TÜRKİYE
Türkiye'nin 'Son Başbakanı'
Türkiye Cumhuriyeti'nin 65. Hükümeti'ni kurarak ülkenin 27. Başbakanı olan Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yürürlüğe girmesiyle "son başbakan" olarak tarihe geçti.
24 Haziran'da yapılan Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nin ardından geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde "Başbakanlık" yürürlükten kaldırıldı.
Böylece Cumhuriyetin ilanından bugüne 94 yıldır faaliyetini sürdüren Başbakanlık Teşkilatı'nın görevi son bulurken, Türkiye Cumhuriyeti'nin 65. Hükümeti'ni kurarak ülkenin 27. Başbakanı Binali Yıldırım, Başbakanlık koltuğuna oturan son isim oldu.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Erzincan Refahiye'ye bağlı Kayı Köyünde 20 Aralık 1955'te doğan Yıldırım, Çankaya Köşkü'ne giden yolda emin adımlarla yürüdü.
11 yılı aşan süreyle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı sırasında Türkiye'nin prestij projelerine imza atan ve "mega projelerin mimarı" unvanını kazanan Yıldırım, "icracı bakan" ve "yolların mimarı" olarak da tanındı.
Yıldırım döneminde, dünyadaki 10 büyük projeden 6'sı Türkiye'de gerçekleştirildi. 3. Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Marmaray, İstanbul-İzmir Otoyolu'nun yanı sıra birçok proje bu dönemde hayata geçirildi.
Başbakan Yıldırım, çok sayıda temel atma töreni ile açılış programlarına katıldı. Bunlar arasında en dikkati çekeni ise 2017'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la Çanakkale'de gerçekleştirdiği temel atma töreni.
Ayak açıklığı bakımından "dünyanın en uzun köprüsü" olma unvanını alacak Çanakkale 1915 Köprüsü ile Malkara-Çanakkale Otoyolu'nun temeli, 18 Mart Şehitleri Anma Günü'nde atıldı. Yıldırım'ın özel önem verdiği köprünün 2023'te hizmete açılması hedefleniyor.
Açılışlarla geçen 2 yıl
"Aşkımız hiç bitmesin, Keçiören Metrosu gibi olsun" sözleriyle hatırlanan Keçiören Metrosu da Başbakan Yıldırım'ın açılışını yaptığı ilk projelerden oldu.
Başbakan Yıldırım'ın, geride kalan 27 yılında bazılarına Cumhurbaşkanı Erdoğan ile katıldığı temel atma ve açılış programları şunlar:
"Mersin Şehir Hastanesi-Yozgat Şehir Hastanesi açılışı, Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi temel atma töreni, İstanbul-Bursa-İzmir Otoyol Kesimi açılışı, Zigana Geçidi temel atma töreni, Çanakkale Havalimanı Terminal binası açılışı, TEM Edirne Karaağaç Meriç Köprüsü açılışı, Çandarlı Otoyolu temel atma töreni, Paşaköy-TEM Kurtköy bağlantı yolu açılışı, Lojistik Destek Gemisi'nin denize indirilmesi, Yenikent-Temelli yolu temel atma töreni, Ankara-Kahramankazan yolu temel atma töreni, 'Türkiye'nin Otomobil'i için atılan imzalar, Kemaliye-Dutluca yolu temel atma töreni, Keçiören'de 34 eğitim tesisinin temel atma töreni, Orman Bakanlığının 375 dev eser açılışı, Üsküdar-Ümraniye Metro hattı açılışı, Fotovoltaik Güneş Modülü Fabrikası ve Ar-Ge merkezi temel atma töreni."
Yıldırım, bu yıl da Sabuncubeli ve Ferhat Tüneli açılışına, Gümüşhane-Bayburt Havalimanı'nın temel atma törenine katıldı.
"Yolların kralı olmaz, kuralı olur"
"Yolların kralı olmaz, kuralı olur.", "Yolları böldük, hayatları birleştirdik, yolları böldük, gönülleri birleştirdik. Yolları böldük, Türkiye'yi birleştirdik. Yolları böleriz de Türkiye'yi böldürtmeyiz, bunu herkes böyle bilsin." sözleriyle özdeşleşen Yıldırım, sakin ve güler yüzlü kişiliği, esprili yapısıyla öne çıkarken, memleket meselelerinde ise taviz vermeyen, kararlı ve soğukkanlı duruşuyla dikkat çekti.
Binali Yıldırım'ın, "Mesele memleket meselesiyse bir Ali değil, bin Ali feda olsun." sözü hafızalardaki yerini aldı.
Kısa süre Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı yapan Yıldırım, 1 yıl da AK Parti'nin 3. Genel Başkanı olarak görevini sürdürdü.
Darbe girişimine karşı "dik durdu"
Başbakanlığı döneminde, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimiyle karşı karşıya kalan Yıldırım, ilk andan itibaren darbe girişimine karşı demokrasi ve millet iradesinin hakim kılınması için mücadele etti.
Vatandaşları rahatlatan ilk açıklamalardan biri, darbecilerin hedefindeki Başbakan Yıldırım'dan geldi. "Bu kalkışmayı yapanlar en ağır şekilde bedelini ödeyecektir." diyen Yıldırım, darbe girişimine en şiddetli şekilde karşı koydu.
Darbe girişimine ilişkin "Halkın gücü tankın gücünü yenmiştir." yorumu akıllarda yer eden Yıldırım'ın, 15 Temmuz gecesi "vur" emrini yerine getirmeyip yazılı emir isteyen Eskişehir hava üssündeki komutana, "Vur kardeşim, sesimi kaydet, vur." dediği ortaya çıktı.
Terör örgütleriyle "savunma değil, taarruz esaslı" etkin mücadeleyi benimseyen Yıldırım'ın Başbakanlığı sırasında, anayasa değişikliğine ilişkin 16 Nisan halk oylaması, Cumhuriyet tarihin en büyük ve geniş çaplı sınır ötesi operasyonları olan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları gerçekleştirildi.
