Konuk Yazar
Ardan Zentürk: Milletten yana gazeteci vardır!
Barıştan yana, amasız, fakatsız iki meslek vardır: Askerler ve savaş muhabirleri. İki meslek grubu da savaşın aslında nasıl büyük bir yıkım olduğunu çok iyi bilirler. Bu nedenle, askerler için savaş değil, “caydırıcılık” önemlidir, hesaplarını, savaştan çok, bir saldırıyı caydırmak, yerinde önlemek için yaparlar. 19’uncu yüzyılda “savaş bakanlığı”olan bakanlıkların bugün adının “savunma bakanlığına” dönüşmesinin ana nedeni budur.
Asker değilim ama izlediğim tüm savaşlarda yıkımın ne olduğunu, insanın savaş meydanı olarak adlandırılan alanlarda ne hale geldiğini gördüm. Savunma amaçlı tüm savaşların barbarlık olduğuna inanırım.
Şimdi, bizim gibi, “ülke bir beka savaşı veriyor, emperyalizm dört bir yandan saldırıyor, diplomasinin bittiği yerde asker devreye girmeli” diyenler “savaş yanlısı”, boğaz manzaralı evlerinden ahkam kesip, teröriste bugüne kadar bir tek kelime söylememiş arkadaşlar “barışçı” oluyor, öyle mi, geçiniz...
Pekiyi, bu savaşı kim çıkardı?
Yok, 1983’le kadar gidecek, yaklaşık 60 bin insanın canına 100 milyarlarca dolara mal olmuş “emperyalizmin piyon saldırısından” söz edecek değilim, işim yakın tarihle...
11 Temmuz 2015... HDP’nin olağanüstü ana akım medya desteği, hatta CHP’nin yer yer “seçmen fedakarlığı” ile 13.1 oranında oy aldığı 7 Haziran seçiminin üzerinden bir ay geçmiş. Kandil’den bildiri geliyor: 2.5 yıldır süren çatışmasızlığın devam etmesi isteniyorsa, askeri amaçlı baraj ve yol yapımından vazgeçilmeli.
Selahattin Demirtaş, açıklamanın yanında yer alıyor. Sözde uyarıyor yetkilileri...
Askeri baraj?.. Merak edip soruyoruz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na... 24 TV’de canlı yayında ironi ile anlatıyor: Ilısu barajının suları, PKK’nın geçiş noktasını dolduruyormuş, dertleri bu. Ben onlara orada bir köprü yapayım geçsinler ama köprünün sonunda kiminle karşılaşırlar, bilemem...
Seçim öncesi, yazılarının başlıklarına “oyum HDP’ye” cümlesini koyanlardan “çıt”çıkmıyor, PKK’nın barajı geçmiş HDP’yi bir ayda silip atan açıklamasına, bugün “barış”kelimeleriyle ortalığa dökülenlerin hiçbiri, “arkadaş, sizin derdiniz ne” diye sormuyor.
Zaten, bu açıklamadan 9 gün sonra “hendek-barikat savaşı” patlak veriyor, PKK’nın 2.5 yıllık çözüm arayışları döneminde FETÖ’cü “güvenlik (!)” yetkililerinin gözü önünde tonlarca mühimmatı kentlere yığdığını ve Suriye’yi Anadolu’ya taşımaya çalıştığını görüyoruz...
Bir tek örnek: Bugün Afrin Harekatı karşısında “barış yanlısı” görünen Hasan Cemal,soluğu Nusaybin’de alıyor, barikatların önünde fotoğraf çektirip, ardındakilerle “özyönetimin nasıl işlediğini” falan konuşuyor, “Rojava Devrimi”nin (!) Cerablus üzerinden nasıl Afrin’e varacağını dertleşiyor. İbrettir, alın okuyun: ( http://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/nusaybinin-barikatli-hendekli-ve-de-huzunlu-sokaklarindan,13365 )
Silahların sustuğu dönemde kampları dolaşıp PKK’ya silah bırakmayın diyen bu arkadaş “barış yanlısı”, milletin bekası için mücadeleyi verenler “savaşçı” öyle mi, yine geçiniz...
İhanet, yalancılıktan geçiyor
FETÖ’cülerin duruşma salonlarındaki halleri bize bir gerçeği gösterdi: İnsanın ihaneti içselleştirebilmesi için iki yüzlü ve yalancı olması gerekiyor!..
Sırtınızı, toplumun zayıf hafızasına da yasladınız mı, her şeyi yapabileceğinizi düşünebilirsiniz. Öyle değil.
İhanet asla unutulmaz.
Vatanın tertemiz evlatları ülke bekası için ateşin üzerine yürürken “barış” kelimesinin arkasına saklananların “sinsi savaş kışkırtıcısı” olduğunu da kimse unutmaz.
Milletten yana gazeteci vardır
Arkadaş, yazı başlığına, “Devletten yana, devlete karşı gazeteci yoktur, sadece gazeteci vardır!” cümlesini oturtmuş. Süslü ve güzel bir laf... Doğru da...
Ama unuttuğu “milletten yana gazetecilerin olduğudur...”
Milletten yana gazeteci siyasi iktidarın, bürokrasinin çürümüşlüğünü de sergiler, konu, millet bekasına gelip dayandığında da cephedeki askerinin yanında aslanlar gibi yerini alır, k.çı başı oynamadan “milli mücadelenin” ferdi olur!..
Gazetecinin işi devletle değildir, milletle birlikte, onun hakkı-hukuku, geleceği için çalışmaktadır.
Demokrasiden söz ediyorsunuz, daha, PKK’nın bu ülkenin demokratikleşmesindeki en büyükbarikat oluşturduğunu bile söylemediniz.
Barış diyorsunuz, ABD’nin bir terör örgütüne verdiği 4 bin 900 tır ve 2 bin uçak dolusu silahı görmezden geliyorsunuz.
İnsan hakları diyorsunuz, işiniz yalnız FETÖ’cü ve PKK’lıları kurtarma... FETÖ hakimlerinin kararıyla 23 yıldır cezaevinde yatan 367, 28 Şubat kurbanını görmüyorsunuz bile...
İki yüzlü ve yalancısınız...