DÜNYA
Kanayan yaramız Keşmir sorununun 68 yılı..
Keşmir'in geleceği konusunda Hindistan ve Pakistan arasında çıkan anlaşmazlıkta 68 yıl geride kaldı. Anlaşmazlık sebebiyle 50 bine yakın insan hayatını kaybederken 1,5 milyon kişi evsiz kaldı. Her iki tarafın da iyi niyet adımını karşıdan beklemesi çözümsüzlüğü beslerken, nükleer silahların denkleme dahil olması ve 11 Eylül sonra dünyanın gündemine giren terörle mücadele konusu bölgesel nitelikteki sorunu uluslararası hale getirdi.
Asya'nın iki önemli nükleer gücü olan Pakistan ve Hindistan arasında yarım asırdan fazla süredir aşılamayan Keşmir sorunu her iki ülkenin dış politikasının belirleyici unsurları arasında yer alıyor. Üç büyük savaşın yanı sıra çok sayıda çatışmaya kaynaklık eden sorun, rapor edilmeyenler hariç 50 bine yakın insanın hayatına mal oldu, 1,5 milyon kişi de evsiz kaldı.
Keşmir, Himalayalar'ın kuzeybatısında bulunan verimli vadinin adıyken zamanla vadiyi de içine alacak şekilde 220 bin kilometrekarelik geniş bir coğrafyanın ismi olarak kullanılmaya başlandı.
Hindistan, Afganistan, Pakistan ve Çin Halk Cumhuriyeti'ni sınırdaşı olan bölge fiilen dört parçaya ayrılmış durumda. Kuzeydeki kısmı Pakistan tarafından kontrol edilirken, batısında sadece Pakistan'ın tanıdığı "Azad Keşmir İslam Cumhuriyeti" yer alıyor. Güneyde, Hindistan tarafından kontrol edilen Cammu-Keşmir bölgesi bulunuyor. Doğuda ise, Çin'in 1962'de ele geçirdiği "Aksai Çin" bölgesi ile Pakistan'ın Çin lehine vazgeçtiği bölge yer alıyor. Keşmir'in yaklaşık olarak yüzde 45'ini Hindistan, yüzde 35'ini Pakistan, yüzde 20'sini ise Çin kontrol ediyor.
Pakistan, nüfusunun büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu Keşmir'in geleceğini Keşmir halkının belirlemesi gerektiğini savunuyor. Hindistan ise bölgenin 1947'de yapılan anlaşma gereği Hindistan'ın parçası olduğunu iddia ediyor. İki taraf arasındaki çekişmeler sürüp giderken, ortaya çıkan üçüncü bir hareket ise Pakistan veya Hindistan egemenliğini reddederek bağımsızlık yönünde çaba gösteriyor.
İslamiyetin bölgede yayılışı
İslamiyetin bölgeye girişi 8. yüzyıla kadar uzansa da Keşmir'in Müslümanlaşması 1300'lerde Kral Rincana'nın İslamiyeti kabul etmesiyle başladı. Halkın İslamiyeti benimsemesi ve İslam kültürünün bölgeye yerleşmesinde tasavvuf kültürü büyük rol oynadı. Bir dönem Moğol istilası tehdidiyle de karşı karşıya kalan Keşmir'in idaresi Sih mihracesi Ranjit Singh'in bölgeyi ele geçirdiği 1819 yılına kadar sürdü.
Sih hakimiyeti döneminde ibadetlerin yasaklanması ve Müslümanlara ağır vergilerin getirilmesi isyanlara sebep oldu. 8 yıl sonra Sih krallığı dağıldığında bölgenin yönetimi İngilizler tarafından Pencap'ı almalarına yardım eden Gulap Singh adlı Hindu kumandana verildi. Sing, 1846'da İngiliz sömürge yönetimine 7,5 milyon Rupi ödeyerek Cammu-Keşmir'in tamamını aldı ve mihrace oldu.