Yurt içi ve yurt dışında yoğun mesai
Binali Yıldırım, 1 Ocak 2017'den bu yana yurt içi ve yurt dışında yoğun mesai harcadı.
Son iki yılda 16 Nisan 2017 halk oylaması, AK Parti'nin olağan il ve ilçe kongreleri, il ziyaretleri ve 24 Haziran seçimleri kapsamında 81 ile giden, bazı illeri ise birkaç kez ziyaret eden Yıldırım, yurt dışına birçok ziyaret gerçekleştirdi.
Geride kalan yılda 15 ülkede temaslarda bulunan Yıldırım, Türkiye'den Vietnam'a Başbakan düzeyindeki ilk ziyareti gerçekleştiren isim oldu.
Yıldırım, İngiltere Başbakanı Theresa May, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Bulgaristan, Pakistan, Ukrayna ve Ürdün başta olmak üzere yaklaşık 15 ülkeden mevkidaşını Türkiye'de ağırladı.
Bu yıl ise Azerbaycan, Belarus, Bosna Hersek, Moğolistan, Afganistan, Almanya ve İspanya ziyaretlerinde bulunan Yıldırım, mevkidaşlarıyla ikili görüşmelerde bulundu, ekonomi ve siyaset dünyasının önde gelenleriyle bir araya geldi.
Yıldırım, 2018'de Nijer Başbakanı Brigi Rafini, Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Makedonya Başbakanı Zoran Zaev ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Tufan Erhürman'ı Ankara'da ağırladı.
Yıldırım, Başbakanlığı dönemini "kısa ama Cumhuriyet tarihinde akılda en çok kalacak 2 yıl" olarak tanımlıyor.
Kayı köyünden Başbakanlığa
Yıldırım, Erzincan'ın Refahiye ilçesine bağlı Kayı köyünde 20 Aralık 1955'te Dursun ve Bahar Yıldırım'ın 7 çocuğunun ikincisi olarak dünyaya geldi.
Binali Yıldırım, 16 yaşındayken, 38 yaşındaki annesini kaybetti. Yıldırım'ın çocukluğundaki en büyük zevki tarlalara uzanıp gökyüzünden geçen uçakları seyretmek ve "Acaba bir gün ben de binebilir miyim, uçmak nasıl bir şeydir"in hayalini kurmaktı.
Kendisine tarla işlerinde yardımcı olması için Yıldırım'ı sık sık okuldan alan babası, öğretmeninin "Dursun Bey, bu çocuk iyi okuyor. Bırak da okusun, dersten alma artık." sözleri üzerine öğrenimine devam etmesi için oğlunu İstanbul'da yaşayan dedesinin yanına gönderdi.
Daha önce yalnızca haritadan gördüğü denizle İstanbul'da tanışan Yıldırım, 1970'te Piri Reis Ortaokulu'nu, 1973 yılında Kasımpaşa Lisesi'ni bitirdi. Ailesinin doktor olmasını istediği Yıldırım'ın hayali makine mühendisliğiydi.
İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümüne girmek isteyen ve fakültenin öğrenci işlerinde kayıt için bekleyen Yıldırım'a sıra geldiğinde kayıtlar doldu. Durumu fark eden üniversiteden bir hocanın, Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesini tercih etmesinin onun için iyi olacağını, birçok dersin makine mühendisliğiyle aynı olduğunu söylemesi üzerine Yıldırım, bu bölüme kayıt yaptırdı.
Mezuniyet sonrası aynı bölümde yüksek lisans yapan Yıldırım, daha sonra İsveç'te bulunan Uluslararası Denizcilik Örgütüne (IMO) ait Dünya Denizcilik Üniversitesinde Denizde Can ve Mal Güvenliği konusunda ihtisas eğitimi aldı. Yıldırım, öğretmen Semiha hanım ile 1975'te evlendi.
Bu evlilikten Bülent, Erkam ve Büşra isminde 3 çocuğu dünyaya gelen Yıldırım, askerliğini 1980-81'de denizci yedek subay olarak yaptı.
Yıldırım, kamu alanında ilk deneyim olarak 1978-1993 yılları arasında Türkiye Gemi Sanayi Genel Müdürlüğü ve Camialtı Tersanesi'nde çeşitli kademelerde yöneticilik yaptı.
Erdoğan ile tanıştı, hayatı değişti
Buradaki çalışmaları sırasında genç bir siyasetçi olan Recep Tayyip Erdoğan ile tanıştı. Erdoğan, çalışkan ve proje üreten bu genç mühendisten çok etkilenmişti. Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda Binali Yıldırım'ı İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmelerine (İDO) Genel Müdür olarak atadı.
Yıldırım, 1994-2000'de yürüttüğü bu görev sırasında, İstanbul'da toplu taşımacılığın denize kaydırılması yönünde önemli projelere imza attı ve İDO’nun alanında dünyanın en büyük şirketleri arasında yer almasını sağladı. Yıldırım, 1999'da deniz toplu taşımacılığı ve turizme katkılarından dolayı uluslar arası SKAL Kulübünce verilen Kalite Ödülü'ne layık görüldü.
Erdoğan ile AK Parti'nin kuruluş aşamasında görev alan Yıldırım, 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra AK Parti İstanbul Milletvekili ve Ulaştırma Bakanı oldu.
Yıldırım, 58, 59, 60, 61, 62 ve 64'üncü hükümetler döneminde sürdüğü toplam 11 yıllık Ulaştırma Bakanlığı göreviyle Cumhuriyet tarihinin en uzun süre Ulaştırma Bakanlığı yapan ismi oldu.
"Yüze vurur ifadesi..."
AK Parti, 7 Haziran 2015'te yapılan seçimlerinde hükümeti kuracak Meclis çoğunluğunu kaybetti. Koalisyon kurma çalışmalarından netice alınamaması üzerine Türkiye 1 Kasım'da tekrar sandık başına gitti. AK Parti, 1 Kasım 2015'te yapılan seçimlerde 317 milletvekili çıkartarak yeniden tek başına iktidara geldi.
