin Türkiye ile ilişkileri germesini, Almanya ve havarilerinin Türkiye karşıtlığına sarılmalarının en önemli gerekçesinin bu olduğunu düşünüyorum. 15 Temmuz başarısız olunca başka türlü bir düşmanlık, karşıtlık, kriz politikası başlattılar. Bu bile onların söz konusu saldırıda ortaklıklarını ortaya koyar nitelikte.
Terör saldırılarını onlar yaptırıyor..
Darbe girişimi başarısız olunca ABD ve Avrupa ülkeleri ne kadar FETÖ'cü varsa korumaya aldılar, bazılarını Türkiye'den kaçırdılar. Çünkü bu kişiler doğrudan onların istihbarat teşkilatlarına çalışıyordu. Binlerce PKK mensubu Almanya ve diğer AB ülkeleri tarafından korumaya alındı. Türkiye ile bu ülkeler arasındaki bütün güvenlik anlaşmaları fiilen uygulanamaz hale geldi.
Bazı Avrupa ülkeleri, Türkiye içindeki terör saldırılarından, sivil katliamlardan bizzat sorumludur. Bazı saldırıları onların istihbarat teşkilatları planlayıp yönetmiştir. Saldırganlara istihbarat, silah ve mühimmat sağlamış, hedef göstermiştir. AB, bırakın ortaklığı, Türkiye ile açık savaş içindedir ve bu savaş sadece 15 Temmuz saldırısıyla sınırlı değildir.
PKK ile Suriye'de bizi vuruyorlar..
Suriye'de yaptıklarını yazmıyorum bile. PKK ile DEAŞ ile beraber olup Türkiye'yi çevrelemek, kuşatmak için yürüttükleri koridor planına girmiyorum bile. Bugün hâlâ, Fırat Kalkanı'na karşı terör örgütleriyle ortak hareket edenler, Türk askerine saldırıları planlayanlar onlardır.
Bütün bunlar olurken hangi Avrupa değerlerinden söz ediliyor? Hangi Türk-AB ilişkilerinden dem vuruluyor? Bırakın artık ortak gelecek saçmalığını. Türkiye-AB ilişkileri bitmiştir, bir geleceği olmayacaktır. AB, Türkiye için bir kamburdur, ayaklarında bir bağdır, hareket alanını daraltmaktadır.
52 yıllık utanç: AB'nin çöküşünü izleyelim..
52 yıldır kapıda bekletilmek bir utançtır, milletimizin gururunu kırmaktadır. Devam etmeyecek ama 52 yıl daha yaşasa AB Türkiye'yi ortak etmeyecektir. Türkiye'nin Avrupa ile tek ilişki biçimi kalmıştır o da AB ile değil, devletten devlete ikili ilişkileri öncelemektir.
Bırakalım Avrupa kendini zehirlemeye devam etsin. Bırakalım yavaş yavaş dağılmalarını seyredelim. Türkiye'yi parçalamak isteyenlerin kendi içinde parçalanışını görelim. Seçimlerde ırkçıların kazanmasını, her Avrupa ülkesine bir Trump planını izleyelim.
Türkiye ile krizi yükselterek kendi içlerindeki krizi örtmelerine izin vermeyelim. Güney Avrupa'nın kopuşunu, her ülkenin kendi ulusal politikalarına dönüşünü, AB'nin merkezinin çöküşünü, ırkçı dalgaların getireceği sosyal patlamaları görelim. Onların artık değer diye bir siyasi söylemi hiç olmayacak.
Bırakın Avrupa terörle oynaşmaya devam etsin
Bundan sonra içerideki krizleri İslâm düşmanlığı ile, Türkiye düşmanlığı ile, yabancı düşmanlığı ile, faşist yasa ve uygulamalarla örtmeye devam edecekler. Biz kendi yolumuza, kendi doğrularımıza, kendi gelecek hesaplarımıza yönelelim. Öyle bir uluslararası ilişkiler dönemi başlıyor ki, her ülke kendi arayışına yoğunlaşmak zorunda kalacaktır. Yeni bir dünya kuruluyor, dünyanın ağırlık merkezi Atlantik dışına kayıyorsa biz de bu yenilikleri iyi okuyup ona göre hareket etmek zorundayız. Tek bloklu, tek eksenli ilişkileri ağı çoktan bitti.
Çok yönlü, çok kutuplu, çok boyutlu ilişkilere yönelik, kendi öz savunma ve var olma mücadelemize odaklanma dönemindeyiz. Biz bu yola zaten girmiştik. AB'yi zihnimizden ve kalbimizden silmiştik. Son karar sadece Türkiye düşmanlıklarını biraz daha açık etti. Başka bir anlamı yok bizim için. Bırakın onlar terör örgütleriyle oynaşmaya devam etsin.
Taha Dağlı
Avrupa açık düşmanlığı seçti, peki şimdi biz ne yapacağız!
25 Kasım 2016, Cuma