Konuk Yazar
Suriye meselesinde 5 yıl önce kim neredeydi?
Suriye’deki katliam sürecinde tam 5 yıl geride kaldı.
5 yıl önceki başlangıç manzarasıyla bugünkü arasında büyük fark var. Türkiye’nin 2011’de Suriye için attığı adımları hatırlayınca, Ankara’nın bugün yaşanan tehlikeyi 5 yıl önce görüp, önlem için hareket ettiği daha net ortaya çıkıyor.
Bugün Türkiye hatalı Suriye politikasıyla eleştiriliyor.
Ortaya “Türkiye Esed’le ipleri koparırken acele etti” yönünde bir algı konuluyor.
Oysa Suriye’deki iç savaş sürecinin kronolojisine bakınca gerçeklerin bambaşka olduğu anlaşılıyor. Çünkü 5 yıl önce bugünlerde Türkiye, Suriye için sürekli itidal çağrısı yaparken, başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkeleri, yangına körükle gidiyordu.
İŞTE GERÇEKLER
Türkiye, Esed rejimiyle köprüleri atarken hiç acele etmedi. Aksine diyalog için yoğun çaba sarf etti. Dönemin Başbakanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 60’dan fazla görüşme yaptı.
Esed, Türkiye ile görüşürken bir yandan sivilleri katlediyor diğer yandan Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırındaki bölgeleri PKK’ya teslim ediyordu.
Ayrıca diplomatik çözüme şans vermeden Şam’la bağları koparan ilk ülkeler Amerika, Avrupa Birliği ve Arap Birliği oldu.
İşte Suriye’deki şiddet sürecinde hafızalara kazınması gereken tarihler
6 Şubat 2011: Bölge kaynıyordu, Tunus ve Mısır’da diktatörler devrilmiş Arap Baharı yangını Libya’yı kan gölüne çevirmeye başlamıştı. Bu noktada Erdoğan Halep’te Suriye lideri Beşar Esed’le bir araya geldi, reform çağrısı yaptı.
15 Mart 2011: Esed 5 hafta önce Erdoğan’ın uyarısını dikkate almadığını gösterdi. Dera’daki ayaklanmayı bastırmak için ilk kez katliam yapıldı tam 100 sivil can verdi. Bu başlangıçtı.
İLK YAPTIRIM ABD’DEN
29 Nisan 2011: Suriye’deki şiddet süreci başlayalı 1,5 ay olmuştu. İlk ağır tepki ABD’den geldi. Amerika, Suriye’ye yaptırım kararı aldı.
17 Mayıs 2011: Amerika’yı AB takip etti. ABD’den yaklaşık 2 hafta sonra AB de Suriye’ye ilk yaptırımlarını uygulama kararı aldı. 2013 yılına kadar 17 ayrı başlık AB’nin kara listesine girdi.
10 Haziran 2011: Cisreşşuhur’daki katliam sonrası binlerce kişi ilk kez Türkiye’ye sığınmak için sınıra akın etti.
Temmuz 2011: Esed rejimi ülkenin kuzeyinden yani Türkiye sınırındaki bir çok noktadan askerlerini çekip, bölgeyi PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD’ye bırakacağının sinyallerini verdi. Bugüne kadar kimlik dahi alamayan Kürtlere vatandaşlık hakkı tanındı. Esed reform çağrılarını sivil halka değil PKK’ya dönük uygulamaya başladı.
9 Temmuz 2011: Bu tarihe kadar Suriye’de silahlı bir direniş yoktu, halk sokaklarda gösteri yapıyor, rejim ise onları katlediyordu. 9 Temmuz’da Riyad el Assad komutanlığında Özgür Suriye Ordusunun temeli atıldı.
KÖRFEZ ÜLKELERİ ŞAM’LA İRTİBATI KOPARDI
8 Ağustos 2011: Körfez ülkeleri Esed rejimiyle bağlarını kopardı. Suudi Arabistan Şam’daki büyükelçisini çekti.
9 Ağustos 2011: Esed katliamlara devam ediyor, ABD, AB ve Arap ülkeleri peş peşe Şam’la köprüleri atıyordu. Üstelik Esed Türkiye’ye karşı PKK kozunu da devreye sokmuştu ancak buna rağmen Davutoğlu Şam’a giderek Esed’le bir kez daha yüz yüze görüşme yaptı, 6 saat süren toplantılardan bir sonuç alınamadı.
15 Ağustos 2011: Bir hafta sonra Davutoğlu bir kez daha Esed rejimine reform çağrısı yaptı.
İLK KEZ “ESED GİTMELİ” DiYEN OBAMA’YDI
19 Ağustos 2011: ABD Başkanı Obama ilk kez “Esed gitmeli” dedi. Ve yeni yaptırımlar uygulama kararı aldı.
ARAP BİRLİĞİ ESED’LE BAĞLARI KOPARDI
16 Ekim 2011: Arap Birliği, Suriye’ye ağır yaptırım kararları aldı. Suriye’nin üyeliğinin askıya alınması da gündeme geldi.