AK Parti'nin "3 dönem kuralı" nedeniyle 7 Haziran genel seçiminde aday olamayan Yıldırım, 26. Dönem'de AK Parti'den İzmir Milletvekili olarak Meclise girdi.
Yıldırım, partisinin tek başına iktidar olmasının ardından sevincini Twitter hesabından bir video ile paylaştı. Sosyal medyada büyük ilgi gören esprili videoda Yıldırım, "Yüze vurur ifadesi, yeniden tek başına iktidarız bir tanesi" ifadelerini kullandı.
1 Kasım seçimlerinin ardından Binali Yıldırım, 64. Hükümet'te yeniden Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı görevine getirildi.
AK Parti'nin 22 Mayıs 2016'da yapılan 2. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde Genel Başkanlığa seçilen Binali Yıldırım, partinin 3. Genel Başkanı olarak 1 yıl görev yaptı. Yıldırım, görevini, 21 Mayıs 2017'de AK Parti'nin 3. Olağanüstü Kongresi'nde yeniden parti genel başkanlığına seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a devretti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 22 Mayıs 2016'da 65'inci Cumhuriyet Hükümeti'ni kurmakla görevlendirilen Binali Yıldırım, bu tarihten iki gün sonra 65. Hükümet'i kurarak ilk kez Bakanlar Kurulunda Başbakanlık görevini üstlendi.
İki yıl Başbakanlık yapan Yıldırım, "Türkiye Cumhuriyeti'nin son başbakanı" olarak tarihteki yerini aldı.
"Az konuşur, soyadım gibi iş yaparım"
Ulaşım ve bilişimle ilgili yıllardır çözüm bekleyen pek çok sorun Yıldırım döneminde çözüme kavuştu. Hızlı trenden Marmaray'a, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden, İstanbul'a üçüncü havalimanı yapılmasına, Osmangazi Köprüsü'nden, Avrasya Tüneli'ne kadar pek çok proje, Yıldırım'ın bakanlığı döneminde hayata geçirildi veya temelleri atıldı.
Binali Yıldırım, kendisini "Az konuşur, soyadım gibi iş yaparım" şeklinde tanımlıyor.
En sevdiği tiyatro sanatçısı Nejat Uygur olan Yıldırım'ın yakın arkadaşları, gençliğinde en iyi yaptığı yemeğin de karnıyarık olduğunu belirtiyor.
Necip Fazıl Kısakürek ve Mehmet Akif Ersoy'dan etkilenen, Yunus Emre ve Mevlana hayranı Yıldırım'ın, en sevdiği ozan olan Aşık Veysel'in "Uzun ince bir yoldayım" türküsünü dilinden düşürmediği ifade ediliyor.
Her fırsat bulduğunda memleketi Kayı köyündeki Dumanlı Yaylası'na çıkan ve burada doğa yürüyüşü yapan Yıldırım'ın vazgeçmediği sporlardan biri de yüzme. Yıldırım'ın en büyük hobilerinden biri de Bakanlığı döneminde yapılan yollarda araba kullanmak.
Birçok üniversiteden fahri doktora unvanı alan Binali Yıldırım, iyi derecede İngilizce biliyor.
Başbakan Yıldırım: Yarın son KHK’yı yayımlayacağız
Başbakan Binali Yıldırım, veda ziyaretleri kapsamında Anadolu Ajansı'nı ziyaret ederek Editör Masası Özel'in konuğu oldu.
Editör Masası'nda ilk ve son defa bir başbakanın ağırlandığının ifade edilmesi üzerine Yıldırım, "Bundan sonra Cumhurbaşkanımızı ağırlarsınız." ifadesini kullandı.
Son bir haftanın yoğun kampanya döneminin ardından ilaç gibi geldiğini söyleyen Yıldırım, bu süreçte ailesine daha çok zaman ayırma fırsatı bulduğunu dile getirdi.
Erken seçim
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin erken seçim çağrısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim tarihini açıklaması, kampanya, ittifak süreci ve seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmesi sorulan Yıldırım, erken seçim çağrısında olduğu gibi Bahçeli'nin zaman zaman böyle sürpriz çıkışlarının olduğunu belirtti.
MHP ile ittifak yaptıklarını ancak seçim tarihinde ittifak yapmadıklarını ve seçim tarihini yetkili kurullarda 24 Haziran olarak benimsediklerini vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçim bir kere sokağa ağızdan düştü mü ondan sonrasını yönetmesi zor. Herkes frene basar ve hele şu seçim geçsin de ondan sonra bakalım gibi bir davranışa yönelir. O yüzden de bu seçimlerin yapılması gerekiyordu. Seçim bitti, artık geçim zamanıdır. Yatırımcı yatırımını, tatile giden tatilini planlayacak ve hayat tüm yönleriyle devam edecek. Bu seçimin böyle ittifaklar arası bir keskin rekabete dönüşmesini istemezdik. Nihayet bir cumhurbaşkanı seçeceğiz, parlamentoda vekilleri seçeceğiz. İş döndü dolaştı, karşı taraftaki ittifak tek bir noktada anlaştı. Adayları teke düşüremediler ama anlaştıkları tek bir nokta vardı, Recep Tayyip Erdoğan olmasın, ne olursa olsun. Hedef yok, hedef bir başkan, cumhurbaşkanı seçmek üzere değil mevcut cumhurbaşkanının seçilmemesi üzerine ittifaktı. Tabi bu ittifakı millet gördü, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları değerlendirdi. İç ve dış tehditler, ülkemizin kısa, uzun ve orta vade hedefleri. Bir de karşı taraftaki adayların retorikten söylemden öte eller tutulur bir şeyleri, arka planda bir tecrübe yok. Tüm bunları vatandaşlar değerlendirdi."
Yıldırım, vatandaşın vereceği kararın geleceğini, yaşamını çok yakından ilgilendirdiğine, bütün bunları özeti olarak seçim sonuçlarının ortaya çıktığına dikkati çekti.
