Konuk Yazar
Fikirci Bey vize krizini yazdı: O DA BİLMİYOR
O DA BİLMİYOR
ABD Türkiye’deki vize hizmetlerini askıya aldı. Tabi biz de hemen kararı tersyüz edip mütekabiliyetin gereğini yaptık
Aslında oldukça ağır bir karar bu. Daha önce sadece terör saldırısı nedeniyle ve çok kısa bir süre için uygulanırdı. İlk defa bir “siyasal yaptırım” olarak uygulanıyor.
Görünüşe göre ABD kendi elçilik çalışanlarının Türkiye’de tutuklanmasını protesto ediyor. Yine görünüşe göre bahse konu bir kişi var: Metin Topuz. Ancak Topuz’un durumu biraz garip. 35 yıldır ABD tarafından çalıştırılıyor ama Türkiye’ye çalışan olarak bildirilmiyor. Topuz’un, Adil Öksüz'ün de aralarında olduğu pek çok FETÖ'cüyle irtibatı ortaya çıkıyor.
Aslında tam bir MI-6 klişesi. Adamı kullanıyorlar ama belgelemiyorlar. Hani ajan filmlerinde olur ya “yakalanırsan seni tanımıyoruz” olayı, işte tam da o. Fakat teknoloji o kadar değişti ki “tanımıyoruz” demekle iş bitmiyor. Çünkü “bu kaset üç dakika içinde kendini yok…” etmiyor artık. Bir şekilde tüm telefon konuşmaları uyduda kayıtlı kalıyor. Tanımazlıktan gelmek de yetmiyor.
Tabi herhalde böyle “ağır” bir kararın sadece bir kişi için alındığını düşünmüyorsunuz. Üstelik burada anahtar kelime bunun bir “yaptırıma” dönüşmesi.
Ben size kararın Türkçesini söyleyeyim: “ Bizim ajanlar Türkiye’de istediği gibi cirit atamıyor artık”
Darbe yapmak istediler, beceremediler, yerli işbirlikçileri suçüstü yakalandı, kaçırdıklarını Yunanistan’a, Almanya’ya kaçırdılar, hapistekilere ise erişimleri yok. Muhalefetin “adalet” yürüyüşü falan da sökmüyor.
Sivil toplum örgütü adı altında kurdukları örgütlerin çanına ot tıkandı. Bir gün DHKP-C’ye, bir gün PKK’ya görev veremiyorlar.
Gezi gibi yeni bir kalkışma tertipleyecek provokatörleri yok.
Devrim yapıyoruz zannıyla ortalığı kana bulayıp darbeye zemin hazırlamakta kullanılacak solcular da yok, olsa bile eskisi gibi Türk ordusuna erişip istediği müdahaleyi yaptıracak “bizim oğlanlar – our boys” da yok.
Ve tabi asıl mesele, Kürt koridoru için 4 bin tır malzeme gönderdiler, üstelik kaz gelecek diye bedavaya gönderdiler, ama biz İdlib’e girerek o koridoru bir bıçak gibi ortadan ikiye ayırıverdik.
Haritaya bakarsanız, İdlib’de bulunmakla, o birbirine bağlayıp Kürt koridoru oluşturacakları üç kantondan (Doğudan batıya Cizre, Kobani ve Afrin) biri olan Afrin’i Kobani’den ayırmakla kalmadık, güneyden de kuşattık, kuzeyi zaten Hatay.
E, yaptırım yapmasınlar da, ne yapsınlar? Vize ne ki?
Ama bana asıl garip gelen, elli yıldır “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi”, “ABD Defol”, “Üsler Kapatılsın” diye kafamızı şişiren solcuların bu yaptırıma en çok üzülen taraf olmaları. Ne yapacaktınız? Amerika’ya gidip emperyalizmi içten mi yıkacaktınız?
Boşuna ağlaşmayın, çözüm çok basit, bir Kürt devletine evet derseniz ABD sizi affeder, AB de üyeliğe kabul eder. Fakat bunu kabul edecek Türk’ü nereden bulacaksınız, orası muamma…
Peki, şimdi ne olacak? Aslında sanırım bunu ABD de bilmiyor. Çünkü hayatında ilk defa bir darbeyi başaramadı ve böyle suçüstü yakalandı. İlk defa bir halk tankları çıplak elleri ile durdurdu. Şimdi o da bilmiyor ne yapacağını.
Şimdilik alt perdeden konuşulsa da çok yakında daha üst perdelerden İncirlik Üssü de sert sorgulanacak gibi. Yeni Şafak Genel Yayın yönetmeni İbrahim Karagül dünkü yazısında buna değinmiş ve de yazısını şöyle bitirmişti: “ABD artık müttefik değildir ve olamayacaktır. İncirlik gibi askeri üsler, Türkiye’nin ulusal güvenliği için bir tehdit haline gelmiştir. Kesinlikle masaya yatırılmalı, terörle mücadele kapsamında değerlendirilmelidir. Çünkü ABD ve ortakları birçok terör örgütünü İncirlik’ten yönetiyor!”
Evet oldukça sert ve net ifadelerdi bunlar.
Biz de soralım:
Yaptırımlar mı başlayacak?
Muhtemelen hayır.
Ama kesin olan bir şey varsa o da ABD ve AB bizi kendi eşiti olarak görene kadar aramızın hep limoni kalacağı.
Twitter: @fikircibey