TÜRKİYE
80 yıl önceki kadar özgür olmak ister miydiniz?
Bir düşünün; hükümet gazetelere, televizyonlara yazı gönderip şunu yayınlayın, şunu yayınlamayın dese ne olur? Mesela hava durumu tahmini yayınlamayın, bulmaca yasaktır dese nasıl bir tepki doğar? Böyle de olur mu diye düşünmeyin. Zamanında olmuş nitekim...
12 Eylül'den filan bahsetmiyoruz. Bu okuyacaklarınızı, "sansür var" diye ortalığı ayağa kaldıran, ama bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanına en galiz hakaretleri etmekten geri durmayan azılı tiplerden duyamazsınız. Zira o kişilere göre "o kutsal dönemlerde ne yapılmışsa doğru yapılmıştır." Yıllardır basının özgür olmadığından, sansür uygulandığından dem vurur bazıları. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda ne kadar özgür olduğumuzu ballandıra ballandıra anlatırlar. Osmanlının son döneminde nasıl baskıcı bir rejim olduğunu, Sultan Abdülhamid Han'ın kurduğu sistemi kötüler dururlar. Peki aslında durum gerçekten böyle midir? Neticede Halep oradaysa arşın buradadır. Ahmet Anapalı'nın 30 Eylül 2013'te yazdığı ve kaynaklarını tek tek belirttiği yazıya göz atalım.
"Bugünlerde bir grup kendini bile aydınlatmaktan mahrum güya aydın taife, garip garip televizyon kanallarında kendilerine özgür gazetecilik yapmak ile ilgili sansür uygulandığından bahsedip hakları yenmiş mazlum edebiyatı yapıyorlar. Onları dinlerken bir anda bu ülkenin tek parti ile yönetildiği dönemlerde uygulanan eski sansürler geldi aklıma… Kendilerine sansür uygulandığından bahseden bu “kütle” acaba sansürün ne olduğunu biliyor mu?..
Hepimizin bildiği gibi 1923’de cumhuriyet ilan edilir.
Cumhuriyeti ilan eden kişilerin tamamı gençlik yıllarını Sultan 2. Abdülhamid döneminde geçirmişlerdir. Bu kişiler gençlik dönemlerini geçirdikleri bu süreç içinse sonraki zamanlarda yazdıkları hatıralarında; “İstibdat- baskıcı ve gerici dönem” gibi bir takım tanımlamalar yapmışlardır. Çünkü Abdülhamid dönemi başta basın olmak üzere tüm birimlerde ve kurumlarda sıkı denetimin söz konusu olduğu bir dönemdir.
Bu baskıcı dönemi beğenmeyen “ÖZGÜRLÜKÇÜ” zevat tarafından kurulan cumhuriyet elbette daha özgürlükçü ve basına hürriyet alanı açan bir dönemin başlangıcı olmalıdır değil mi? Hayır, hiç de öyle olmadı. Zira baskıcı imparatorluktan sonra kurulan özgürlükçü cumhuriyetin ilanından hemen 2 sene sonra yani 1925’te, sansürün ve sıkı kontrolün en büyüğü olan ve toplumu büsbütün suskunluğa boğan Takrir-i Sükûn kanunu ilan edildi.
Birkaç gün içinde ise muhalif yayın yapan onlarca dergi ve gazete hükümetin emri ile süresiz olarak kapatılmıştır. Bu gazetelerin yazarları ise İstiklal Mahkemelerinin idam sehpalarının gölgesinde yargılandılar.
Basın Tarihi uzmanı Mete TUNÇAY bu hadiseyi çok öz bir biçimde izah eder; “Abdülhamid döneminde basın hükümetin istemediğini yazamazdı ama Cumhuriyet’le birlikte basın sadece hükümetin istediğini yazar hale gelmiştir.”
İyi ama Atatürk döneminde kaç gazete ve dergi yasaklanmıştır? Bu dönemi araştıran Mustafa Yılmaz ve Yasemin Doğaner’in araştırmasına göre bu dönemde 130’dan fazla gazete, dergi ve kitap yasaklanmıştır. Evet rakamı yanlış okumadınız tam 130… İnönü döneminde ise bu rakam 108’i bulmuştur.
