

Virüs hakkında neden bir şeyler yazmadığımı merak edip soranlar oldu.
Benim ebem vardı rahmetli babamın anneannesi, bizi çocukken o büyüttü yetiştirdi. Yattığı yerler nur olsun . Kendisi Abdülmecid zamanında dünyaya gelmiş, Abdülhamit han-ı görmüş, Sultan Reşatı görmüş, birinci dünya harbi ve milli mücadele de iki abisini cephede şehit vermiş.
Ömrünün 53 yılını Osmanlıda diger yarısı 53 yılını Türkiye Cumhuriyetinde yaşamış mübarek bir insan, mahallemizin bilge bir kadınıydı. Eskiler bilirler Sükürlerin Emine ebe derlerdi ..
Her akşam Nikfer'de evin önünde akşamları mahallenin bayanlarına sohbetler eder , çocuk olduğumuzdan bizde yanından ayrılmaz sohbetlerini dinlerdik.
Bu günlerde virüs hakkında bana bu soru sorulunca ebemin sohbetlerinden bazıları aklıma geldi işte.
"Oğlum Allah hiç bir şeyi sebepsiz yaratmamıştır. Yaratılanı sev yaratandan ötürü" derdi.
Hani Osmanlıda herkes cahildi ya, meğer bu gün düşündüğümde öyle değilmiş diyorum. En cahili böyleyse varın siz medrese görmüş olanları düşünün.. Allah mekanını cennet eylesin üşenmeden hergün kendisine üç ihlas bir Fatiha okur yollarım Allah kabul etsin.
Hatırımda kalanlardan birini anlatayım,
Bektaşi dervişlerinden biri, bir gün tarlada dinlenirken gözü bok böcesine ilişmiş. Bir gıdım boku bilya(toka) gibi yusyuvarlak yapmış durmadan yuvarlıyor,
"Allah'ım, her şeyi yarattın iyi hoş ama bu zavallılyı niye yarattın , akşama kadar hergün bok yuvarlatıyorsun" deyivermiş..
Bir süre sonra bizim bektaşi hastalanmış, Şifahanelere gitmiş, bütün hekimlere danışmış, hepsi çare yok öleceksin demişler.
Kara kara düşünürken biri sormuş nedir derdin diye . Bektaşi durumu anlatmış..
Adam "Allahtan çareler tükenmez, falanca köyde bir şifacı ana var. Sen git bi ona danış " demiş.
Gitmiş bulmuş şifacı anaya anlatmış her şeyi.
Kadın; tamam demiş, "korkulacak bir durum yok. Derdi veren Allah dermanıda verir, Şifa Allah"tan, Sen şimdi git üç beş tane bok böcesi bul, onları dibekte ez ve ye, bişeyciğin kalmaz" demiş.
Bektaşi denileni harfiyen yapmış ve hastalıktan kurtulmuş.
Bir zaman sonra gemiyle yolculuk yapmak zorunda kalmış. Güvertede nargile keyfi yaparken bir fırtına bir fırtına! Deniz kudurmuş, dalgalar büyümüş, vurdukça gemiyi sallıyor. Gemi alabora oluyor, millet can havliyle bağırıyor, oraya buraya koşturuyor. Ama bektaşi hiç istifini bozmadan keyfine devam ediyor.
Sormuşlar tabi "yahu be adam nedir bu rahatlık, gemi batacak senin umurunda bile değil, sebebi ne ki? " diye..
Bektaşi dönmüş bunlara "karışmayın Yaradanın işine,, ben O'nun işine bir kez karışma gafletinde bulundum , bana bok böcesi yedirdi, bi daha karışmam Allah'ın işine " demiş..
Şimdi bu virüs hakkında ne diyebilirim ki !?
Allah yaratmışsa mutlaka vardır bir hikmeti sebebi .
Bize düşen tedbiri almak tevekkülü Allaha bırakmak.
Selam ve dua ile.. evde kalın