Konuk Yazar
Erdoğan'ın nükleer vurgusu neden önemli?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, nükleer enerji projelerini açıkladı, bu konu öylesine önemli ki Venezüella örneğini unutmamak gerek.
İstanbul’daki 23. Dünya Enerji Kongresi, Batı’nın sıcak takibinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in yan yana fotoğrafları, Batı medyasının manşetlerindeydi.
Erdoğan-Putin fotoğrafının Batı için birden fazla anlamı var. Suriye, terör örgütleri, Fırat Kalkanı, Musul operasyonu, vs.
Bölgesel konuların dışında ajandanın en tepesinde yer alan enerji işbirliği ile ilgili hayati konular da masadaydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 nükleer enerji santralinden bahsetti ve hedef koydu, “hedefimiz, önümüzdeki yıllarda elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 10'unun nükleer enerjiden karşılanmasıdır" dedi.
Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Madura da zirvedeydi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme gerçekleştirdi.
Koskoca zirvede özellikle Venezüella vurgusu yapmanın ayrı bir önemi var.
Zira Venezüella’ya bakınca nükleer enerjinin önemi çok net anlaşılıyor. Nükleer enerji yoksa bir ülke açlığa bile mahkum edilebiliyor.
Venezüella petrol zengini bir ülke.
Eski Devlet Başkanları Hugo Çavez ise petrolün yanı sıra nükleer enerji meselesinin önemine vakıf bir liderdi.
2006 yılında ülkesinin nükleer enerji ihtiyacını uluslararası kamuoyu ile paylaştı.
Hemen arkasından da görüşmelere başladı.
İlk adresi İran’dı. Mayıs 2006’da İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecat ile nükleer enerji konusunu masaya yatırdı.
16 Kasım 2007’de startı verdi, "Venezuela, Brezilya ve Arjantin gibi barışçıl amaçla nükleer enerji geliştirmeye başlayacaktır" dedi.
2010 yılında Venzüella ile Rusya nükleer enerji santrali konusunda anlaşma sağladı. O dönem Rusya Devlet Başkanı olan Medvedev, Çavez ile yaptığı görüşme sonrası “niyetimizin açık olduğunun altını çizmek isterim, ortağımız Venezuela Bolivarcı Cumhuriyeti'nin enerji seçeneği yelpazesinin geniş olmasını, enerji bağımsızlığı olmasını istiyoruz" dedi.
Medvedev o görüşmede bir cümle daha kurdu orada da “bu proje Amerika’nın canını sıkabilir” ifadesini kullandı.
2011 Mart ayında Japonya’da deprem ve tsunami felaketi meydana geldi. Felaket Fukushima nükleer santralinde büyük bir tehdit oluşturunca, Veneüzealla ile Rusya arasındaki nükleer santral projesi bir süreliğine askıya alındı.
2013’e gelindiğinde nükleer santral projesini hayata geçirmeye çalışan ve bu yolda bir dizi engelle karşılaşan Çavez, hayatını kaybetti.
Çavez’in ölümü sonrası devlet başkanlığına seçilen Nicolas Madura da nükleer meseleyi gündemde tuttu ancak başaramadı ya da başarmasına izin verilmedi.
Veneüzella’nın nükleer santral hayali iyice sekteye uğradı.
Bu sırada 2015’ten itibaren ülkede büyük bir kuraklık başladı.
Petrol zengini Venezüella, kuraklık nedeniyle yağış olmadığı için elektrik üretemedi ve elektriksiz kaldı.
Petrol fiyatlarının global düşüyle ağır ekonomik krize elektriksizlik eklenince Venezüella birden karıştı.
Fakir halk sokağa döküldü, ülkede yağma olayları baş gösterdi.
Geçtiğimiz Mart ayından itibaren bir çok şehirde yüzlerce market yağmalandı hatta aç kalan bölgelere gönderilen gıda yardımı taşıyan kamyonlar bile yağma edildi.
Venezüella bir süredir enerji krizinin meydana getirdiği halk ayaklanmasıyla da uğraşıyor. ABD yanlısı muhalefet kriz ortamını kullanarak halkı sokağa döküyor, şiddet olayları yaşanıyor.
Venezüella deyip geçmemek lazım.
Petrolü olmasına rağmen açlık nedeniyle bakkalların yağmalandığı bir ülke.
Nükleer santralin böylesine büyük bir krizi çözeceğinin farkındalardı ancak yapamadılar ya da yapmalarına müsaade edilmedi.
Neticesi ise enerji zengini bir ülkeyi enerji fakiri haline getirdi.