Türkiye’nin son 15 yılda kat ettiği yolu anlayamayanlar, özellikle de öğrenilmiş çaresizliği modernleşme (daha doğrusu modernleşememe) zannedenler, Batı karşısında eziklenip suçu hep kendi halkının “eğitimsizliğinde” bulanlar için Suriye’de sürdürdüğümüz Zeytin Dalı Operasyonu, sonun başlangıcı olmalı.
Hala bize “Aman, AB/D ile ters düşmeyelim, bizi döver”, “Aman, Almanya’yı karşımıza almayalım, ekonomimiz batar” diye akıl veren “aydınlarımız” yok değil.
Ama aslında sorunun doğru formüle edilmiş şekli şu: "Siyasi karar alıcılar ekonomik rasyonalitenin hilafında bir tavır takınırlarsa, hangisi kazanır? Ekonomi mi, siyasiler mi?"
AB/D uzun zamandır Türkiye’ye karşı ekonomik gerçeklikle örtüşmeyen kararlar alıyor. En başta 65 yıllık müttefikleri Türkiye’ye 40 yıldır savaş açmış bir terörist grupla iş birliği yapıyorlar. Belki uzun vadede o grubu yükseltmekten ekonomik bir çıkar beklemeleri mümkündür. Ama farkındaysanız Türkiye’ye sanki mali sistemden çıkmış, hatta sisteme düşman olmuş muamelesi yapıyorlar. Bir adım sonrası Kore, Küba veya İran’a uyguladıkları gibi yaptırımlar uygulamak. Amaç sadece içerideki yönetimi devirmekse, oldukça orantısız bir tavır.
Peki Türkiye bu kötü muameleyi hak etmek için ne yaptı? Sistemden mi çıktı? Sistemi sekteye mi uğrattı? Zarar mı verdi?
Hayır, tam da tersine, AK Parti hükümeti, Cumhuriyet tarihimizde sistemimizi dünyaya entegre etmek için en kapsamlı reformları yapan partidir. Hatta bu konuda ANAP’ın o zamanlar devrim sayılabilecek liberalleşme girişimlerinin bile çok daha ötesinde başarılar kazanmıştır. 20 bin kilometre yol, 3. Köprü, İstanbul’a 3. havaalanı, Marmaray, vb. dünya ekonomisine eklemlenmenin görünür yüzüdür. Pekin’den Londra’ya bağlanacak bir demiryolunun Türkiye kısmı hazırdır. 3. hava limanımız dünyanın pek çok başkentine Frankfurt veya Heathrow’dan daha yakındır ve ikisinden de büyüktür. Bunun dışında Türkiye’yi yabancı sermayenin cazibe merkezi haline getirmek için onlarca karar alınmış, yasal düzenlemeler yapılmıştır, üstelik bunlar sonuç da vermiştir.
İşte tam da bu yüzden AB/D’nin Türkiye’ye yönelik siyasi kararları ekonomik gerçeklik karşısında irrasyonel kalmaktadır.
Türkiye’de iki siyasinin birbirine kitapçık fırlatması ile tepetaklak giden ekonomi yok artık. Türkiye’nin dünya ekonomik sistemi ile entegrasyonu o kadar yüksek ki, bırakın siyasilerin laf ebeliğini, daha önce her seferinde ülkeyi 10-15 yıl geriye götüren darbe girişimleri bile borsada birkaç puan gerilemeden başka bir zarar veremiyor. Daha bu sabah Moody's isimli kredi derecelendirme kurumunun Türkiye'nin notunu düşürdüğü açıklamasının, piyasamız üzerindeki etkisi ortada. Piyasamız böyle suni manipülasyonları yemiyor artık.
AB’li siyasiler ise hala “Türkiye’ye gitmeyin sizi hapse atarlar” diyerek Türk turizmini baltalayabileceklerini sanıyorlar, oysa sermaye onlar kadar aptal değil. Yatırımlar, beklentiler o derece yüksek ve sağlam ki paranın patronları, siyasetin patronlarını ciddiye almıyor.