"AK Parti olarak mesajı aldık"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en yakın adayla arasında 11 milyon oy farkının olduğunu anımsatan Yıldırım, şöyle konuştu:
"1 Kasım seçimlerine göre AK Parti'nin oyunda, milletvekili sayısında düşme var. Bu da bize bir mesajdır. AK Parti olarak bu mesajı aldık. Şu unutulmamalı ki biz hem cumhurbaşkanı adayımızla hem de milletvekili seçimlerinde ittifaktı. Aynı sütun altında seçime girdik. Seçmen şöyle değerlendirdi. Bunlar bir parti gibi davranıyorlar ha buraya ha oraya vermişiniz diye düşünenler de oldu. Böyle kampanya da tabanda yapıldı. Hem MHP hem bizim tarafta sınırlı da olsa yapıldı. Bazen bu üst düzeyde rahatsızlık oluşturdu. Biz buna hemen müdahale ettik. Burada bir iç yarışa ihtiyaç olmadığını, amacımızın bir olduğunu belirttik.
Neticede sonuçlar ortada. Bizim kaybolan oylarımız ortağımızda, ortağımızın kaybolan oyları da başka bir partide. Sonuçta herkes memnun halinden. Parlamento yapısı da bu haliyle herhangi bir sorun teşkil etmiyor. AK Parti'nin içinde olmadığı hiçbir yasama faaliyeti sonuç çıkarmaz. Bu da ortaya çıkmıştır. AK Parti ve MHP olarak Meclis'in en güçlü grubunu oluşturuyoruz."
Binali Yıldırım, yeni sistemde artık uzlaşma kültürünün daha çok gelişmesi gerektiğini vurguladı.
Yeni sistemde icranın sandıkta cumhurbaşkanına verildiğini, onun işlerini yapması için de ihtiyacı olan, cumhurbaşkanlığı kararnameleri gibi yasal araçlarının olduğunu belirten Yıldırım, memleketin işlerini görmek, vatandaşın beklentilerini karşılamak için ihtiyaç duyulan yasal altyapının mevcut olduğunu kaydetti.
'Yeni dönemde Meclis'in önemi artacak'
Parlamentonun iki şey yapacağını belirten Yıldırım, "Bir tanesi, milletvekilleri seçim bölgelerine gidiyorlar, vatandaş taleplerini alıyorlar, bir düzenleme ihtiyacı var. Cumhurbaşkanı kararıyla olmayacak yeni bir talep var. Onu değerlendirecek ve Meclis'te asgari müştereklerde bir araya gelerek partiler bu düzenlemeyi yapacaklar." ifadesini kullandı.
İkincisinin ise yürütmenin etkin denetiminin yapacağını dile getiren Yıldırım, yazılı soru önergeleriyle kurulan komisyonlarla bütçe denetimiyle ve birçok yönden de zaman zaman bakanların Meclis'e gelip bilgi vermeleriyle denetim ve yasama faaliyetlerinde Meclis'in daha etkin hale geleceğinin altını çizdi.
Yıldırım, yeni dönemde Meclis'in öneminin artacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Geçmiş dönemde iktidar partisi ne isterse Meclis'te o olur. Onun dışında hiç muhalefet partisinin verdiği bir kanun teklifinin, eğer uzlaşma olmasa, çıktığı baki değil. Şimdi hükümet, teklif veremiyor. Tek bir istisnası var, bütçe kanunu. Bütçe Kanunun da şimdi hükümetin, Meclis'e kanun getirme yetkisi yok. Bu neyi gösteriyor? Bu, Meclisin 'yasama' konusunda mutlak gücünü ve hakimiyetini gösteriyor."
"Biz her türlü görevi yaparız"
Yeni sistemde Meclisin daha önce görülmeyen ve ilk defa oluşacak bir Meclis olacağı belirtilerek, "Bu kadar yasama ve denetim faaliyeti güçlendirilmiş yeni Meclis'in ilk başkanını Binali Yıldırım ismi olarak zikredebilir miyiz" sorusuna, Yıldırım, "Bunun kararını ben vermem. Şöyle söyleyeyim; liderim, partimizin genel başkanı ve partimiz ne yönde karar alırsa, neyi münasip görürse biz her türlü görevi yaparız. Bu da çok uzun bir süre değil, yakında ne olacağı belli olur." cevabını verdi.
"24 Haziran aslında 16 Nisan'ın uygulamasıdır"
Artık 15 Temmuz yaşandıktan sonra bu işin dönüşünün olmadığını ve mutlaka bu meselenin kökünden çözülmesi gerektiği kanaatinin toplumda da yerleştiğini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Tabi o dönemde, önceki yıllara göre aynı gücümüz yoktu. Tek başımıza bu işi yapma şansımız yoktu. Olduğu zaman yapamadık, başka işlerle uğraşmaktan; olmadığı zaman da bu sefer orada da Sayın Bahçeli ile hatırlayacaksınız 2016'da gene bir sürpriz yaptı. Çıktı, 'Bu işler böyle gitmiyor, fiili durumu hukuki şekle dönüştürmek lazım, başkanlık sistemi olması lazım' dedi. Ondan sonra bu süreç başladı.
Sayın Bahçeli ile görüşmelerde bire bir ben bulundum, arkadaşlarımızla yaptık ve Meclise getirdik.16 Nisan 2017'de milletin onayına sunduk, orada da kabul edildi. 24 Haziran aslında 16 Nisan'ın uygulamasıdır. Vatandaş 'Kabul ettim bir sene önce, şimdi de seçim yapılıyor, kabul ettiğim şeyin gereğini yapıyorum' dedi. Ama bizim muhalefet adayları, Allah canlarını sağ etsin, ona karşı çıktılar. 16 Nisan'ı kabul etmediler. Çıktılar, 'Biz, bunu değiştireceğiz, geri götüreceğiz, sistemi değiştireceğiz.' Vatandaşın bu ağırına gitti. 'Ben bir sene önce bu kararı vermişim, sen benimle niye inatlaşıyorsun? Sen bu sistemde ne yapacağını söyle.' Bu mesajı verselerdi belki daha iyi olurdu, çok ümit etmiyorum ama biraz daha iyi olabilirlerdi."