İnönü döneminin ilk kapatılan gazetesi ise belki şaşıracaksınız ama, Alman yanlısı çizgide yayınlar yapmak suçundan Cumhuriyet Gazetesi’dir. Hem de süresiz olarak temelli kapatılmıştır.
Bir süre sonra affedilip tekrar açılan Cumhuriyet, 30 Temmuz 1940 tarihli sayısında “Türkiye’nin Savaş Karşısında Takınacağı Tavır” başlıklı bir yazı yayımlandı. Hükümet bu yazıyı beğenmedi ve 10 Ağustos 1940’da Cumhuriyet Gazetesi’ni üç ay süreyle kapatma kararı verildi ve uygulandı.
İsterseniz gelin hep beraber 1925 senesinde kabul edilen “Takriri Sükûn” Kanunu gereği memleketimizde tek parti döneminde geçmişte tatbik edilen şanlı cumhuriyet tarihimize dair şanlı sansür örneklerine bir göz atalım;
Kâzım Karabekir Sansürü; Kâzım Karabekir’in beyanları dikkate alınmayacak ve ondan asla bahsedilmeyecektir. (Anadolu Ajansı'na CHP tarafından bildirilmiştir) 19 Eylül 1939
Karikatür Yasağı; Yabancı devlet reisleriyle icra heyetleri başlarında bulunan zevat hakkında itidalli karikatür yapılsın. (Başbakan Refik Saydam’ın şifresine dayanarak İstanbul Vilayetinden Gazete merkezlerine bildirilmiştir.) 22 Mayıs 1940
Dört Yasak;
1- Anadolu Ajansı’nın haberlerinden başka haber yazılmayacaktır.
2- Sansasyonel başlık yapılmayacaktır.
3- Başmakale yazılmayacaktır.
4- İkinci baskı ve ilave yapılmayacaktır. (Dahiliye Vakâleti’nden bildirilmiştir.) 10 Haziran 1940
Cevap Verilmesi Hususunda; Cumhuriyet Gazetesi yazarı Nadir Nadi’nin yazdığı makalelere hiçbir gazeteden hiçbir yazar cevap vermeyecektir. (Matbuat Umum Müdürlüğü) 3 Ağustos 1940
Dinlere Dair; Gazetelerimizin son günlerdeki neşriyatı arasında dinlerden bahis yazı ve mütalaa, ima ve temennilere rastlanmaktadır. Bundan sonra dinler mevzuu üzerinde hiçbir şekilde hiçbir yazar en küçük bir yazı yazmayacaktır. Hali hazırda seri olarak yazılanlar da 10 gün içinde bitirilecektir. (Matbaa Umum Müdürlüğü Namına İzzettin Tuğrul’dan tüm gazetelere) 10 Ağustos 1940
Zamlara Dair; Otomobil yedek parçalarıyla lastiklerin bittiği, un stokunun azaldığı, meyve ve sebzeye yapılan zamlar asla yazılmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürlüğü’nden yapılan Tebliğ) 10 Ağustos 1940
Meteoroloji Tahminleri; Geçmiş, hali hazır ve geleceğe dair meteorolojik tahminlerin neşredilmemesinin bütün gazetelere tebliğini rice ederim. (Başvekil namına Müsteşar Vehbi Bey’den Tüm Valiliklere) 4 Kasım 1940
İnönü’nün Gezisi; Reisicumhur İsmet İnönü, Ankara civarında küçük bir seyahat yapmak üzere hareket etmiştir. Gazeteler bundan başka hiçbir şey yazmayacaklardır. (Matbaa Umum Müdürü) 14 Aralık 1940
Vergi Zamları; Vergilere yapılması düşünülen zamlar hakkında hiçbir neşriyatta bulunulmamasının, gazetelere tebliğini rica ederim. (Matbaa Umum Müdürü) 19 Mart 1941
Bakanlar Kurulu Toplantıları; Bakanlar Kurulu toplantılarının ne zaman ve hangi gündem maddeleri üzerine toplanacağına dair haber yapılmamasının gazetelerin baş yazarlarına tebliğini rica ederim. (Matbaa Umum Müdürü) 23 Ağustos 1941
Tren Kazaları Hakkında; Memleket genelinde vuku bulan Tren kazaları hakkında gazetelerde haber yapılmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürü) 4 Şubat 1941
