Konuk Yazar
Vahşi batının büyük oyunu
Şer güçleri birkaç yıldır bu oyuna hazırlanıyordu.
Oyunun adı: Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Cumhurbaşkanlığı seçimi normalde 3 Kasım 2019’da yapılacaktı.
Amerika ve Avrupa, hesap ve hazırlıklarını bu tarihe göre yapmıştı.
Her türlü hile ve üç kağıt hazırlanmış, kartlar işaretlenmişti.
Bir yandan tezgah kurulurken, diğer yandan Pensilvanya’daki sümüklüye ‘poker’in hileleri öğretiliyordu.
İşte o günlerde Karayağız Bahçeli, elindeki bir deste kağıdı masaya attı;
- Bu oyunu oynamak için o zamanı beklemeye gerek yok. 26 Ağustos 2018 günü buyurun masaya…
Bahçeli'nin teklifi üzerine Reis restini çekti;
- O zaman bile uzun, bu maçı 25 Haziran’da yapalım.
Bahçeli ve Erdoğan’ın bu beklenmedik hamlesi, vahşi batının oyuncularını şoka soktu.
Amerika’dan Almanya’ya, Fransa’dan Hollanda’ya, Belçika’dan İngiltere’ye ne kadar Türk düşmanı varsa hepsi ters köşe oldu.
Fitne hazırlıkları bitmeden yakalandılar ama masadan da kaçamadılar…
Gönülsüz de olsa, “Peki” dediler.
Dediler demesine ama ortada ciddi bir sorun var…
Poker masasına kimi oturtacaklar?
CIA, Mossad, Vatikan ve AB; Türk vatandaşı olmadıklarından masada yer alamıyorlar.
Bu şartlarda mecburen ya ortak bir aday oturtacaklar ya da herkes kendi yetiştirdiği adamını oyuna sürecekti.
Bu tarafta; Erdoğan, Bahçeli ve Destici var.
Karşılarına; Kemal, Meral ve Temel oturdu.
Bahçeli ve Destici oyuna girmedi.
Erdoğan onları temsilen masada tek kaldı.
Karşıda ise işler karıştı.
Böyle zamanda bir poker ustası olan Mesut Yılmaz’a büyük ihtiyaç vardı ama o çoktan siyaseti bırakmış, bu işlerden elini çekmişti.
Kemal’i, Pensilvanya sümüklüsü kontrol ediyordu.
O sümüklüyü de; CIA ve Vatikan başta olmak üzere bütün Türk-İslam düşmanları kumanda ediyordu.
Meral; oltaya gelmiş ama daha eğitimini tamamlamamıştı.
Temel; bırakın pokeri hiçbir kağıt oyununu bilmiyordu.
Kemal; “Bu şartlarda Tayyip üçümüzü birden yer” deyip masaya oturmaktan vazgeçti.
Masaya oturtacak yeni bir isim aranmaya başlanmıştı ki; olanlar oldu.
Normalde, “Pas” deyip masadan kalkması gereken Meral, “Ben de varım” deyip sandalyeyi çekti ve masaya kuruldu.
Meral’in bu acemice hamlesi, Kemal’i paniğe soktu.
Kemal o panik ile masanın altından Meral’e 15 tane köle verdi.
İki yıl önce kameraların karşısında köle düzenini en ağır şekilde eleştiren Kemal, parti değiştiren milletvekillerini karaktersizlik ile suçlamıştı.
Bay Kemal “karaktersiz” dediği vekilleri bu kez kahraman ilan etti.
Ya Meral’e ne demeli?
CHP’nin verdiği 15 köle milletvekilini kabul eden Meral de daha önce; “Milletvekili transferi ile grup kurmak gibi bir niyetimiz yok. Benim böyle abidik-gubidik işler ile işim olmaz” demişti.
Meral Ablam büyük konuşmuş!..
O da siyasete “İşim olmaz” dediği ‘abidik-gubidik’ ile girmiş oldu.
Meral 15 köleyi aldı ama masadan da kalkmadı.
“Ben bu masaya bir kere oturdum, artık hayatta kalkmam” dedi.
“La havle” çeken 068 Temel (Son aldığı oy oranı 0.68), sakalını sıvazlayarak Meral Abla’nın kapısına dayandı.
Dayandı ne demek, İYİ Parti’yi adeta yol yaptı.
Fakat, ne dese boş…
Meral’in inadı inat, bir türlü masadan kalkmadı.
Bu kez Kemal, İyi Parti’nin kapısını aşındırmaya başladı.
Meral yine yerinden kıpırdamadı.
Baktılar güzellik ile olmuyor, masa altından sopa göstermeye başladılar;
- Köleleri geri alırız.
Gene tık yok.