'Türkiye 17. sırada'
Türkiye'nin 1924-2002 tarihlerinde ortalama yüzde 4,7 büyüdüğünü belirten Yıldırım, "2003-2017 arası ortalama 5,7 büyüdü. Bir puan fark var. Diyeceksiniz ki ne var yani? AK Parti bir puan fazla büyümüş ne böbürleniyorsunuz. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Eğer Türkiye 24'den bugüne 5,7 büyüseydi, bugün dünya ekonomileri içinde 7. sırada olacaktı, 2,3 trilyon dolarla Fransa'dan sonra gelecekti. Şimdi 17'deyiz. 2,6 kat büyümemiz gerekirken bu kadar az büyüdük. Bu sistemin getirdiği sorunlardan, darbe girişimlerinden, vesayetten dolayı... Hesap ortada." değerlendirmesinde bulundu.
Başkanlık sisteminin programlarında bulunduğunu vurgulayan Yıldırım, "Sayın Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığından var. Bu sistem değişikliği meselesi, sadece AK Parti'nin politikası da değil. Bakın geçmiş dönemlerin hepsine, 50 ihtilalinden bu tarafa bu sistem tartışılıyor ve değiştirilmesi yönünde seçim vaatlerine bunu koymayan hemen hemen lider yok." diye konuştu.
"Cumhurbaşkanı rahatı sevmeyen bir adam"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çalışmanın kolay mı zor mu olduğunun sorulması üzerine Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bu soru çok zor, hem de kolay. Cumhurbaşkanı, rahatı sevmeyen bir adam. Rahat olmak isteyeni de sevmiyor. Anlatabiliyor muyum? Kendi de rahat etmez, yanındakini de rahat ettirmez. Böyle bir iş tutuş şekli var. Buna alışık olmayanlar, bu yolculukta dayanamazlar. Bu da nereden kaynaklanıyor? Memleketin meselelerine olan hassasiyetinden kaynaklanıyor. İstiyor ki hiçbir yerde aksaklık, yanlış olmasın. Ama Türkiye büyük bir ülke. Kilometrelerce uzakta bir olay oluyor. Onu sizin an be an yönetmeniz mümkün değil. Oradaki idarecilerin aynı hassasiyeti taşıması lazım. Tabii ondan üzülüyor. Duygusal yönü çok kuvvetlidir." yanıtını verdi.
Seçim akşamı İstanbul'da toplanan kalabalığın içinde bir çocuğunun ayağının sıkışmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı çok etkilediğini aktaran Yıldırım, "Duygu doruktaydı. Ağlıyordu, telefonda konuştuk. Ne seçim kazanması, ne o coşku... Hepsi gitmiş. Tüm dikkatini oraya vermiş. Ve hatta bir ara gelmemeyi, iptal etmeyi bile düşündü. Sonra işler biraz daha normalleşince geldi. Buradaki binlerce insanı da ihmal etmedi." diye konuştu.
Başbakan Binali Yıldırım, ayağı sıkışan çocuğun durumun iyi olduğunu bildirdi.
"Cumhurbaşkanımızla çalışmak keyifli bir iş"
Başbakan Yıldırım, "Cumhurbaşkanımızla çalışmak keyifli bir iş. Ben, kendisini 1978'den beri bilirim. Beraber belediyede çalıştık. Son 16 yılda kabinesinde görev yaptık. Son 2 yıldır başbakan olarak yine birlikte çalışıyoruz. İnşallah bundan sonra da Rabbimiz ömür verirse, bu birlikteliğimiz devam edecek. Ülkemiz, milletimiz için çalışmaya devam edeceğiz." değerlendirmesini yaptı.
CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin "Önümüzde yürü denirse, yürümeye hazırım" ifadelerinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, "Yürüyecek miymiş? Niye yürüyor? Seçim bitti, niye yürüsün? O zaman beraber, Kılıçdaroğlu'nu alıp, tekrar Ankara-İstanbul yapabilirler. Yalnız başına niye yürüyor?" dedi.
Başbakan Yıldırım, "Muharrem Bey, tabii haklı olarak, seçimlerde partisinin üzerinde bir oy, destek aldığı için biraz şey oldu. Bunu bir sonuca dönüştürmek istiyor. Ama isterseniz onların işlerine fazla karışmayalım. Onlar kendi aralarında halletsinler." yorumunu yaptı.
"Türkiye açıkla büyüyen bir ülke"
Türkiye'nin artık çok açık bir şekilde kararını verdiğini dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:
"Türkiye'yi 2023'e taşıyacak hükümeti ve cumhurbaşkanını seçmiş. Meclisini de aynı gün seçmiş. Bundan sonra yapılması gereken milletin verdiği bu kredi ile ülkemizin önündeki sorunları çözmek. Gerçekçi olmamız lazım. Türkiye 'açık'la büyüyen bir ülke. Nasıl açıkla büyüyor? Türkiye'nin petrol üretimi yok, buradan enerji açığı var. Türkiye aynı zamanda bütçe açığı da veren bir ülke, çift açıkla büyüyor, büyümesini de sürdürmesi lazım. 'Bekleyelim de açığımız olmasın ondan sonra büyüyelim' dediğiniz zaman, bu Türkiye'yi konuşmuyorsunuz 20 yıl öncesinin Türkiye'sini konuşuyorsunuz demektir.
Kontrol edebildiğiniz sürece tabii ki dış kaynak kullanarak, ülkeyi hedeflediğiniz noktaya getireceksiniz, projelerinizi gerçekleştireceksiniz. Biz de 15 yıldır bunu yapıyoruz, bundan sonra da aynı kararlılıkla projeler yapacağız. Projeleri yaparken bütçemiz kısıtlı olduğu için yap-işlet-devret modellerini, dış kaynağı daha çok kullanacağız. Buradan artan kısımları da sosyal projelere harcayacağız."
