TÜRKİYE
İşte PYD-PKK gerçeği..
Milliyet yazarı Nihat Ali Özcan, 47 bini bulan PYD'liye, Rusya ve Batılı müttefiklerin silah, eğitim ve techizat yağdırdığını yazdı.
26 Ocak 2016, Salı
Doktora tezini PKK üzerine yapan Özcan, "PYD, PKK’nın neyi olur?" başlıklı bugünkü yazısında PYD kriziyle tanışan Türkiye'yi hangi risklerin beklediğini ele aldı.
İşte o yazı:
PYD, PKK’nın neyi olur?
ABD Başkan Yardımcısı Biden’a göre PKK terörist, PYD ise değil. AB ülkeleri de benzer görüşteler. Türkiye ise PYD’nin terörist olup olmadığı konusunda birkaç defa görüş değiştirdi. Şimdilerde PYD’nin PKK’nın parçası ve terör örgütü olduğu kanaatinde.
PYD’nin PKK’nın neyi olduğunu anlamak için, terör örgütünün yapısına bakmak gerekir. Uzun süreli, politik- askeri ayaklanma strateji izleyen örgütler, PKK örneğindeki gibi, üç ana bölümden oluşur. Politik hedefleri ve stratejiyi belirleyen “parti”. Savaşı yürüten “ordu”. Halkı yatay ve dikey örgütleyerek siyasi ve askeri yapının emrinde tutan “cephe” teşkilatı.
Parti hariç, ordu ve cephe, askeri, coğrafi ve siyasi gerekliliğe göre bölgelere, alt birimlere ayrılabilir. Bu çerçevede PKK’nın siyasi ve idari harita okuma tarzı devletlerden farklıdır. İki ülkenin toprakları tek bir bölge olarak bile ele alınabilir. Örneğin, “Zagros eyaleti” Irak ve Türkiye’nin birer bölümünü kapsar.
Bu çerçevede PKK, partiyi 1978, orduyu 1984 ve cepheyi 1985’de ilan etti. Bu gün tartışmanın merkezine oturan Suriye, “Küçük Güney” olarak bu cephenin alt birimlerinden birisi kabul edildi. Örgüt bu bölgeden de eleman ve lojistik sağlarken Esad rejimi bunu destekledi.
Suriye iç savaşının fırsatlarından yararlanmak isteyen PKK, “Birleşik Askeri Harekât Merkezi” gibi çalıştı ve eğitimli militanlarını Suriye’ye gönderdi. Bu profesyonel bir yaklaşımdı. Örgüt, iç savaşa dahil olmadı. Öncelikle muhalif Kürtleri bastırdı. Onları Suriye’den sürdü. Bölgede tek otorite haline geldi.
Bu süreci post modern terör örgütlerinin (IŞİD, El Kaide) yaptığı gibi “bayilik” vererek yürütmedi. Yerel koşullara ve ideolojiye uygun bir model geliştirdi. Merkezi denetimi sıkı ve perde gerisinde tutarken, yerel insan malzemesinin görünürlüğünü öne koyan bir strateji izledi.
Bu strateji, IŞİD tehdidinin yükselişiyle daha da işe yaradı. Resmi belgelerinde PKK’yı terör örgütü olarak tanımlayan ABD ve AB, PYD’yi farklı gördüklerini söylemeye başladılar. Kandilin geride, yerel unsurların önde olduğu bu strateji sayesinde Türkiye’nin “PKK, PYD’dir” itirazı kolayca kulak arkası edildi. Oysa istihbarat örgütlerinin cirit attığı Suriye’de, genelde bölgede özelde ise Suriye’de PKK’nın yükseliş hikâyesini bilmeyen ve ilgi duymayan yoktu.
Bu günlerde, Rusya ve müttefiklerimiz (!) sıkı çalışıyor. Sayıları 47 bini bulan PYD’li ye- siz onu PKK okuyun- silah, eğitim ve teçhizat yağdırıyor. Yumuşak harp malzemelerinin bir kısmının da Türkiye üzerinden gittiği biliniyor. Askeri kapasitesi her geçen gün artan PKK’nın, Türkiye’ye siyasi ve askeri maliyetinin ne olacağını ileride göreceğiz. Gerçi bu durumda bile müttefiklerimizin “kitaba uygun ve yeni” hikâyeler uydurmaları zor olmayacaktır.
Milliyet