Konuk Yazar
Güvenli bölge fikri PKK'dan gelmiş
Donald Trump’ın PKK-PYD konusundaki net tavrı tam olarak bilinmiyor. Ancak ortada önemli veriler var. İşaretler Trump’ın Obama gibi PKK-PYD terör örgütüne arka çıkacağını göstermiyor.
Trump 23 Ocak’ta yemin etti, 3 gün sonra “Suriye’de güvenli bölgeler kuracağım” açıklaması yaptı.
Rusya ile Türkiye bu öneriye mesafeli yaklaştı.
Oysa 2011’ten itibaren Türkiye, Obama yönetimine bir çok kez bu teklifi getirmiş, Obama ise ısrarla reddetmişti.
Trump’ın güvenli bölge açıklaması ise biraz geç kalınmış bir karardı.
Çünkü Suriye’de 30 Aralık’ta ilan edilen bir ateşkes vardı.
O halde Trump, “güvenli bölge” planını nereden akıl etti?
Bu konuda en çarpıcı tespit, “Bu saatten sonra Suriye’de güvenli bölge olsa olsa PKK-PYD’nin korunması için olabilir” şeklindeydi.
PYD’nin ABD seçimlerinden sonra hareketlerini inceleyince Trump’a karşı bir güvensizlik duyduklarını görebiliyoruz.
8 Kasım’dan beri hep tedirginlerdi.
20 Ocak’taki yemin töreni sonrası ise daha bir hareketlendiler.
Trump, Suriye’deki ABD planlarının biraz uzağında.
Bu konuda tecrübesi yok, aldığı bilgiler ise yönlendirmeye açık.
PYD terör örgütünün ABD’deki faaliyetlerinde bir detay ortaya çıktı.
O da örgütün üst düzey sorumlularından biri olan Aldar Celil’in Obama yönetiminden kalma diplomatlar aracılığıyla Donald Trump’ın dışişleri ekibine gönderdiği bir plandı.
PYD’li yetkili, Trump’a bir rapor yolladı. Raporda PYD’nin işgali altındaki Afrin ve Münbiç arasındaki toprakların DAEŞ teröristlerinden arındırılması halinde bu alanda güvenli bölgelerin oluşturulabileceği yazıyordu.
İşin ilginç yanı PYD yetkilisinin bu önerisinin ABD’lilere sunulduğu tarih 26 Ocak’tı.
Yani Trump’ın “Suriye’de güvenli bölgeler oluşturacağız” dediği gündü.
Önemli yanı ise PYD’nin güvenli bölge oluşturulsun dediği Afrin ile Münbiç arasındaki toprakların özelliği. Bu koridorda Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu var.
Azez-Cerablus hattı tam da orası.
Ve Türk askeri o bölgede El Bab’a kadar ilerledi. Bir sonraki durak ise PYD işgalindeki Münbiç olacak.
TSK ile Özgür Suriye Ordusu, Azez-Cerablus hattında ya da Afrin-Münbiç arasında DAEŞ’i temizledi, PYD’yi de o bölgelere sokmuyor.
Anlaşılıyor ki, PYD bu duruma acil ve fırsatçı bir çözüm için Trump’ın ani karar vericiliği ile hızlı icracılığından faydalanmak istemiş. Kulağa hoş gelen güvenli bölge söylemini ortaya atıp, Türk askerinin teröristlerle mücadele ettiği Afrin-Münbiç arasını yeniden bir terör koridoru haline getirmeyi ummuş.
Ortaya çıkan bu detayı şu şekilde okumamızda bir hata yok.
PYD, kendi işgalindeki iki noktanın arasında hızlı bir operasyon talep ediyor, bu operasyon bir an önce yapılırsa, “o bölgenin tamamında güvenli bölge oluşturulabilir” diyor. Öneri Trump’a sunulunca, o da şüpheli bir yönlendirme sonucu çok da bilip bilmeden konuyu gündemine alıp, açıklama yapıyor.
Ancak Türkiye ve Rusya bu öneriye hiç sıcak bakmadı. İşin ucunda bir PKK-PYD menfaati olduğu şüphesi açıktı.
Zaten Trump da Rusya ile Türkiye’den gelen o soğuk mesajın ardından bir daha güvenli bölge konusunu gündeme getirmedi.
Trump’ın Obama gibi PKK-PYD’ye sınırsız destek vermeyeceğinin göstergelerine gelince.
Obama’nın önünde PYD yerine DAEŞ’le mücadele için Suriye’nin yerel Kürt unsurlarını ve Kuzey Irak Peşmergesini kullanma opsiyonu vardı. Obama bunu reddetmişti.
Trump buna çok da mesafeli değil. Zira Astana Zirvesinde Suriye Kürtlerini temsil eden ve PKK’nın hiç de hazzetmediği aksine saldırılarına hedef olduğu Suriye Ulusal Kürt Konseyi ilk kez Washington’a davet edildi.
PKK-PYD’ye verilen 200 adet zırhlı araç meselesiyle ilgili Pentagon’un açıklamasındaki bir detay da manidardı, sevkiyatın Obama döneminde alınan karar doğrultusunda yapıldığı vurgulanmıştı.
Yani Trump, PKK-PYD konusunda çok da bilgili değil. Bu durumu fırsata çevirmek isteyen terörist unsurlar ortada. Trump, PYD’nin lobi faaliyetleriyle hazırladığı tuzaklara düşmemeli.
Terör örgütüne desteği bıçak gibi kesmesi biraz zaman alabilir ama en azından bu ilk süreçte PYD yerine farklı Kürt tercihlerini kullanmayı denemesi önemli.
Şu bir gerçek ki Suriye’nin kuzeyindeki ABD menşeili Kürt politikasını yüzde yüz değiştirmese de aktörleri değiştirebilir.
Bu durum da Obama’nın atmadığı Trump’ın attığı adım olarak Türkiye-ABD ilişkileri hanesine pozitif bir not olarak yansır.