Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne hedef alan siyasi parti, dernek veya herhangi bir kurum-kuruluş kapatılmalı mı?
Herhangi bir parti ya da derneğin, taraftar veya üyelerinin çok olması onlara suç işleme özgürlüğü vermez. O sebepten bunun tartışması bile yapılmadan gereken yapılmalıdır.
Niye bu soru aklıma geldi?
Anlatayım..
Bir süredir basını meşgul eden haberlerden biri, devletimizin savcısı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit eden teröristlerle bağlantısı tesbit edilen ve çok sayıda DHKP-C’li teröriste avukatlık yapan Ebru Timtik, 2019'da düzenlenen operasyonla terör örgütü DHKP-C’nin Türkiye sorumlularından Kamile Kayır’la aynı bölmede yakalanmış ve tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Bu terrorist, cezaevinde açlık grevine girmiş ve 238 günün sonunda ölmüştü. Maalesef İstanbul Barosu bu teröristin fotografını baro binasına asmış, asmakla da kalmamış bir grup avukat, cübbeleriyle cenaze töreni yapmışlar, cenazenin başında marşlar, oyun havaları ve türkülerle işi şova çevirmişlerdir.
TTB (Türk Tabibler Birliği), TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği), TMO (Türk Mimarlar Odası), vb. odalardan da zaman zaman üstlerine vazife olmayan konularda açıklamalar yaptıklarını duyuyor, görüyoruz.
Anlıyacağınız ülkemizin her bir hücresine sinsice yerleştirilmiş bir ihanet çetesi var ve bir çok yerde yuvalanıp ülkemizi uzun yıllardan beri kontrol ediyorlardı Ama benim bugün konum başka.. İşin siyaset tarfından....
Bildiğiniz üzere basını meşgul eden diğer haber; Ermenilerin Sevr'e dayanarak Türkiye'den tazminat talep eden bildiri yayınladığı ve HDP gençlik kollarının bu bildiriye imza verdiği haberi oldu.
Haber sonrasında gelen tepkiler sonucu, HDP sosyal medyadan "partimizin bilgisi dışında gelişen olaydan partimiz sorumlu değildir" diye twit attı.
Her ne kadar inkâr etseler de aslında parti olarak PKK’nın emir ve talimatları doğrultusunda hareket ettiklerini ve terör örgütüyle aralarına mesafe koymadıklarını Dünya-Alem biliyor.,
Hatırlayalım…
Eşbaşkanlarından biri "sırtımızı PKK’ya dayadık, PYD’ye dayadık, YPG’ye dayadık" diyordu.
Bir başka sözde milletvekilleri Hatay sınırında otomobilinde, aranan bir teröristle birlikte suç üstü yakalanmış, aracın bagajında envai çeşit silahlar çıkmıştı.
Bir başka HDP’li vekil "PKK’yı küçümsemeyin, PKK sizi tükürüğüyle boğar" diyerek aklınca Türk Milletine meydan okuyordu.
Benzer bir çok açıklama bir yana, HDP’li belediyelerin hendek kazmak ve yollara patlayıcı yerleştirmek için iş makinalarını nasıl PKK’nın hizmetine sunduğunu gördük. Belediyelerin bütçeleri bir şekilde Kandil'e aktarılıyor, teröristlerin yakınları belediyelerde istihdam ediliyor, ölen teröristlerin isimleri sokak ve caddelere veriliyor, vs. vs....
Ezcümle, ortada bu partinin Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne açıkça tehdit oluşturduğunu ortaya koyan yüzlerce olay varken bu partinin kapatılmıyor olması, bu terör sempatizanı parti yetkililerini daha da şımartıyor.
Bir başka deyişle fazla özgürlüğün yan etkileri sebebiyle Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin hassas sinir uçlarını sürekli kaşıdıklarına şâhit oluyoruz.
Hal böyle iken, Ermenilerin Türkiye'den tazminat talep eden bildirisine imza atma olayının partinin bilgisi dışında gerçekleştiğine kimse bize inandırmaya çalışmasın.. Aksi, Türk Milleti'nin aklıyla alay etmek olur.
Muhalefet partilerinin, bu parti ile ittifak içinde olması sebebiyle partinin kapatılmasına yanaşmıyor olduklarını görüyoruz.
İktidar partisinin ise, geçmişte defalarca kapatılma olayı yasadığını, bu yüzden de mecliste düzenleme yaparak parti kapatma yasasında değişiklik yaptığını biliyoruz. Ne var ki, yapılan yeni düzenleme uygulanmıyor, uygulanamıyor. Her iki tarafın tutumunu anlamakla birlikte çok vahim bir durum olarak gördüğümü özellikle vurgulamak isterim.
Düzenleme; parti kapatma yerine suç işleyenleri bireysel olarak cezalandırma yönünde ayarlanmıstı.
Güzel de…
Suç işleyen, halkı sokağa çağırarak 43 Kürt vatandaşımızın ölümüne, 2 polis memurumuzun şehit olmasına sebep olan, aranan teröristlerle suçüstü yakalanan vs. vs. ne kadar vekil veya belediye başkanı varsa, devlet içeri alıp yargılamak istiyor..