Un, Şeker Vesaire Maddeler; Memleket genelinde baş gösteren un, şeker, yağ, tuz gibi vesaire maddelerin stoklarının bitmesi hususunda gazetelerde haber yapılmayacaktır. (Dahiliye Vekâleti) 7 Mayıs 1941
Polemik Yok; Son günlerde İstanbul gazetelerinde dikkat çekici bir hâl alan yazar atışmalarına yarın sabahtan itibaren kat’i bir surette nihayet verilecektir. (Matbuat Umum Müdürü) 28 Mayıs 1941
Hırsızlıklar; Hatay’da 15 haydut 3 otomobil soymuş, bir polisi öldürmüş, 2 kişiyi yaralamış ve 15.000 lira gasp ederek kaçmışlardır. Bu haber kesinlikle yazılmayacaktır. (Emniyet Müdürlüğünden bütün gazetelerin başyazarlarına) 29 Ağustos 1941
Gazetelerdeki Bulmacalar; Gazetelerdeki bulmacaların siyah kareleri “gamalı haç’a” benzetilebileceğinden dolayı bundan sonra bulmaca bölümü hazırlanmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürlüğü) 18 Aralık 1941
Karabekir’in Meclis Konuşması; Mebus General Kâzım Karabekir’in 23 Aralık 1940 günü TBMM’de yaptığı beyanat gazetelerimizde hiçbir şekilde yayınlanmayacak ve bu beyanattan bahsedilmeyecektir. (Başvekilimizin emriyle tüm vilayetlere Matbaa Umum Müdürlüğü’nden) 23 Aralık 1940
Karne ile Ekmek Satışı Hususunda; Halkımıza vesika ile ekmek satışı hususunda gazetelerde hiçbir şekilde haber yapılmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürlüğü) 9 Ocak 1942
Artan Şeker Fiyatları; Son günlerde artan şeker fiyatları hakkında gazetelerde haber yapılmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürlüğü) 29 Ocak 1942
Şikâyet Kılıklı Neşriyat; Ekmekten, Odundan ve kömürden, etten, şikâyet kılıklı neşriyat yapılmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürlüğü) 10 Ocak 1942
Mahkeme Kararlarına Dair; Mahkemelerimizin verdiği kararların aleyhinde hiçbir surette haber yapılmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürlüğü) 6 Mayıs 1942
Ek Yasak; Zabıta, adliye ve mülkiye memurlarının yaptıkları hata ve işledikleri suçlara ait neşriyat yapılmayacaktır. (Matbaa Umum Müdürlüğü) 24 Mayıs 1942
Tefrikayı Kesin; Yeni Sabah Gazetesi Müdürlüğü’ne, Sami Karayel’in “İç Yüzleri” başlıklı tefrikasını kesmenizi rica ederim. Verilen talimatı istismar yollu neşriyatta bulunmanız doğru değildir. (Umum Müdür Vekili İzzettin Nişbay) 29 Mayıs 1944
İhtiyatlı Lisan; Tasvir-i Efkâr Gazetesi Müdürlüğü’ne... Gazetenizin 21 Haziran 1942 tarihli nüshasının başmakalesi dikkat çekici görülmüştür. Hükümet reislerinden bahsederken daha ihtiyatlı bir lisan kullanılmasını rica ederim. (Matbuat Umum Müdürü Selim Sarper) 23 Haziran 1942
Başbakanlıktan Yasak; Türk rejiminden bu rejimin ideolojisinden gayrı, velev fikri tetkik namı altında dahi olsa başka ideolojilerden asla bahsedilmeyecektir. (Başbakan Refik Saydam) 22 Mayıs 1942
Bu liste böyle uzar gider…. Şanlı cumhuriyet tarihimizin sansür tarihi de son derece şanlı ve iftihar tablosu ile dolu değil mi?.. Bugün Türkiye’de eksen kaymasından şikayetçi veya diktatörlükle idare edilmemizden muzdarip zevat, çok değil günümüzden 50-60 sene önce dedeleri tarafından memlekette bu tür yasakların uygulandığından haberdar mıdır acaba?...
Kaynak: medyamit.com
05 Eylül 2014, Cuma