

Hem kahve almak hem de gümrük kağıtlarını göndermek için Michigan’da kamyon durağında durdum.
Kahvemi doldururken yanımdan birisinin "selamünaleykum" dediğini duyunca dönüp baktım. Bana selam verdiğini anladım "aleykumselam" dedim.
-"Keyf hal " dedi, "elhamdulillah" dedim.
Başladı arapca konuşmaya..
-"What " deyince anladı benim arapca bilmediğimi..
-‘’Nerelisin? diye sordu.
‘’Turkiya’’ deyince heyecanlandı, "elhamdullillah " dedi.
-‘’Benim adım Tayyip’’ dedi. ‘’Senin?’’
-‘’Osman’’ deyince bir daha ‘’elhamdullillah.. Devlet-i âli Osmaniye!..’’ dedi.
-‘’Sen’’ dedim, ‘’Somali’den misin?
-‘’Evet’’ dedi, ‘’Somali…’’
Biran düşündüm.
Acaba alınlarımızda bizim aynı ümmet olduğumuz yazıyor da onun için mi hep tahminlerimiz doğru çıkıyor..
-‘’Sen nereden anladın benim bir müslüman olduğumu?
-‘’Bilmem’’ dedi. ‘’Ya Faslı ya da Cezayirlidir diye düşündüm’’ dedi.
-‘’Sen nerden bildin?’’ dedi.
-‘’Somali’yi Turkiye’nin bir parçası gibi gördüğümüzden, biz Türkler Somalili kardeşlerimize yabancı olarak bakmıyoruz, ondandır’’ dedim...
-"Keşke öyle birşey olsa.. Biz bundan gurur duyar, Türkiye için her türlü savaşmaktan mutlu oluruz’’ dedi.
-99 yılından bu yana Somali’ye hiç bir devlet başkanı gelmiyor, hiç bir ülke yardım etmiyor..
Türkiye hariç’’ dedi .
-‘’O yüzden Turkiyeye bizim için çok önemli. Türkiye bir tarafa dünya bir tarafa..’’ dedi.
Kafamdan o anda bir sürü şeyler geçti. Hem gururlandım, hem duygulandım.
İslâm dünyasının bütün ağırlığını sırtımda hissettim sanki.
O anı anlatmak kolay değil, yaşamak lazım. O duyguları, hisleri ve anlatılması mümkün olmayan o anı yaşamak lazım....
Hani bütün gençlik yıllarımızda Arapların bize düşman olduğu, sırtımızdan vurdukları anlatıldı ya hep. Oysa buralarda detaylı okuyup araştırmak ve Araplardan birçokları ile sohbet etme şansımız olunca kazın ayağının öyle olmadığı anlayıvermiştik..
Bize Arablar düşman diye eğitim dayatanlar, onlara da ‘’Türkler sizin düşmanlarınız. Sizleri 600 yıl boyunca sömürdüler’’ diye ‘’eğitim’’ vermişler.
Onlar da şimdi Türkiye'nin ve Türklerin okullarda onlara anlatıldığı gibi olmağını anlıyorlar.
İşte saniyeler içinde kafamda esen fırtınalardan sadece bir kısmı..
Sonra kahvelerimiz aldık. Yanında birşeyler almam için için ısrar etti. ‘’Olmaz’’ dedim.
Kasaya geldik parasını ben vermek istedim kabul etmedi.
-‘’Ben, bir Türk kardeşime birşeyler ikram ederek mutlu olmak istiyorum, lütfen çok görme’’ dedi ve ısrar etti..
-‘’İyi, tamam’’ dedim.
Sonra da bir fotoğrafla onun samimiyetini hatıralarıma ekledim.
Buna benzer zaman zaman Ortadoğu’dan, Balkanlar’dan, Kırım’dan, Orta Asya’dan çoklarıyla muhabbetimiz oluyor.
Bütün yaptığımız sohbetlerden anladığım, hepsinin ortak beklentisi:
‘’Türkiye onlar için önemli ve güvenilir tek ülke..’’
Türk demek sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak demek değil.
Türk demek; dünyadaki yüz milyonlarca mazlumun umudu demektir.
Türk demek; mazlumlar tarafından, ‘’bir gün mutlaka gelecekler’’ diye umutla "beklenen" demektir.
Ya peki bizler..
Kendimize hiç soruyor muyuz? Türk olmanın gerekliliğini ve Allah’ın bize bahsettiği bu lütfun şükrünü yeterince eda edebiliyor, bu değerlerin kıymetini idrak edebiliyor muyuz?
Yaşadığımız ülkede, çocuklarımızın bu değerleri bilerek öğrenerek, yaşamalarını, kültür ve değerlerini öğrenerek büyümelerini sağlamak için hem bireysel hem sivil toplum kuruluşları olarak neler yapıyoruz?
Zaman çok değerli,
Artık bunları her daim düşünme zamanı..
Büyük hayaller kurup, toplum ve gelecek nesillerimizin kurtulması ve bilinçlenmesi için,
toplumun her bir ferdinin sorumluluk alıp, Allah rızası için birşeyler yapma zamanı.
Birşeyler yapamıyorsak en azından yapmaya çalışanlara destek olma zamanı.
**
Bilen bilir..
Montreal'den uzaklara gider, geliriz hep..
Uzun yollar boyunca..
Kendini dinler insan..
Vatanını, memleketini, davasını düşünür hep..
Bolca da vaktiniz olur hani..
Eskilerin tefekkür dediği şey..
Bazen kaleme dökülüyordu..
Bu fakirin kaleminden çıkanlar için, artık TurkNews'teki bu köşe mekan oldu..
Biz, ''Haydi Bismillah'' dedik..
Sizi de bekleriz..
Allah’a emanet ..