12 Kasım 2011: Arap Birliği yaptırım kararından yaklaşık 1 ay sonra Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. Bu karar Arap dünyasında şok etkisi yaptı.
6 Şubat 2012: ABD ve İngiltere Şam Büyükelçililerini kapattı.
16 Mart 2012: Türkiye, Suriye’de yaşayan vatandaşlarının ülkeye dönmesini istedi ve bir tampon bölge oluşturulabileceği açıklamasını ilk defa yaptı. Annan, Suriye’deki krizin çözümüne ilişkin 6 maddelik planını BM Güvenlik Konseyi’ne sundu.
26 Mart 2012: Türkiye Şam Büyükelçiliği faaliyetlerini askıya aldı. Amerika, Avrupa ülkeleri ve Arap ülkelerinden sonra Şam’la diplomatik bağları koparan son ülke Türkiye oldu.
2 Nisan 2012: BM Suriye özel temsilcisi Kofi Annan’ın Esad’a ateşkes için tanıdığı süre doldu. Esed ateşkes uygulamadı.
22 Haziran 2012: Türkiye’ye Ait f-4 tipi savaş uçağı Suriye tarafından düşürüldü. Türkiye hava angajman kurallarını değiştirdi.
1 Ağustos 2012: Esed rejimi bir yıl önce yaptığı planı hayata geçirdi ve ülkesinin kuzeyinden yani Türkiye sınırındaki bölgelerden askerlerini çöktü, oraları PKK’ya teslim etti. PYD kolluk kuvvetleriyle kendisi gibi düşünmeyen Kürtlere bile şiddet uygulamaya başladı sonrasında ise kantonlar kuruldu ve bugünkü noktaya gelindi.
21 Ağustos 2013: Şam Guta ’da Esad güçleri kimyasal silah kullandı. 1300 den fazla ölü var.
10 Eylül 2013: Amerika Başkanı Obama, kimyasal silah “kırmızı çizgimiz” diyerek Suriye’ye müdahale planını açıkladı. Sonrasında devreye giren Rusya, ABD’ye geri adım attırdı ve Esed kimyasal silahlarını teslim etme karşılığında müdahaleden korundu.
Ocak 2014: Esed’in 2012’de teslim ettiği topraklarda PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD özerklik ilan etti.
Şubat 2014: Rejim temsilcileriyle muhalifler Cenevre’de ikinci kez bir araya geldiler ama sonuç alınamadı.
30 Eylül 2015: Rusya, Suriye’deki katliam sürecine direk dahil oldu. 6 bin askeri, bir liman, bir hava üssüyle, “DAEŞ’i hedef alacağız” diyerek Suriye’ye giren Rusya, savaş uçaklarıyla 6 ay boyunca katliam yaptı.
14 Mart 2015: Rusya, asker sayısını azaltma kararı aldı. Ancak Suriye’deki silahlı varlığı hala devam ediyor.
5 YIL ÖNCE ERDOĞAN’I NEYLE ELEŞTİRİYORLARDI?
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Suriye’deki haklı duruşundan dolayı eleştirenlerin, 5 yıl önce yazdıklarını da hatırlamakta fayda var.
2011 Mart’ından sonra Suriye’de ayaklanma başladığında, rejim katliamla karşılık verdiğinde, Erdoğan neyle suçlanıyordu, hatırlayan var mı?
Hatırlatalım hemen.
SEDAT ERGİN: “ESED’E KARŞI NEDEN SUSKUNSUNUZ?”
25 Nisan 2011 tarihli Hürriyet Gazetesinde Sedat Ergin’in eleştirileri var.
Hürriyet’in bugünkü Genel Yayın Yönetmeni o günkü köşe yazarı Sedat Ergin, Türkiye’nin o gün Suriye’de izlediği politikayı yerden yere vurmuş, Ankara’yı Esed’e karşı sessiz kalmakla suçlamış.
“Baas rejiminin sicili -özellikle Mısır’la kıyaslandığında- çok daha kan dökücü olmasına karşılık, Başbakan Erdoğan’ın Hüsnü Mübarek’e dönük açıklamalarındaki yüksek sesli kararlılığı burada görmüyoruz. Başbakan cephesinde genel bir suskunluğun olduğu bile öne sürülebilir” diyor Sedat Ergin.
Bitmiyor devam ediyor, “Suriye’deki rejimin göstericilere, hatta cenazelerini kaldıran gruplara ateş açması gibi acımasız yöntemlere başvurması karşısında Ankara’nın genellikle mutedil bir çizgide kaldığı gözleniyor” diyor.