Gulap Singh döneminde de devam eden yasaklar ve baskılar bağımsızlık yanlısı seslerin giderek daha da yükselmesine sebep oldu. 1932'de Cammu-Keşmir Müslüman Konferansı 1939'da ise Keşmir Millî Konferansı teşkil edildi ve Keşmir'deki bütün din-milli grupların ortak bir cephe oluşturmasına karar verildi.
Sömürge dönemi ve anlaşmazlığın ortaya çıkışı
1947'de İngiliz hakimiyeti sona erdiğinde Hindistan ve Pakistan devletleri kuruldu. Sömürge yönetimine bağlı prenslik, krallık, mihracelik gibi irili ufaklı yönetimlere, nüfus yoğunluğu, etnik ve dini yapı, coğrafi konumları göz önünde bulundurularak ya bu iki devletten birine katılma ya da bağımsızlık ilan etme hakkı tanındı. O dönemki nüfus kayıtları Keşmir'in 4 milyonluk nüfusun 3 milyonunun Müslümanların 809 binini de Hinduların oluşturduğuna yer veriyor.
Mihrace'nin halkın kendi geleceğini belirleme hakkına karşı çıkması üzerine halk ayaklanmaları başladı. Ayaklanmalarına destek için Pakistan'ın kuzey bölgelerinden Keşmir'e gelen gruplar Srinagar'a kadar olan bölgeyi ele geçirdi. Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine Mihrace Singh, Hindistan'dan yardım istedi. İngiliz genel valisi Louis Mountbatten, Hindistan'ın ancak Keşmir'in Hindistan'ın bir parçası olması durumunda yardım edebileceğini belirtmesi üzerine 26 Ekim 1947'de Keşmir'i Hindistan'a bağlayan anlaşma imzalandı. Ardından Hindistan birlikleri Srinagar'a girdi.
Hindistan, Pakistan'ı isyancılara yardım ettiği gerekçesiyle 1 Ocak 1948'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) şikayet etti. Pakistan ise iddiaları reddetti.
BMGK'nın 21 Nisan 1948'de aldığı 47 sayılı kararda Keşmir halkının geleceğini kendisinin belirlemesi, bu amaçla BM denetiminde halk oylamasına gidilmesi, oylama için gerekli uygun ortamın sağlanması için Keşmir'in askerden arındırılması yer aldı. Ancak karar uygulanmadı.
1 Ocak 1949'da BM arabuluculuğunda taraflar arasında ateşkes anlaşması imzalandı. Ateşkesle, iki taraf arasında bugün de geçerli olan sınırlar ortaya çıktı. Pakistan hükümeti, Keşmir'in yaklaşık yüzde otuzunu oluşturan, ellerindeki bölgeye Azad yani özgür Keşmir adını verdi. Azad Keşmir bölgesinin varlığı, BM'nin ilgili komisyonu tarafından kabul edildi. Hindistan Parlamentosu, 1963'te aldığı kararla Cammu-Keşmir'in devlet başkanlığı statüsünü kaldırdı, yerine eyalet valiliği getirdi. Başbakanlık da bakanlığa dönüştürüldü.
Çin'in soruna dahil olması
Hindistan'la sınır anlaşmazlığı yaşayan Pekin yönetimi 1956'dan 1962'ye kadarki dönemde Keşmir'in doğusundaki Aksai-Çin yaylasını ele geçirdi ve Keşmir sorununa dahil oldu. 1959'da Tibet'i işgal eden Çin yönetimi Keşmir konusunda Pakistan'ın yanında yer aldı. Pakistan'ın 1963'de Keşmir'deki dar bir bölgeyi Çin'e vermesi iki ülke arasındaki yakınlaşmayı pekiştirdi. Pekin yönetiminin bölgeyi Çin'e bağlayan bir yol inşa etmesi Hindistan üzerindeki baskının artmasına sebep oldu.