"Türkiye'nin mutlaka üretim, istihdam, ihracat ekseninde büyümesini sürdürmesi lazım." diyen Yıldırım, üretim, istihdam, ihracat tarafında çok iyi işlerin yapılması gerektiğine dikkati çekti.
Yıldırım, Türkiye'nin geçen sene Avrupa Birliği üyelerinin bir senede sağladıklarını istihdam üzerinde istihdamı tek başına yaptığını ifade ederek, bunun büyük bir başarı olduğunu bildirdi.
"Para politikalarıyla ilgili taahhütlerin ve kaynakların dengelenerek yönetilmesi gerekiyor"
Para politikalarıyla ilgili taahhütlerin ve kaynakların dengelenerek yönetilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, yeni dönemde en fazla buna dikkat edeceklerini açıkladı.
Başbakan Binali Yıldırım, "Bunu nasıl yapacağız? Faizleri aşağıya indirmek, enflasyonu aşağıya çekmek ana önceliklerin başında geliyor. Bunun için tedbirler alınacak. Yeni hükümet döneminde yapısal reformlar yapılmaya devam edecek. Verimsiz projelerin yerine öncelikleri olan, daha fazla verimli projeler tercih edilecek. Kamu da kendi içinde tasarrufa gidecek. Böylece kaynak ihtiyacını daha da azaltmış olacağız." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'ye yatırım yapılmaya devam edildiğini belirten Yıldırım, "Bugüne kadarki temel altyapı yatırımlarının üçte birinden fazlasını alternatif finans modelleriyle yaptık." dedi.
"Telafi etmek için daha fazla gayret göstereceğiz"
Darbe girişimine ilişkin açılan davalarda yargılamaların devam ettiğini hatırlatan Yıldırım, "Darbeye doğrudan iştirak edenlerin yargılamaları büyük orada tamamlandı. Zannediyorum bu sene sonuna kalmaz, tamamı bitmiş olur. Bu çok önemli bir safahat. Bundan sonraki kısımlarda da yargılamalarda ortaya yeni yeni şeyler çıkıyor. Onlara göre de soruşturmalar genişliyor." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin sürekli bu konuyla yatıp kalkmaması gerektiğini belirten Yıldırım, darbeye katılanların en ağır cezayı alması gerektiğini dile getirdi.
Yıldırım, "Cumhurbaşkanımız ölçüyü koydu. İbadet, ticaret, ihanet. İhanet, ticaret tarafı tamam ama ibadet tarafındakilerin bu işte bir taksiratı yok. Bunların ayıklanması lazım. Örgütün ilişkileri şeffaf olmadığı için ve kayıt dışı bir örgütü olduğu için kolay olmuyor. Burada ne kadar dikkat etsek muhtemeldir birtakım yanlışlar, hatalar olabilir. Bunu telafi etmek için daha fazla gayret göstereceğiz." diye konuştu.
"Mücadelede rehavet yok"
Dolaylı olarak bir çok kesimin etkilendiğini belirten Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:
"FETÖ'cüler şöyle bir cambazlık yapıyor. Başkalarını da işin içine çekmek için yalan yanlış beyanlar yaparak... Aynen bu işi Ergenekon Balyozda da yaptılar. Esasında o girişimler yok değil, var ama FETÖ'cüler orada da işi abarttılar, öyle bir algı oluşturdular. Bu mücadelede rehavet yok, devam edecek. Burada mağduriyetlerin giderilmesi için de bir yandan çalışmalar yapılacak. Büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Kolay bir iş değil. Sadece Türkiye'de değil, bunlar 160 ülkede aynı işleri yapıyorlar."
Maarif Vakfı'nın çeşitli ülkelerde yaptıklarını anlatan Yıldırım, FETÖ'ye yönelik söz konusu ülkelerde gerçekleştirilenleri aktardı.
"Hala bırakmış değiller." diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu darbeyi FETÖ'cülerin yapmadığını söyleyen bir Allah'ın kulu var mı? Yok. Herkes bunların yaptığını söylüyor. Dünyada da böyle, Türkiye'de de böyle. Ama ABD garip bir şekilde bu konuda isteksiz. Bu meselenin sorgulanması lazım. Bu kadar işten sonra hayatına hiçbir kısıtlama getirmeden, hiçbir zorluk yaşamadan burada bu terör örgütü başının faaliyetlerini sürdürmesi Türk halkı tarafından kabul edilmiyor. Milletimiz bu konuda çok hırslı ve sinirli. Amerika'ya diyoruz ki 'Burada adım atın, bir çok belge, bilgi, her şey var.' Nihayet, paralı okullarla ilgili onların hesap kitaplarında bir çok yolsuzluk, usulsüzlük, yanlış var. Onları incelemeye başladılar. Ümit ederiz oradan bir mesafe alırız ama mutlaka ve mutlaka Amerika'nın önümüzdeki süreçte bu meseleyi birinci dereceden Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri zehirleyen konu olduğunu kabul etmesi ve adım atması gerekiyor."
OHAL'in devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine ise Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, OHAL'le ilgili yaptığı açıklamaları hatırlattı.
OHAL'in 18 Temmuz'da dönem olarak sona ereceğine dikkati çeken Yıldırım, yenilenmesi için hükümetin OHAL'in devamına yönelik karar alıp bunu Meclis'e göndermesi gerektiğini, bunun yapılmaması halinde ise OHAL'in kalkmış olacağını anlattı. Yıldırım, "Zannediyorum hükümet, önümüzdeki pazartesi açıklanacak. Kabine iş başı yapacak ve OHAL de böylece tamamlanmış olacak." bilgisini paylaştı.
