Ellerinden gelse Türkiye'yi PYD ile masaya oturtacaklar, müttefik ilan ettirecekler, teröre yem yapacaklar. PKK/PYD üzerinden uyguladıkları harita planlarına kurban edecekler.
Türlü oyunlarla, önerilerle, formüllerle Suriye ve Irak'ı parçalama, ardından Türkiye'nin güneyi ile bu iki ülkenin kuzeyini tek bir terör kuşağına dönüştürme planlarını bizzat Türkiye'ye uygulatacaklar. Bu planı başardıktan, iki ülkeyi de parçaladıktan sonra da sıra Türkiye'ye gelecek, işte o zaman bütün güçleriyle Türkiye'yi vurmaya başlayacaklar.
ABD'nin planladığı, Avrupa Birliği ülkeleri ile birlikte yürüttüğü, bölgede terör örgütleri üzerinden servis ettiği, Ankara'da bile sağlam alıcıları olan sahtekarca, çok kirli planlar var. 15 Temmuz'u bizzat planlayıp uygulayan ülkelerin, darbe ile elde edemedikleri sonuçları Türkiye'yi güneyden çevreleyerek elde etme hesapları var. Bugün Suriye topraklarında, Irak topraklarında işte bu planların nasıl uygulandığını görüyoruz.
Sınırda durdur, Güney'den vur
Bu amaçla, 15 Temmuz'da Gülen ve teröristleriyle ortaklık kurdukları gibi, Suriye'de PKK/PYD gibi terör örgütleriyle ortaklık kurup, DAEŞ'le savaş örtüsü altında Türkiye'ye kurdukları bir tuzak var. Gezi ile, 17-25 Aralık'la, Demirtaşprojesiyle, 15 Temmuz kanlı saldırısıyla içeride yapamadıklarını şimdi bu örgütler üzerinden dışarıdan yapma çabaları var.
Türkiye'yi dışarıdan tehdit ediyor, Güney'den vuruyorlar. Bütün o kirli dosyaları hiç utanmadan gelip bir de Ankara'da pazarlıyorlar. Bir formül, bir bölgesel çözüm, bir Suriye'yi kurtarma kamuflajı ile yutturmaya çalışıyorlar.
Bütün hesapları Türkiye'yi durdurmaya, yavaşlatmaya, zihinleri karıştırmaya ayarlı bunların. Bütün planları, 25 Temmuz'dan sonra harekete geçen, terör ve tehditlerin kaynağına yönelen Türkiye'yi savunmaya zorlamaya, geriletmeye, sınırlarının içine hapsetmeye ve Suriye ve Irak denkleminin dışına atmaya ayarlı.
Dün medyamız PKK/PYD'li oldu
Dün, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında gizledikleri PKK/PYD ile “Rakka'ya operasyon" yaygarası koparan, bunu “DAEŞ'e karşı savaş" olarak pazarlayan, Türkiye'nin uyarılarını hiçe sayan, dahası Ankara'yı PKK ile tek cephe olmaya zorlayan ABD'nin ne yapmaya çalıştığını bilmiyor muyuz?
O gürültülü Musul Operasyonu'nu, o Haşdi Şabi ve PKK/PYD'yi Musul'a sokma planlarını nasıl pazarladılarsa dünkü operasyonu da öyle pazarlamaya kalkıştılar. Pazarladılar da.
Bizim medyamız, o bilmeden her şeyi pazarlamaya çok fazla iştahlımedyamız, “operasyon" açıklamasının üstüne atladı, dün birden PKK'lı, PYD'li oluverdi. SDG adı altında aslında DAEŞ'i değil, Türkiye'nin bölgeye yönelişini durdurmayı ve önünü kesmeyi amaçlayan bu operasyonu pazarlamaya girişti.
Suriye ve Irak'ta bize saldırıyorlar
Oysa bütün oyunlar Türkiye'yi hedef alıyordu. Fırat Kalkanı'nı bir yerde durdurmayı, Tel Afer'e, Tel Abyad'a, Afrin'e müdahaleyi boşa çıkarmayı hedefliyordu. Bölgedeki örgütler bu amaçla Türkiye'ye karşı harekete geçirilmişti. İran yanlısı örgütler, ABD'nin Suriye'de beslediği örgütler, PKK/PYD Türkiye ile açık savaşa sürülmüşlerdi.
Şunu net olarak söyleyelim artık: ABD bugün Suriye'den, Irak'tan Türkiye'yi vuruyor. Bunu örgütler üzerinden yapıyor ama işin mahiyeti öyle değil. Bütün bölge planları Türkiye'ye karşı. Örgütler üzerinden sıkılan kurşunlar ABD kurşunu.
Bu da ABD'nin bizimle Suriye'de, Irak'ta açıktan savaştığına işaret ediyor. 15 Temmuz'la başlayan sürecin bitmediğini, Türkiye'nin çok cepheli bir savunmaya hazırlıklı olması gerektiğini, içeride FETÖ ve PKK temizliği yaparken sınırının güneyinde de bir süre sonra içeriye gelecek tehditlerle savaşmasının mutlak zorunluluk olduğunu söylüyor.
Bu haldeyken ülkeyi atalete sürüklemeye, savunmasız bırakmaya, diplomatik manevralara rehin vermeye, tehditleri hafif göstermeye, askeri hareketlilikleri ertelemeye dönük her girişime çok dikkatle bakmak gerekiyor.