Çin'in Himalayalar bölgesindeki sınır anlaşmazlığını savaşla çözmeye kalkmasının kötü örnek teşkil etmesinden ve bölgede domino etkisi oluşturmasından endişe eden Hindistan yönetimi Keşmir politikasını katılaştırdı. Bölgedeki askeri yığınağını artırdı. Hindistan'ın o dönemki Başbakanı Cevahirlal Nehru'nun da zaman zaman dile getirdiği halkın kendi geleceğini tayin düşüncesi yerini Keşmir'in tamamıyla Hindistan'a ait olduğu şeklindeki uzlaşmasız politikaya bıraktı.
Yeni Delhi yönetimi, Doğu Pakistan'da ortaya çıkan bağımsızlık hareketlerini bölgedeki üstünlüğü ele geçirmek için bir fırsat olarak gördü ve yakından destekledi. Pakistan'ın 1971'de Hindistan'la yaptığı savaşı kaybetmesi Bangladeş'in bağımsızlığını kazanmasını hızlandırdı. Savaşın ardından imzalanan Simla Barış Antlaşması ile Keşmir'de ateşkesin sağlanmasına dönük "Sınır Kontrol Hattı" oluşturuldu.
Soğuk Savaş döneminin yarattığı gerilim bölgedeki silahlanma yarışını artırdı. Pakistan'ın ABD ile yakınlığı Sovyetler Birliği'ni Keşmir konusunda Hindistan'ın yanında yer almaya iterken, Hindistan'ın en önemli silah tedarikçilerinden biri haline getirdi. Rusya, 1990'lardan sonra da Hindistan'ın en önemli silah tedarikçisi olmayı sürdürdü.
Nükleer silahların etkisi
Pakistan ve Hindistan'ın 1972 ve 1974'te arka arkaya nükleer güç haline gelmesi tarafların topyekün bir savaştan geri durmalarına yol açtı ancak gerilim devam etti. Hindistan, Keşmir konusunda konvansiyonel kapasitesini artırmaya öncelik verirken, Pakistan caydırıcılığını artırmak için nükleer silahlara yöneldi. Pakistan'ın silahsızlanma teklif ve çağrıları Hindistan tarafından kabul görmedi. Taraflar arasında 1999'da Kargil bölgesindeki sınır ihlalleri nedeniyle yedi hafta süren Kargil Savaşı yaşandı. İki ülke nükleer savaşın eşiğine geldi.
Her iki ülkenin de iyi niyetli bir politika değişikliğinin ilk adımını karşı taraftan beklemesi çözümsüzlüğü körüklerken, Hindu ve Müslümanların karşılıklı tahrikleri neticesinde bölgeden gerilim eksik olmadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref'in 2004'de Hindistan ile diyalog kurmak için hiçbir ön şart ileri sürmeyeceklerini açıklaması ilişkileri yumuşattı. Normalleşme konusunda en önemli adım ise Ocak 2005'te Pakistan kontrolündeki Keşmir'i Hindistan'a bağlayan yolun açılmasıyla atıldı. Tarafların 2005'te imzaladığı, barış sürecinin geri dönülmez olduğu yönündeki ifadeye yer veren ortak deklarasyon ile sorunun çözümü konusunda önemli bir mesafe kaydedildi. Ancak 2008'deki 173 kişinin ölümü, 308 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Mumbai terör saldırısı ile ipler yeniden gerildi. Hindistan, Pakistan yönetimini terörle mücadelede etkin ve samimi bir politika izlememekle suçladı.
Nükleer silahların denkleme dahil olmasıyla ve 11 Eylül'den sonra dünyanın gündemine giren terörle mücadele, Keşmir sorununu bölgesel olmaktan çıkıp uluslararası sorun haline getirdi. Keşmir meselesi, Hindistan ve Pakistan arasında gerilim kaynağı olmaya devam ediyor.