Ama ne yazık ki muhalefet partilerinin yetkilileri, bir grup odaların yöneticileri, bazı akademisyen ve gazeteciler, hatta yargıçlık hakimlik yapmış hukukçular dahil, akademik kariyerlerini bir kenara koyup siyasetçilere nisbet yaparcasına, onların masum oldukları ve serbest bırakılmaları gerektiği doğrultusunda siyaset yapıyorlar.
Kurdukları demokrasi insan hakları gibi süslü cümlelerle insanların kafalarını karıştırıyorlar. Böyle bir ortamda elbette bu partililer her defasında daha da çizmeyi aşan hareketlerde bulunacaklardır.
İşin bir başka yönü, tvlerde, akademisyen, hukukçu siyasetcilerin tartışma programlarında sürekli HDP’yi meşrulaştırmaya çalışıyor; bu partinin 6 milyon seçmeni olduğunu öne sürerek saygı gösterilmesi gerektiğini savunuyorlar, sürekli bu partiye güzellemeler yaparak algı oluşturuyorlar..
Ama nasıl bir çelişkidir ki, aynı kişiler bir başka pragramda 26 milyon oy alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığını kazanan Cumhurbaşkanımızı tanımadıklarını dillendiriyorlar, hakarete varan eleştiriler yapabiliyorlar !?...
Diğer yandan HDP’ye oy veren Kürt seçmenler, bu partinin ve PKK’nın neye hizmet ettiğini, kimlerin kuklalığını yaptığını bilmiyorlar, bilenler de köylerde ve mezralarda tehditlerle zorla sandığa götürüldüklerini korkudan açıkça dillendiremiyorlar.
PKK aslında 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana ayrılıkçı terör örgütü olan Hınçak ve Taşnak yapılanmaların devamıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da İngilizlerin örgütlediği ve yönlendirdiği Kürt isyanları da bu sürecin bir parçasıdır.
Aynı emperyal güçler tarafından finanse edilip, yine aynı güçler tarafından istihbarat ve silah desteği sağlanan bu yapılanma, Agop Agopyan'ın Lübnan'da kurduğu ASALA terör örgütünün devamıdır. İlişkileri 1980 yılında Lübnan'ın Sedan şehrinde ASALA ile PKK arasında yapılan anlaşma ve imzadan sonra ASALA eylemlerini Türkiye'den Karabağ'a kaydırmış ve yerini PKK’ya bırakmıştır.
PKK- ASALA işbirliğinden bir başka örnek; 4 haziran 1993’te, Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının katılımıyla Batı Beyrut'ta bulunan PKK terör örgütü merkezinde yaptıkları toplantıdır.
PKK-Ermeni ilişkilerinde bir başka örnek ise 6-9 Ocak 1993’te Beyrut'taki iki ayrı kilisede düzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortodos Başpiskoposu, Ermeni yetkilileri ile 150 gencin katıldığı toplantılarda kullanılan ifadelerdir.
Şu ifadelere dikkat edin lütfen:
o Şimdilik Türkiye'ye karşı sakin tutum gösterilmelidir.
o Ermenistan gittikce büyümekte ve ekonomik yönden güçlenmektedir.
o Geliştirilen propaganda faaliyetleri sayesinde, bütün dünyada (sözde) soykırım daha iyi bilinmeye başlanmıştır.
o Ermenistan devleti kurulmuştur, her geçen gün toprakları genişlemektedir ve Ermeniler atalarının intikamını mutlaka alacaklardır.
o Başta ABD olmak üzere diğer batılı ülkeler de Karabağ'da sürdürülen savaşta Ermenileri haklı bulmaktadırlar. Bu fırsatı değerlendirmek gerekir ve Karabağ'da savaşan Ermeni gençlerine yenileri katılacaktır.
o Türkiye bölünecek ve bir Kürt devleti kurulacaktır.
o Ermeniler Kürt'lerle olan ilişkilerini iyi bir şekilde yürütmeli ve Kürt'lerin mücalelerini desteklemelidirler.
o Bu gün Türk'lerin elinde olan topraklar, yarın Ermenilerin olacaktır.
En son cümlede görüldüğü üzere PKK’nın olası bir Kürt devleti kurması halinde bunun bir Kürt devleti değil, Ermenistan devleti olacağı anlaşılıyor. Açıkçası PKK, Kürt kardeslerimizin menfeatine değil, tamamen Ermenistan hayallerine hizmet eden bir kukla örgüttür.
ASALA ve yan kuruluslarının dağılmasından sonra, Ermeni teroristlerin bu örgütte toplanmasıyla PKK güç kazanarak bu günlere gelmiştir. Nitekim Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapmış olduğu operasyonlarda ölü ele geçirilen teröristlerin çoğunun, otopsi sırasında sünnetsiz oldukları görülmektedir.
Türkiye'nin Bölünmez bütünlüğüne doğrudan hedef alan,
Türkiye'yi bölüp parçalamak isteyen bir terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan,
Türk Milletinin vergileriyle maaşlarını alan ve siyasi partiler yasasına dayanarak hazineden yaklaşık 100 milyon TL yardım alan,
kendi paralarımızla aleyhimizde eylemlerde bulunup, ülkemizin bekâsına adeta dinamit koyan,
ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden bu partinin kapatılması gerekmektedir.
Bunun başka yolu yoktur ve bir an önce gereken yapılmalıdır..
Muhalefetiyle iktidarıyla bütün siyasi partiler bu konuda birlik olmalıdırlar.
Selam ve dua ile..