"İhtiyaç olan düzenlemeler yer alacak"
Vatandaşın hayatına OHAL'in olumsuz yönde etkide bulunmadığını ifade eden Yıldırım, hayatın sadece darbeye katılanlar ve darbeyle irtibatı olanlar için zorlaştığına işaret etti. "Yatırımcıya falan herhangi bir şey yok." diyen Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bu FETÖ'cülerin, bölücülerin yurt dışında çok geniş ağları var. Avrupa'da, Amerika'da... Sürekli bu OHAL'i istismar ederek orada yatırım kararı verenlerin, yatırımcıların kafasını bulandırmaya çalışıyorlar. 'OHAL'le hukuk askıya alındı, temel haklar kullanılamıyor...' Bunların hiçbiri doğru değil ama maalesef kuvvetli kara propaganda, bazen algı olgunun yerine geçebiliyor. Burada da bir çifte standart görüyoruz. Fransa, 719 gün olağanüstü halle yönetildi. Neyin üzerine? Bir terör saldırısından sonra. Bir darbe, kalkışma falan değil. Sonradan da kaldırdılar ama gerekli oradaki olağanüstü halde kullandıkları yasal yetkileri normal kanunlarına taşıdılar. Biz de ihtiyaç varsa bunu yapacağız. Muhtemelen yarın son KHK'mızı, olağanüstü KHK'mızı yayınlayacağız ve orada bu terörle mücadelenin OHAL kalktığı zaman zaafa uğramaması için ihtiyaç olan düzenlemeler de yer alacak. Çünkü bu güvenlik meselesi. Böylece bu süreci tamamlamış olacağız."
'Terörü Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız'
Yıldırım, Türkiye'nin terörle bu kadar güçlü mücadele etmesinin arkasındaki iradenin ne olduğuna ilişkin bir soruya, "Terörle mücadelede doğrusu son iki yılda çok farklı bir yöntem denedik. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra terörle mücadelede Sayın Cumhurbaşkanımızın da başkanlığında Milli Güvenlik Kurulunda bir karar aldık. Artık terörle mücadele de 'savunma değil taarruz esas olacak' dedik. 'Bekleyelim, teröristler saldırdı, tahribatı yaptılar, mal kaybı oldu ondan sonra harekete geçelim.' Böyle bir şey yok, 'üzerlerine üzerlerine gideceğiz, bunu sadece yurt içinde değil, yurt dışında da yapacağız' dedik." karşılığını verdi.
Bu kararı aldıktan sonra işlerin farklı bir noktaya geldiğine işaret eden Yıldırım, göreve geldiğinde ilk olarak, "Terörü Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız, alt sıralara düşüreceğiz ve Türkiye her gün terörü konuşmayacak." ifadesini kullandığını hatırlattı.
Bunun terörle mücadelenin sadece içeride olmayacağını gösterdiğini belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"İçeriyi temizliyorsun, zor bir sınırımız var bin 400 kilometreye yakın Suriye, Irak'ta sınırımız var. Özellikle Irak tarafı çok engebeli, bastığınız yerde zor duruyorsunuz. Derin vadiler, dağlar, sürekli buradan tehdit, sızmalar devam ediyor. Onun için mutlaka ve mutlaka terörü bulunduğu yerde etkisiz hale getirmemiz lazım. Mesela Akdeniz'den Fırat'ın batısına kadar olan aşağı yukarı 400 kilometrelik bölümünü hallettik. Şimdi Irak tarafında 350 kilometrelik alanda İran sınırından, Habur'a kadar orada da sahadayız. Kandil de dahil bu bölgeyle ilgili çalışmalar devam ediyor."
"Bunu seçime indirgemek hiç ahlaki değil"
Bunun seçimden önce konuşulmasının seçime yönelik bir yatırım olduğuna dair iddialarının sorulması üzerine Yıldırım, "Bilen de konuşuyor, bilmeyen de. Terörle mücadele üzerinden seçime endekslenen bir iş olamaz. Bunu böyle düşünmek, bu ülkeye en büyük haksızlıktır. Bu, Türkiye'nin bir beka meselesidir. Bunu seçime indirgemek hiç ahlaki değil. Bu yılbaşından beri planlanan bir çalışma, hala da devam edecek. Seçim bitti, bitti mi yani? Devam ediyor." diye konuştu.
Yıldırım, Fırat Kalkanı ve Afrin Zeytin Dalı harekatlarında da o bölgelerde emniyetli alan oluşturduklarına işaret ederek, "Burada da aynı emniyetli alan oluşacak ki hududumuzdan içeri sızıp, tahribat yapmasın, vatandaşlarımızın mallarına, canlarına zarar vermesin, orada keselim. yaptığımız iş bu." dedi.
Türkiye'nin Irak'la olan ilişkilerinin hatırlatılıp, Kandil operasyonunda bu ilişkiden faydalanılıp, faydalanılmayacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
"Gayet tabii. Şimdi gerek Irak Merkezi Hükümeti gerekse Irak'ın kuzeyindeki yerel Kürt yönetimi bizim oradaki faaliyetlerimize herhangi bir şey demiyorlar, diyemiyorlar. Sebebi şu; çünkü birinci derecede oradaki terör unsurlarını temizlemek onların işi. Onların topraklarını kullanarak, üs yaparak, her türlü melaneti bizim ülkemize yapıyorlar. Bu nedir? Önce onların bu işi halletmesi lazım. Edemedikleri için biz uluslararası ve ulusal güvenliğimiz açısından haklarımızı kullanmaktan çekinmiyoruz. Yaptığımız da o. Aramızda koordinasyon zaten var, bir sıkıntı yok."
"Suriye'nin toprak bütünlüğüyle ilgili bir sorunumuz yok"
Bölgede PYD, PKK tehdidinin kaldırılmasının Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından da bir anlam ifade edip, etmediğine ilişkin soru üzerine Başbakan Yıldırım, "Suriye'nin toprak bütünlüğüyle ilgili bir sorunumuz yok bizim. Suriye'nin toprak bütünlüğünü öngörüyoruz. Bizim Akdeniz'den Hatay'dan İran sınırına kadar, İran, Irak ve Suriye. Bu hat yaklaşık bin 370 kilometre." diye konuştu.
