TÜRKİYE
'Siyonizm, 15 Temmuz'a 50 yıllık yatırımla kalkıştı'
Sosyolog, yazar Prof. Dr. Gencer, "15 Temmuz darbe girişimi, siyonizmin 50 yıllık bir yatırımla 'neo-haşhaşilik' örgütüyle devleti içeriden tamamen ele geçirerek giriştiği tam manasıyla postmodern bir darbeydi." dedi.
Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi sosyolog, yazar Prof. Dr. Bedri Gencer, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, darbe girişiminin geçmişe bakarak ancak anlaşılabileceğini söyledi.
12 Eylül 1980 darbesinin, geleneksel darbelerin sonuncusu sayılabileceğini ifade eden Gencer, 28 Şubat darbesinin ise 12 Eylül ile 15 Temmuz darbe girişimi arasında bir geçiş, köprü vazifesi gördüğünü belirtti.
Geçmişteki darbelerin, NATO inisiyatifli cunta darbeleri olduğu görüşünü savunan Gencer, şöyle konuştu:
"Ancak 15 Temmuz darbe girişimi siyonizmin 50 yıllık bir yatırımla 'neo-haşhaşilik' örgütüyle devleti içeriden tamamen ele geçirerek giriştiği tam manasıyla postmodern bir darbeydi. 28 Şubat, esasında uzun vadede Müslümanlarda ahlaki yozlaşmayla kendini gösteren, hedefine ulaşmış bir 'kültürel darbe'ydi, bu darbe için sıkça kullanılan 'toplumsal mühendislik' tabirinin de belirttiği gibi. Ancak Türkiye, 15 Temmuz darbe girişiminin belli bir siyasi ya da içtimai kesime değil, bizzat ülkeye, vatana kasteden, siyonizmin Irak ve Suriye işgalinin sinsi bir versiyonu olduğunu anlayınca devlet ve milletiyle vatanı koruma refleksiyle topyekun bir direnişe geçti."
"Ateş mikropları öldürür, temizlik sağlar"
Son darbe girişiminden sonra üç önemli sonucun meydana geldiğini ifade eden Gencer, şu tespitlerini paylaştı:
"Birincisi, İslam dünyasında, belki de dünyada ilk kez Türkiye’nin 'küresel sistem' denen siyonist nizamla kaçınılmaz bir karşılaşmaya, dişe diş bir mücadeleye girmesi. Robert Fisk gibi sağduyulu diye bilinen Batılı gazetecilerin bile 'Bu darbe girişimini atlattık diye sevinmeyin, asıl darbe bilahare gelecek' diye aba altından sopa gösterme kabilinden uyarması bu yüzdendir."
Gencer, ikinci sonucun ise, tarih boyunca savaşarak ayakta kalmış Osmanlı Devleti geleneğinden gelen bir millete aşırı durgunluğun yaramadığını, bu sebeple 16 Temmuz darbe girişiminin devlet ve millette vatanı korumak için topyekun bir teyakkuza, silkinmeye ve canlanmaya sebep olduğunu dile getirdi.
"Tankları bilgisayar oyunlarından tanıyan nesiller..."
Fitne, suikast, sabotaj, iç savaş gibi kapsamlı ve uzun vadeli bir plana dayalı darbe girişiminin küresel savaşa karşı ülkede yaygın bir sivil direniş ruhu oluşturduğunu kaydeden Gencer, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Önceden tankları sadece bilgisayar oyunlarından tanıyan nesiller, ilk kez vatanı uğruna ve canı pahasına tankın karşısına dikildi. Bakıyoruz, iletişim çağının da imkanlarıyla müthiş yoğun bir sivil direniş hareketi yürüyor. Fani ve rutin kaygıların ötesinde insanların hayatına bir anlam geldi. Hayırlı olan da, bu direniş ruhunun 'hainler-vatanseverler' şeklinde ülke halkındaki saflaşmanın nihai hakiki eksenini belirlemesidir."
Gencer, darbenin üçüncü sonucunu işe şu sözlerle yorumladı:
"Bu direniş, darbe girişiminin kalıcı ve sinsi seyrine karşı devleti ve milletiyle ülkemizde geçici ile kalıcı, kaliteli ile kalitesiz, hain ile sadık arasında temyiz ile kalıcı ve kapsamlı bir tasfiyeye gitmenin kaçınılmazlığı şuurunun doğmasına vesile olacaktır. Devlet ve milletiyle gereken şuur ve dirayeti gösterdiğimiz takdirde darbeye direniş, silkinmeye, temizlenmeye, safları sıklaştırmaya vesile olacaktır. Bilindiği gibi fitne, lafzen 'ateşle imtihan' demektir. Ateş, bir taraftan mikropları öldürür, temizlik sağlar, diğer taraftan para olarak kullanılan altının hakikisiyle sahtesini ayırmaya, kısaca 'tasfiye'ye yarar."