SAĞLIK
Artık daha uzun yaşayacağız..
Türkiye’de yaşam süresi yıllardan beri istikrarlı bir şekilde uzuyor.
Şimdilik doğuştan beklenen yaşam süresi 78 yıl. 30 yıl sonra ise 100 yaşında olmak sıradanlaşacak.
Fakat yaşam süresinin uzamasıyla da yaşlı nüfus oranı artıyor ve sanıldığının aksine Türkiye yaşlı bir toplum haline geliyor...
Şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Yaş otuz beş yolun yarısı eder" diye başlayan Otuz Beş Yaş Şiir'i yüzünden mi ortalama 70 yıl yaşayacağımıza inanıyoruz, bilinmez. Ama bunu kanıksadığımız da bir gerçek. Oysa bu şiir yayımlandığı 1946'da Türkiye'de insan ömrü ortalaması 40 civarındaydı.
Yine de Tarancı'yı öngörüsü nedeniyle takdir etmemek olmaz. Çünkü 1946'dan tam 54 yıl sonra ülkemizde ortalama yaşam süresi 70'i geçmişti. Müjde! Bu olumlu ivme devam ediyor. TÜİK'in açıkladığı rakamlarına göre 2015 itibariyle Türkiye'de doğuştan beklenen yaşam süresi 78.
Aslında insanın ömrünün bu denli uzaması son birkaç yüzyılın gerçeği. Mesela ilkçağda Romalı bir askerin ortalama ömrünün 22 olduğunu, 18. yüzyılda Avrupa'daki ortalama insan ömrünün 25 yıla, 19. yüzyılda ise 45'e çıktığını söylersek durum daha iyi anlaşılabilir.
20. yüzyılda her türlü kitlesel savaşlara, doğal afetlere, hastalıklara rağmen insanın ömrü önemli ölçüde uzadı. İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte de yaşlılık mühim bir mesela olarak karşımıza çıkar oldu...
Hoş birçok toplumda yaşlı insan saygı ve hürmet görür. Fakat geldiğimiz noktada durum biraz farklı. Dünyada yaşlı nüfusun artmasıyla yaşlıların yaşam kalitesini yükseltmek konusunda önemli adımlar atılıyor artık. Peki Türkiye'de durum nedir derseniz?
ÖMRÜMÜZ 30 YIL DAHA UZAYABİLİR
Genel olarak insan ömrünün uzamasının sebebi olarak tıptaki gelişmeler gösteriliyor. Fakat Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan, bu gerçekliğin sebebini modern toplum kavramıyla açıklama taraftarı.
Prof. Tufan "Sağlık hizmetlerinin toplumda yaygın hale gelmesi muhakkak yaşam süresinin uzamasına katkı sağladı. Fakat yaşam süresinin uzamasına yol açan gelişmeler öncelikle beslenme koşulları, ikamet koşulları, hijyen ortamlarının yaygın hale gelmesi, eğitimin toplumda yayılması, temiz içme suyu, iş kazalarına karşı alınan etkin önlemler, çalışma süresinin kısaltılması, dinlenme ve tatil olanaklarının çoğalması gibi 'modern toplum' kavramıyla bağlantılı gelişmelerle açıklanabilir" diyor.
Dünyada da ülkemizde de yaşam sürelerinin daha da uzayacağı konusunda bir öngörü var. Önümüzdeki yıllarda 100 yaşını geçmiş olmanın sıradan bir durum olacağı öngörülüyor. Prof. Tufan'a göre eğer ülkemizde doğal afet veya savaş gibi kitlesel ölümlere yol açan felaketlerle karşı karşıya kalmazsak, yaşam süresi uzamaya devam edecek. Prof. Tufan "Endüstri toplumlarında önümüzdeki 20-30 yıl içinde yaşam süresine 30 yıl ekleneceği yönünde öngörüler var" diyor.
TÜRKİYE HIZLA YAŞLANIYOR
Birleşmiş Milletler'in tanımına göre bir ülkedeki yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 8 ile yüzde 10 arasında olması o ülke nüfusunun 'yaşlı', yüzde 10'un üzerinde olması ise 'çok yaşlı' olduğu anlamına geliyor. TÜİK'in 2016'da açıkladığı yaşlılık raporunda, ülkemizde 65 yaş üstü 6 milyon 495 bin 239 kişi yaşıyor. Yani nüfusun yüzde 8,2'si yaşlı. Bu oran 2014'te yüzde 8'di. 2000'de yüzde 5,7, 1990'da 4,3'tü. Yani Türkiye'nin genç bir toplum olduğu yönündeki genel algı doğru değil. Aslında biz yaşlı bir toplumuz.
Prof. Tufan bunun beklenen bir sonuç olduğunu söylüyor: "Türk toplumu beklendiği gibi hızlı yaşlanıyor. Fakat bunu beklemeyenler de var. Beklemeyenler yaşlanma olgusunu bilmeyenler, gerontolojik bilgiye sahip olmayanlar. Halbuki Asya ve Latin Amerika ülkelerinde yaşam süresinin Batılı endüstri ülkelerindeki yaşam süresinden daha hızlı gelişeceğine bilim insanları çeyrek asırdan beri dikkat çekiyor."