Fırat'ın batısında terörden temizledikleri bölgeleri ve faaliyetlerin devam ettiği bölgeleri gösteren Yıldırım, şunları kaydetti:
"Geriye kalan kısımda da Münbiç'te ABD ile çalışıyoruz ama 'Fırat'ın doğusunda da biz herhangi bir tehdit istemiyoruz' diye ABD'ye açık açık söylüyoruz. Tamam DEAŞ'la mücadele, PKK ile mücadele kadar önemli, buna bir itirazımız yok ama şu anda bitti bu. DEAŞ diye bir şey kalmadı. O halde niye PYD, YPG örgütleri desteklenmeye devam ediliyor? Bunun bir izahı olması lazım. NATO'da birlikte olduğumuz, yıllardan beri derin ilişkilerimiz olan Amerika'nın bu konuyu değerlendirmesi lazım.
Zannediyorum Sayın Cumhurbaşkanımızın Brüksel'de yapacağı 12-13 Temmuz toplantılarında sadece bu konular değil, FETÖ meselesinden tutun, ABD'nin bizden beklentilerine varıncaya kadar hepsi görüşülecek, konuşulacak. Bizim kanaatimiz Amerika'yla ilişkilerin normalleşmesi ve iki NATO müttefikine yakışır bir şekilde devam etmesi. Ama bunun tek başına bizim kararımızla olmayacağı bilinmesi lazım. Amerika'nın da atması gereken adımlar var. Münbiç'te atılan adımlar ümit vericidir, olumludur, iki taraf içinde. Bunun diğer sorunlara da aynı şekilde, yapıcı bir şekilde yansıtılmasına ihtiyaç var."
"Sorunlar, soğukluklar giderilebilir"
Başbakan Yıldırım, görev süresinde kaç ülkeyi ziyaret ettiğinin ve kaç yetkiliyi ağırladığının sorulması üzerine, "44 başbakan ağırlamışız, 178 ülkeden bakan düzeyinde ağırlama yapmışız. 29 ülkeye de ziyarette bulunmuşuz." yanıtını verdi.
Bedelli askerlik
Başbakan Binali Yıldırım, bedelli askerlikle ilgili daha önce yapılan açıklamalar anımsatılarak, "Ayrıntılı bir çalışma yapıldı mı? Bir tarih var mı? Yaş ve ücret konusunda bazı rakamlar basın yayın organlarında çıktı. Bununla ilgili yaş alt sınırı ve ücret belli mi?" sorusuna karşılık, bedelli askerlik konusunda başlangıçta "olacaktı- olmayacaktı" gibi tereddütlerin oluştuğunu ama sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konunun seçimden sonra açık bir şekilde ele alınacağını açıkladığını hatırlattı. Yıldırım, "Yeni hükümet açıklanacak. Önündeki birçok gündem maddesinden bir tanesi de bu olacak. Daha önce de söyledim, ben bunu bir 'bedelli' meselesinin üzerinde bir konu olarak görüyorum." ifadesini kullandı.
Bedelli askerliğin hali hazırda birikmeler yaşanınca belirli yaştaki insanlar için alınan bir karar olduğuna dikkati çeken Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda geldiğimiz noktada 5 milyonun üzerinde askerlik çağında insan var. Bunları ya askere alacağız ya da yakalarından düşeceğiz. Adam 'beni askere al' diyor, 'Alamayız, o kadar kapasitemiz yok ancak 350 bin kişi alırız.' Yeniler gelmese bile 16 sene sürüyor. Nasıl olacak? Gelecek 35-36 yaşına kadar, evlenmemiş, iş kurmamış, ne o askere gidecek. Böyle bir şeyi yapmaya hakkımız var mı?
Dolayısıyla getirilecek çözüm daha kapsamlı, yapısal bir çözüm. Kalıcı olması lazım. O zaten başladı. Özellikle geçtiğimiz yıllarda başladı ve 15 Temmuz'dan sonra da hızlandı. O bakımdan güvenlik zafiyeti, savunma zafiyeti söz konusu değil. Zaten vatani hizmet için gidenler operasyonlara sürülmüyor, lojistikte kalıyorlar. O bakımdan böyle bir sıkıntımız yok. Sıkıntı, ülkemizin en büyük kaynağı olan, enerjisiyle, heyecanıyla bu gençlerimizin önündeki belirsizliği ortadan kaldırmak. Yapmamız gereken bu. O yüzden Silahlı Kuvvetler, Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, hükümet bu konuyu birlikte ele alıp kapsamlı bir çözüm üretilecek mutlaka."
"Yerel seçimlerin erkene alınacağı" iddiaları
Başbakan Yıldırım, Mart 2019'da yapılacak yerel seçimlerin bu yılın kasım ayına alınacağı iddiaları anımsatılarak, yerel seçimlerin erkene çekilmesinin söz konusu olup olmadığına ilişkin soru üzerine, şunları ifade etti:
"Daha seçimden yeni çıktık. Millet bir 'oh' diyecek tekrar. 'Seçimi öne aldık' vesaire... Bunlarla ülkeye yazık ediyoruz. Şu var, bu mart seçimleri için bir şey söz konusu olmaz. Birincisi Anayasa değişikliği gerekiyor. Bir de şurada aylar kalmış seçime. Dolayısıyla bu seçimler yapılır. Ondan sonra parlamentoda partilerin bir uzlaşma sağlamak suretiyle mart seçiminde değil bir dahaki seçimden geçerli olmak üzere, takip eden 2023 seçimleri kasıma alınabilir."
"KHK'ya uygunsa, burada da değerlendirebiliriz"
Başbakan Yıldırım, çocuk istismarı ve hayvan haklarına yönelik bir soru üzerine ise şunları kaydetti:
"Bu çocuk istismarı, gerek hayvan haklarına yönelik çalışmaları zaten biz yaptık. Bir tasarı hazırladık, bunun hayata geçmesi tabii an meselesi. Yeni hükümetin konuları arasında bu da olacak. Bakalım, belki bu konu özellikle çıkaracağımız KHK'ye de uygunsa içerik olarak burada da değerlendirebiliriz. Çalışmaları yaptılar, bugün üzerinde konuşacağız."