Artık Türkiye’ye ekonomik bedeller ödeterek Türkiye’nin iç siyasetini vesayet altına almanın zamanı geçti, Türkiye o eşiği çoktan aştı. Memuruna maaş verebilmek için IMF vesayetine boyun eğecek bir ülke yok artık karşılarında. AB/D’li siyasiler bunu henüz algılayabilmiş değiller. Akıl verdikleri FETÖ şerefsizlerinin Rusya ile aramızı açma provokasyonları da sonuç vermedi. Dün Rusya Federal Hayvan ve Bitki Sağlığı Gözlem Servisi’nin iki yıllık aradan sonra Türkiye’den nar, patlıcan, biber, marul, balkabağı, kabak ve diğer sebzelerin ithalatına izin vermesi ile o suni gerilimin de sonuna gelindi. Krizin bu alandaki faturası yarım milyar dolarda durdu. FETÖ itlerinin kına yakabilecekleri bir rakam olabilir ama Türkiye bu zararı bir sezonda kapatacaktır.
Turizm’de 2016 darbe girişiminin neden olduğu kayıplar 2017’de silindi. Bu yıl rekor bekleniyor. Rezervasyonlar çoktan 2016 öncesi seviyeye döndü.
Yine Türkiye ekonomisinin 11 yıldır aralıksız lideri olan otomotiv endüstrisi ocak-kasım döneminde yüzde 21 artışla 26 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşarak, tüm zamanların rekorunu kırdı.
Özetle AB/D sermayesi, AB/D siyasileri kadar aptal değil ama siyasiler bu irrasyonel tavırlarını sürdürüyorlar.
Peki, bu tavırla nasıl mücadele edilecek?
Benim cevabım: Ekonomik duruşumuzu bozmadığımız sürece sonucu kabullenmekten başka çareleri kalmayacak. Ama farklı cevap veren arkadaşlarımız da var, özellikle medyada.
Batının bu tavrı ile “Kamu Diplomasisi” veya “yumuşak güç” kullanarak mücadele etmek gerektiğini söyleyenler var.
Evet, kamu diplomasisi güçlü bir araç gibi görünüyor. Herkes sanıyor ki BBC iyi çalıştığı için insanların İngiltere’ye güveni var. Hayır, tersine İngiltere güçlü olduğu için BBC ciddiye alınıyor.
Alanda ne kadar güçlü iseniz medyanız o kadar ciddiye alınıyor.
Alanda “One minute” diyebilmenin yarattığı “kamu diplomasisini” yüzlerce, binlerce makale ile gerçekleştiremezdiniz.
Afrin’e girip teröristleri öldürmeseydiniz, hiçbir diplomatik araçla AB/D’nin dikkatini çekemezdiniz, orada bir Kürt devleti kurma niyetinden döndüremezdiniz, hatta Kürtlerin çoğunluğu “Biz ayrı devlet istemiyoruz” dese bile döndüremezlerdi.
Bazı iyi niyetli arkadaşlarımız Batı tarafından bize yapılan pek çok haksızlığın arkasında “kendimizi iyi anlatamamamızın” yattığını sanıyorlar. Ortada bir yanlış anlaşılma olduğunu, kendimizi doğru anlatırsak bizi anlayacaklarını sanıyorlar.
Hayır, sorun hiçbir zaman iyi anlaşılamamak veya yanlış anlaşılmak olmadı. Onlar her şeyi gayet doğru anladılar ama bilerek yanlış anlamış gibi yaptılar.
Bunun adı “algı operasyonu” veya kibar olmayan adıyla “çarpıtmadır”. Yazık ki çözümü de o çarpıtmayı medyada düzeltmek değildir çünkü düzelmeyecektir. Onlar istedikleri gibi anlamayı bilerek sürdüreceklerdir.
Çözüm, alandaki ekonomik varlığınızdır, sahadaki gerçek eylemlerinizdir, operasyonlarınızdır.
Ancak bunların üzerine bir kamu diplomasisi kurulabilir, ki onun da işe yaraması veya sizi ciddiye almaları için alanda uzun süre ilkeli, tutarlı ve sağlam durmanız gerekmektedir.
Medyayı, hele de şu sosyal medyayı gereksiz abartmayınız. Alanda yoksanız yaptıklarınız Türk’ün Türk’e propagandasından başka bir şey değildir.
ensonhaber.com19. yüzyıldan itibaren İngiltere başta olmak üzere Batılı güçler...
"Dış güçler"in yereldeki faaliyetlerini gözler önüne seren Yazar Harun...
İyi eğitim gören, Maraş'taki Yahudilerin bile çocuklarını eğitim için...
Türkiye ve ABD arasında yaşanan F-35 ve S-400 krizinin perde arkasındaki...