Peki neden hızlı yaşlanan bir toplumuz? Tufan cevaplıyor: "100 yıl önce yaşam süresinin uzamasının asıl nedeni, bebek ve çocuk ölümlerinin azalmasına dayanıyordu. Bugün ise toplumun yaşlanmasının asıl nedeni yaşam süresinin uzaması ve nüfusta yaşlıların çoğalmasıdır. Buna bir de doğurganlığın hızla azalması eklenince, ortaya daha kısa sürede daha yaşlı bir toplum çıkmaktadır. Açıkçası modernleşme sürecinin dinamikleri toplumun yaşlanmasına yol açıyor."
En büyük mutluluk kaynağı aileleri
Genel bir ön kabul var, "İnsanın en mutlu zamanı yaşlılıktır" denilmesi bu ön kabulün göstergesi. Ama gerçekten yaşlılarımız mutlu mu? Prof. İsmail Tufan "Yaşlılığın, insanın en mutlu dönemi olduğunu sıkça duyuyorum. Aksine insanlar yaşlandıkça en mutlu günlerini geride bıraktıklarını anlatıyor. Bunun için belirttiğiniz görüşe ne katılabilirim ne de katılamam" diyor.
TÜİK rakamları ise yaşlılarımızın sanıldığı kadar mutlu olmadıklarını gösteriyor. Yaşam memnuniyeti araştırmasına göre 2014'te mutlu olduğunu beyan eden yaşlı oranı yüzde 62,8 iken, 2015'te yüzde 56,8'e düşmüş. Yaşlıların mutluluk kaynakları nedir derseniz, ilk sırada aileleri geliyor ikinci sıradaysa ise çocukları.
Sırada yaşam kalitesini artırmak var
Son yıllarda devletin yaşlılara yönelik sosyal politikalar üretme konusunda bir çabası var. Huzurevi sayısı artıyor, evde bakım hizmeti yaygınlaşıyor. 2013'te, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetler Genel Müdürlüğü, Türkiye'de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı hazırlandı. Geçtiğimiz yıl bu plan revize edildi.
Türkiye'de 352 huzurevi bulunuyor. Bu huzurevlerinin kapasitesi ise 27 bin 913. Evde bakım hizmetinden yararlananların sayısında hızlı artış sağlandı. 2006'da sekiz kişiye devlet evde bakım hizmeti verirken, 2013'te bu rakam 403 bin 758'e ulaştı. Doğal olarak yaşlılar arasındaki en önemli kaygılardan biri olan bakıma muhtaç olma durumu konusunda devletin bir duyarlılık gösterdiği bu konuda politika ürettiği görülüyor.
Yaşlı nüfus oranının gittikçe arttığı Türkiye'de bunlar yeterli mi? Prof. Tufan'a göre değil: "Yaşlıyı bağımsız kılabiliyorsak, başkasına avuç açtırtmıyorsak, birinin lütfedip kendisini tuvalete götürmesini ona layık görmüyorsak ve bu gibi durumların yaşlıda yarattığı duygu ve düşünceleri sezebiliyor ve bunlara yönelik önlemler alabiliyorsak, o zaman yaşlının kaygılarını ve mutluluğunu da anladığımız kabul edilebilir. Ama biz, bu noktadan uzakta olanların bol olduğu bir toplumun üyesiyiz."
Durumun devlet de farkında. Türkiye'de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı'nın geçen yıl revize edilmesi biraz bu yüzden. Çünkü plana, konutların yaşlıların gündelik hayatlarını kolaylaştırılacak şekilde planlanması, kentlerin yaşlı dostu özellikli hale getirilmesi gibi, onların kamusal alanda kendilerini daha fazla göstermesi yönünde işlevsel maddeler eklendi.
Kim inanırdı yaşlı üniversitesine?
Yaşlanma bilimi olarak kabul edilen gerontoloji Türkiye'de yeni yeni ilgi odağı haline geliyor. Ülkemizde ilk defa yaşlanma ve yaşlılığı sosyal bilimler bünyesinde ele alan akademik bir bölüm Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü adıyla 2006'da kuruldu.
Bölümün başında Prof. Dr. İsmail Tufan bulunuyor. Tufan "Türkiye'de 2006- 2016 döneminde gerontolojik alanında pek çok çalışma yaptık" diyor.
Geçen yıl GeroAtlas60+Tazelenme Üniversitesini'nin açılmasına önayak olan Prof. Tufan "10 yıl önce bir yaşlı üniversitesinin kurulacağına kim inanırdı" diyor ve anlatıyor: "Bu üniversite sayesinde öğrencilerimiz, zindeliğini koruyor, ailesine ve topluma 'yük' olmuyor aksine toplumun gelişmesine katkı sağlıyor."