SAĞLIK
ALS artık tarih oluyor
Boğaziçi Üniversitesi, ALS'nin yakın zamanda tarih olması için devrimsel nitelikte dev bir araştırma projesinin içerisinde yer alıyor.
14 ülkeden 22 bin 500 kişinin tüm genomları bu proje kapsamında araştırılıyor.
İnsan Genom Projesi'nin yeni bir aşaması olarak kabul edilen MinE Projesi kapsamında dünya genelinde 22 bin 500 kişinin genlerinin toplamı incelenerek, gen haritaları (genomları) detaylandırılıyor.
Söz konusu araştırma, henüz tedavisi olmayan ALS hastalığının moleküler düzeyde nedenlerini ve tedavi yollarını ortaya çıkarmayı hedefliyor. 14 ülkenin katılımıyla sürdürülen projede Türkiye'yi Boğaziçi Üniversitesi Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı (NDAL) ve Türk ALS/MNH Derneği temsil ediyor.
NDAL, 2005 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü bünyesinde, Suna İnan Kıraç Vakfı'nın desteğiyle hayata geçirilmişti. NDAL Direktörü Prof. Dr. A. Nazlı Başak, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı...
-Mine Projesi nedir?
Motor sinir hücrelerin kaybı nedeniyle oluşan ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz) hastalığının nedenlerini araştırmak ve tedaviye giden yollara kapıları nihayet açmak için 14 ülke, MinE Projesi'nde bir araya geldi.
Bilim dünyasının 90'lı yıllarda başlatmış olduğu, insanın genetik kimlik kartı ve kullanma kılavuzu olan DNA'sının tam ve detaylı haritasının çıkarılmasını amaçlayan İnsan Genom Projesi'nin yeni bir aşaması olan MinE Projesi'nin, ALS araştırmalarında ve hastalığın moleküler nedenini anlamada çığır açması bekleniyor.
ALS ile ilgili ilk gen 1993 yılında bulundu. O zamana kadar ALS'nin genetik olmadığını düşünüyorduk. ALS'nin en büyük ve iddialı projesi olarak kabul gören bu çalışma ile en az 15 bin ALS hastasının ve 7 bin 500 sağlıklı kontrol örneğinin tüm genomlarını dizilemeyi ve ALS'nin genetik nedenlerini geniş ölçekli bir araştırma projesi ile açıklığa kavuşturmayı amaçlıyoruz.
MinE Projesinin hastalığın moleküler nedenini anlamamızda ve dolayısıyla tedavisinde çığır açmasını bekliyoruz.
22 BİN 500 İNSAN GENOMU!
-Bu projede tam olarak ne yapılıyor?
Dünya genelinde 22 bin 500 kişinin geni inceleniyor. Gerek örnek sayısı, gerek uygulanan sofistike ve en yeni teknikler ve gerekse de ödenek açısından sadece ALS'nin değil, biyolojinin bu dev projesinin uluslararası ve güçlü bir konsorsiyum olmaksızın başarıya ulaşması imkansız.
Tek bir kişinin genom dizisi, 3 milyar parçadan oluşan bir puzzle gibidir. İnsan Genom Projesi tek bir kişinin genom dizisini 15 yıl gibi uzun bir sürede, yine uluslararası bir çabayla ve 3 milyar doları aşan muazzam bir ödenekle haritalamıştır.
-Türkiye'den kaç kişi bu projede yer alıyor?
150 Türk ALS hastası ve ailesinde ALS ve nörolojik hastalık olmayan 75 sağlıklı kişi, yani toplam 225 kişiyle bu projenin ilk aşamasında yer alıyoruz. Bu 225 kişi, bini aşkın ALS hastası ve 2 bini aşkın sağlıklı kontrol arasından seçildi.
Bu yıl içinde bu sayıyı iki katına çıkarmayı planlıyoruz. Laboratuvarımızdan iki yüksek lisans ve bir lisans öğrencisi geçen yıldan beri Utrecht'deki proje koordinasyonu laboratuvarında MinE Projesinin sonuçlarını, yani elde edilen büyük veriyi yorumlamayı öğreniyorlar.
Döndüklerinde burada hep birlikte sonuçlarımızı değerlendireceğiz. MinE Projesinde NDAL'ın tüm ekibi bilfiil çalışıyor olacak ve yeni öğrenciler Utrecht'e eğitime gidecek.
SADECE BİR TÜP KAN YETERLİ
-Projeye nasıl dahil oluyorlar?
Sadece 10 cc yani bir tüp kan veriyorlar. Form dolduruyorlar. Eğer 'Sonuçlar hakkında bilgi almak istiyorum' diye işaretledilerse, araştırma sonunda kendilerine sonuçlar hakkında bilgi verebileceğiz.