Tehditler biraz daha sertleşti…
O tehditleri Meral Abla’nın yakını Yusuf Halaçoğlu duyurdu:
- Hangi derin devletin önümüzü kesmek istediğini biliyoruz. Çatı ittifakı yok dedik diye akıl almaz kesimlerden baskı altındayız. Meral Hanım’ı bırakmayacağız…
Buyrun bakalım.
Savcıların bu itirafı ihbar kabul etmesi lazım.
Neyse dönelim konumuza…
Masaya oturamayan Kemal, aldığı emir ile bu kez başka bir AK Partili’ye sarıldı: Abdullah Gül
Gül, CHP için bu şartlarda en ehveni şer isimdi.
Bir kere yapı olarak ideal bir poker oyuncusuydu.
İyi bir poker oyuncusunda aranan birinci şart, yüzüne bakıldığında elinin ne olduğunun anlaşılamamasıdır.
Bu açıdan Gül bulunmaz bir pokercidir.
Hayatta elini belli etmez ve renk vermez.
Siyasi geçmişinde rengini belli ettiği hiç bir olay yoktur.
Oyun sırasında Gül’ün yüzüne bakan, elinin ne olduğunu hayatta bilemez.
Ama bir sıkıntı var.
Gül poker oynamayı bilmiyor. Yetiştirilmesine de vakit yok.
İşte bu sıkıntı tartışılırken Fetullah ortaya çıktı:
- Ben okur üflerim, siz merak etmeyin yeter ki masaya otursun. Son çare cinlerimi şeytanlarımı yollarım
Fetullah’tan bu garantiyi alan efendileri, acemi Gül’e razı oldu.
Şimdi bütün mesele Meral’i masadan çekmekti.
Meral masadan çekilmeden, Gül masaya oturmuyordu.
Bu sefer iş Temel’e düştü.
Kağıt oyununu inancına aykırı bulan Temel, hem yoldaş edindiği eski düşmanı yeni dostlarını üzmemek, hem de günaha girmemek için Gül’ün kapısına dayandı.
O yaşta yalvarıp yakardı:
“Yapma-etme. Ben bu oyunu zaten bilmiyorum. Bu yaştan sonra beni günaha sokma. Benim yerime masaya sen otur. ” dedi.
Baktı olmuyor, bir eli ile sakallarını sıvazlayıp “Abdullah, gözüyün yağını yiyeyim gel beni kırma, adaylığı kabul et” diye ısrar etti.
Gül de Meral gibi…
İnat mı inat…
Temel baktı olmuyor akşam evine geldi, abdest alıp istihareye yattı.
İstiharede siyah bir bulut görünce dünyası karardı.
Evinin çatısı adeta başına yıkıldı.
Hemen Kemal’i aradı, “Bu iş olmayacak” dedi.
Kara haberi alan Kemal komaya girdi.
“Bu sağcılardan ne zaman bir hayır gördük ki…” diye söylendi ama Temel’e duyurmadı.
Kemal ne yapsın?
Hem aday olamadı, hem aday bulamadı, hem de 15 köleden oldu.
Oturdu telefonun başına, Amerika’ya şifreli mesaj geçti…
“Abdullah olmuyor STOP, Meral kalkmıyor STOP, İNCE’yi mi doğrayalım, İLHAN’ı mı bağlayalım? İvedilik ile talimatlarınızı beklerim STOP... Ben bittim STOP…”
Erdoğan’ın elinde pokerde en yüksek kağıt olan, Floş Royal var.
Muhalefete ise üç benzemez geldi.
Oyun daha başlamadan bitmiş gibi.
Şaka bir yana emin olun, olup biten üç aşağı beş yukarı böyle.
Vahşi Batı Erdoğan’ın karşısına tek bir aday ile çıkmak istiyordu.
Bütün hazırlıklarını buna göre yaptı.
Onların amacı 2019’da Erdoğan’ın karşısına Gül’ü çıkarmaktı.
O tarihe kadar, hem ortam hem de Gül ayarlanacaktı.
Resmen tuzakları başlarına geçti.
Devlet bilerek, Meral bilmeyerek tuzaklarını bozdu.
Son yazımda; “Onlar tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu.” Mealindeki Al-i İmran Suresi 54. Ayetini boş yere hatırlatmadım.
Sakın ola yolun karşısına geçen Temel ve türevlerine bakarak ümitsizliğe kapılmayın ve aşağıdaki Hadis-i Şerif’i hatırlayın:
- Ümmetimden bir taifeye (fırka-i naciye denilen Ehl-i sünnet vel cemaat fırkası) Hakkın yardımı kıyamete kadar devam eder. Bunları bırakıp ayrılanların bu taifeye bir zararı olmaz.
Allah inananlara karşı her oyunu bozan ve inananları her oyunda galip çıkarandır.
METİN ÖZER
www.habervitrini.com