Ne olacak? Korkup sinecek miyiz yani
Uzunca bir süredir, Suriye ve Irak'ta olanlara müdahil olmak için hazırlık yapılıyor. Ama bir bakıyorsunuz, karşıdan başka bir senaryo devreye giriyor. Yine PKK üzerinden, yine DAEŞ üzerinden ama arkasında hep aynı güçler var. Afrin'e girersek, Tel Abyad'a girersek, Tel Afer'e girersek Türkiye'yi ateşe vereceklermiş. PKK ve HDP bunun için çalışıyormuş. Sınırı geçtiğimiz anda Kobani olayları gibi senaryolar bizi bekliyormuş. Nisan'a kadar haritalar değişecekmiş, ABD'nin bölgedeki terör ortaklarına bu yönde talimatlar verilmiş.
Peki ne oluyor? Teslim mi olacağız? Korkup sinecek miyiz?Suriye'den sonra Türkiye cephesinin açılmasına göz mü yumacağız? Bütün o örgütlerin Suriye haritası yeniden çizildikten sonra hep birlikte Türkiye'ye saldırısını mı bekleyeceğiz?
Bugün adım atmazsak, bunlardan başka yapacak hiçbir şeyimiz kalmayacak. Boynumuzu büküp bize reva görülen kadere razı olmaktan başka seçeneğimiz olmayacak. Ortada çokuluslu bir projevar ve bu projenin bütün ayrıntıları apaçık ortada. Kim, bunları gözden ırak tutmaya çalışıyorsa o kişide bir tehlike var demektir.
Dunford ne istedi? Yoksa tehdit mi etti?
Rakka gürültüsüne Fırat Gazabı adı vermişler. Bu bile Türkiye'ye verilmek istenen mesajı net olarak ortaya koyuyor. Peki bunlar olurken ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford neden Ankara'ya geldi, neden böyle bir görüşme istedi? Bu ziyaretin PKK'nın Rakka hesabıyla bir bağlantısı var mıydı?
Dunford ne demiş, ne istemiş, ne önermiş olabilir?
Durun, tahmin edelim: Fırat Kalkanı'nı durdurun. El Bab'a girmeye kalkmayın, orayı PYD'ye verdik. Rakka'ya beraber girelim ama PKK/PYD de olsun. Rusya ile Suriye'deki yakınlaşmanızı sona erdirin. Sınıra yığınağı durdurun. Afrin'e girmeyi, Tel Abyad'a girmeyi, Tel Afer'i unutun. Sakın sınırların dışına çıkmayın. Suriye'ye, Halep'e, Irak'a, Musul'a bakmayın. Siz orada sadece DAEŞ'le savaşın, gerisini biz hallederiz.
Türkiye'ye kıyamet senaryosu dayattılar
Bu kadar mı? Türkiye bunları yapmazsa, kendi yolunda yürürse, kendi güvenliğini sağlama almak için hareket ederse ne olacak? Dunford tehdit etmiş olabilir mi? Yukarıdaki gelişmelere bakarsanız, ABD'nin bölge planlarına bakarsanız, Suriye ve Irak'taki terör ortaklarınabakarsanız, PKK/PYD'ye taahhütlerine bakarsanız, bunu bile yapmış olabilirler…
Türkiye 15 Temmuz'da büyük bir uykudan uyandı. Çok büyük bir tehdit atlattı ama kendisini hedef alan kıyamet senaryosunun ne olduğunu da kavradı. Yüz yıl sonra kurulan tuzağı gördü. Bu bir imhaplanıydı. Dostları, müttefikleri Türkiye'yi yok etmeyi, parçalamayı, haritasını değiştirmeyi kafasına koymuştu.
Öz savunma harekete geçti, durdurulamaz..
Türkiye kendi öz savunmasını harekete geçirdi. Bu planın içerideki ortaklarına karşı müthiş bir mücadele başlattı. FETÖ'ye, PKK'ya ve HDP'ye yönelik operasyonlar bu çerçevede yapılmaktadır. Aynı Türkiye, sınırlarının güneyinden yaklaşan tehdide meydan okudu, sınırlara yığınak yaptı, bazı bölgelere müdahale için hazırlıklara başladı.
Başka hiçbir seçeneği yoktu. Bu bir varlık-yokluk meselesiydi. Karşısında kim olursa olsun bunu yapmak zorundaydı. Bu savunmayı yarıda bıraktığı anda yok edilecekti. Artık bütün hesaplar deşifre olmuştu, hiçbir şey gizli değildi. Artık duramazdık, duramayız, durmamalıyız.
O planlar bozulacak, yoksa Anadolu kalmaz
Şu an bu durumdayız. Kendi ellerimizle, kendi silahımızla, kendi devlet/millet gücümüzle, kendi insanımızla mücadele edeceğiz, ayakta duracağız, bize yönelen tehditlere meydan okuyacağız. Tehdit Irak'tan geliyorsa Irak'a, Suriye'den geliyorsa Suriye'ye biz müdahale edeceğiz. Buna gücümüz de, imkanımız da, birikimimiz de var.
Madem ABD, Türkiye ve Irak'ta Türkiye'yi vuruyor biz de savaşı evimizde karşılamaktansa o topraklarda karşılamayı tercih edeceğiz. Bu yüzden Afrin'e, El Bab'a, Tel Abyad'a, Tel Afer'eyönelmekte, müdahale etmekte, o terör üslerini dağıtmakta tereddüt etmeyeceğiz.
Suriye ve Irak'ın kuzeyini PKK/PYD'ye vadeden ABD planları bozulmazsa, Anadolu'da belki yüz yıl huzur kalmayacak. Bundan emin olun…