-MinE Projesi sonrasında neler değişecek?
Henüz tedavisi olmayan bu hastalıkta en önemli ve nihai hedef tedavi yollarının ivedilikle açılmasıdır. Bugüne kadar sadece semptomatik tedavileri olan bu tür hastalıklarda maalesef nöron ölümü o kadar hızlıdır ki, tedaviler yetersiz kalmakta ve hastalık hızla ilerlemektedir.
Hastalığa etkin tedavilerin geliştirilmesi ancak hastalık mekanizmalarını anlamaktan geçiyor. Son bulgulara göre ALS'ye birçok farklı mekanizma neden olduğu için tek tip bir tedavi ve tek bir mucize ilaç beklemiyoruz. Ama MinE Projesi'nin hastalığa neden olan genleri tanımlarken, etkin tedavilerin de yolunu açmasını umutla bekliyoruz. Nature Genetics dergisinin temmuz sayısında yayınlanan iki makale, proje kapsamında tanımlanan iki yeni ALS genini rapor ediyor.
ÖNCE MEKANİZMAYI ANLAMALIYIZ
-ALS, kronik bir hastalık şeklinde tedavi edilebilecek mi?
Evet, uğraşının ana nedeni bu. ALS neden ve nasıl gelişiyor anladığımız anda tedavilere giden yol açılmış olacak.
-ALS, kanser kadar karmaşık bir hastalık mı?
ALS, kanserden daha karmaşık diyebilirim. Çünkü bunlar bilinen en kompleks olan beyin hastalıklarıdır.
ALS TAŞIMAYAN BEBEKLER DOĞACAK
ALS, 20-30 yıl sonra tarihe karışacak diyebilir miyiz?
Ben o kadar uzun zaman süreceğini sanmıyorum. Çok umutluyum. MinE Projesi'nin ana amacı yaşayan hastaya yardımcı olmak. 10-15 yıl sonra ALS ve benzeri hastalıklar inşallah tarihe karışmış olacak. MinE bunu hedefliyor. ALS'nin iki türü var. Bu hastalığa yakalananların yaklaşık yüzde 10'u tam genetik geçişli.
Hastalık anne-babadan direkt kalıtılıyor. Bugüne kadarki genetik araştırma ancak bu tür ALS'yi araştırabiliyordu. Ancak bir de yüzde 90'lık çoğunluk var ki, biz buna sporadik olgular diyoruz. Onların hastalıklarının nedeni çok daha karmaşık. Önce genler dahil değil zannederken, şimdi biliyoruz ki tek bir gen değil, bir dizi gen ya da yatkınlık faktörü rol oynuyor sporadik vakalarda.
İşte MinE Projesi özellikle bu hastaları hedefliyor. Tüm genomu dizileyerek genlerin hepsine ve birbirleriyle etkileşimine bakacak. Bunlar sağlıklı popülasyonla karşılaştırılmalı olarak incelenecek. O yüzden çok iddialı ve eşi olmayan bir dev girişim. Aslında projenin çok önemli bir yan ürünü daha var, o da bireylerin sadece ALS genleri değil, tüm genomları ortaya konmuş oluyor.
-İleride ALS'ye sebep olan hastalıklı genleri ayıklanmış sağlıklı bebekler dünyaya gelebilecek mi?
Preimplantasyon genetik tanı da olur, prenatal tanı da olur. Talasemi hastalığını da, yıllarca önce, doğum öncesi moleküler tanı ile Türkiye'de gerekli yöntemleri kurarak sildik. Moleküler analiz ve doğum öncesi erken tanı ile ALS geni taşıyan bebeklerin dünyaya gelmesini de engelleyebiliriz.
ALS'DE ULUSLARARASI DÜZEYDE İLK VE TEK LABORATUVARIZ
Boğaziçi Üniversitesi Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı hiç şüphesiz kendini uluslararası ALS camiasına kabul ettirmiş, Türkiye'deki ilk ve bugüne kadar hâlâ tek laboratuvar.
Bu denli donanımlı, bu denli güçlü uluslararası iş birlikleri olan, kendini üst düzey laboratuvarlara kanıtlamış başka bir ALS laboratuvarı Türkiye'de yok. Uzman klinisyenlerle kurduğumuz etkin iş birlikleri dolayısıyla Türkiye'de ALS ve benzeri nörodejeneratif hastalıkların moleküler araştırması sadece NDAL'da bu derece kapsamlı yapılabilmektedir. Şu anda ALS araştırmasının en ön cephesinde koşuyoruz diyebilirim."