Ankara o tarihte Suriye’deki gelişmeler için aceleci değil aksine sağduyu çağrısı yapıyor. Rejime “katliamları durdur, reform yap” diyor.
Ama Sedat Ergin için bu çağrılar yeterli değil ki, Esed’e karşı daha fazla tepki istiyor ve aynen şöyle diyor, “Dışişleri Bakanlığı’nın geçen cumartesi günü yaptığı ve “teenniyle hareket edilmesi, orantısız güç kullanılmaması, reformların lafzına ve ruhuna uygun hareket edilmesi” gibi beklentiler ifade ettiği tutum açıklaması, Suriye’deki durumun yüzlerce insanın ölümüyle belgelenen ciddiyet derecesiyle orantılı olmaktan çok uzaktır”.
HÜRRİYET: “ANKARA ESED’LE DEVAM DİYOR”
Bu kez tarih 28 Nisan 2011.
Hürriyet’te şöyle bir haber var, “Ankara Esed’le devam diyor”.
Yani katliam yapan Esed’e “defol git” demiyoruz, bunu söylüyor Hürriyet.
HÜRRİYET: “ESED PES EDECEK”
28 Nisan 2011’de Hürriyet gazetesi “Esed’in pes edeceğini umuyorum” manşetiyle çıkıyor. Rejimin eski devlet başkan yardımcısının sözleri bunlar. Hürriyet, hükümetin Şam rejimiyle kanalları açık tutup, Suriye’deki kriz bugünlere gelmesin diye çabaladığı bir dönemde, Esed rejiminin fazla dayanamayacağını söylüyor.
KADRİ GÜRSEL: “AK PARTİ ESED’E KARŞI SUSPUS”
25 Nisan 2011’de Milliyet gazetesinde Kadri Gürsel “Beşar’a git diyemiyorsunuz” diyor, ardından devam ediyor, “komşumuz Suriye’de kan gövdeyi götürürken, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AKP iktidarın sözcüleri suspus olmuş durumdalar. Ses çıkaran yok” diye tepkilerine devam ediyor.
CENGİZ ÇANDAR: “ESED’İN KREDİ KARTI TERKEDİLMEDİ”
16 Haziran’da Cengiz Çandar, Ankara’nın hala Şam’la kanalları açık tutmasına tepki göstererek, Türkiye’nin o süreçteki Suriye politikası için “Devlet Başkanı Başşar Esad’ın ismi yazılı “kredi kartı”nın terkedilmediğinin ifadesi” yorumunu yapıyor.
TÜRKİYE NEDEN BÖYLE YAPTI ŞİMDİ DAHA NET ANLAŞILIYOR
2011 Mart’ından yani Suriye’de şiddet süreci başladığından itibaren 6 aylık sürece baktığınızda görüyorsunuz ki, bugün hükümeti Suriye politikasında “acele etti” diye eleştirenler o gün ise “neden ses çıkarmıyorsun” diye eleştiriyormuş.
Bugün Erdoğan’a “Suriye’de acele ettin, Esed’i hemen düşman ilan ettin, muhaliflere hemen kucak açtın, ne olurdu Esed’e bu kadar laf etmeseydin” diyenler, o günlerde Erdoğan’a kızıyormuş, kızmak değil hatta yerden yere vuruyormuş, “niye susuyorsun, komşumuzda kan gövdeyi götürüyor, sen Esed’e tek ses etmiyorsun” diye.
TÜRKİYE SURİYE İÇİN HER ŞEYİ TAM YERİNDE VE ZAMANINDA YAPMIŞ
Türkiye, 2011’den beri Suriye’de aceleci davranmamış ya da hiçbir şeyi geçe bırakmamış.
Aksine rejimi katliamları durdurması için defalarca uyarmış.
Ta ki 9 Ağustos’a kadar.
O gün o dönemki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Şam’da Esed’le son kez görüşmüş, bir sonuç ise çıkmamıştı.
Ardından Esed, Suriye’nin kuzeyini, bugün burnumuzun dibine kadar sokulan, PKK-PYD teröristlerine teslim etmişti.
Türkiye ise “geç kaldı” diyenler olsa da, “acele etti” diyenler olsa da aslında gerekeni vaktinde ve yerinde yapmış, Esed’le ipleri ne erken ne de geç, tam zamanında koparmıştı.
Dün söylediklerini bugün inkar edenler şunu da unutmasın.
İlk kez “Esed rejimi gidecek” diyen ABD Başkanı Obama’dır.
Şam rejimine ilk yaptırımları uygulayan ABD ve Avrupa Birliği’dir.
Büyükelçiliklerini kapatıp, Şam’la diplomatik köprüleri ilk atanlar da ABD ile Avrupa ülkeleridir.