Osmanlı İmparatorluğu, ömrünün son 30 yılında girdiği savaşlarda büyük kayıplara uğramış ve bitap düşmüştü. Rus Çarı 1. Nikola önce Avusturya ve Habsburglar için kullandığı "Hasta adam" deyimini sonraları Osmanlı için de kullanacak Batı da bunu tekrarlayacaktı. Osmanlı'nın üç kıtadaki toprakları yapılan gizli anlaşmalarla paylaşılacak, ateşten günler kapıya dayanacaktı.
SEBEP ZAHİRİ SAVAŞ GERÇEK
Zahiri bir sebepten patlak veren 1. Dünya Savaşı'nın dışında kalmak Osmanlı için imkansızdı, öyle de oldu. Osmanlı Devleti, savaşın başlarında tarafsızlığını ilan etmiş olmasına karşın Goben ve Breslav zırhlıları bütün dengeleri değiştirdi. Yavuz ve Midilli adıyla Osmanlı Donanması'na dahil olan bu iki gemi, bir gece vakti Rus limanlarını topa tutunca resmen savaşa girilmiş oldu.
OSMANLI FİİLEN BİTTİ
Sonrası ise malum... Kazanılan Kûtü'l Amâre ve Çanakkale'da kazanılan iki büyük zafere karşın kaybedilen binlerce kilometrelik toprak. Savaş devam ederken Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ve paylaşılması konusunda İngiltere ve Fransa gizlice bir anlaşma imzaladı. 16 Mayıs 1916'da imzalan Sykes-Picot Anlaşması'yla Ortadoğu'da sanal sınırlar çizildi; yapay devletçikler oluşturuldu. Savaşla Çanakkale'yi geçemeyen İtilaf Devletleri'nin donanması Limni Adası'nda 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi sonrası, Dolmabahçe Sarayı'nın önüne demir attı. Yapılan bu mütarekeyle Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona erdi. Ancak film henüz bitmemişti.
SYKES-PICOT'TA YAHUDİ, SEVR'DE KÜRT DEVLETİ
İttifak devletleri ve Osmanlı 1. Dünya savaşı'nda yenildi. 10 Ağustos 1920'de Paris yakınlarında porselenleriyle ünlü Sevr banliyösünde bir barış konferansı yapıldı. Hazırlanan metni Osmanlı delegeleri paraf etti. Ancak hükümet ve padişah, bunu kabul etmedi. Sykes- Picot’a da Kürtlerin adı hiç geçmedi. Filistin'de üstü kapalı olsa da Yahudi Devleti kurulması geçti ama Kürtlerden hiç söz edilmedi. Ancak Sevr anlaşmasında Kürtlere özerk ya da kademeli olarak bağımsız bir Kürdistan kurulması vaadi yer aldı.
Lozan imzalandığında Kürtler vaat edildiği ölçüde isteklerine kavuşmadı. Bir anlamda Lozan’ın kaybedenlerinden birisi de Kürtlerdi.
Sykes-Picot gizli anlaşması böyle bir paylaşımı öngörüyordu.
'UZUN BACAK'IN YENİ PLANLARI VAR
Emperyal güçler, aradan geçen onlarca yılda bölgeden ne ellerini çekti, ne de emellerinden vazgeçti. Yapay sınırlarla oluşturulan devletçiklerin başına getirdikleri diktatörler sayesinde bu coğrafyanın kaynaklarını sömürdü, daha da sömürmek istiyor. Bugün gelinen noktada Sykes-Picot öldü belki ama "uzun bacak"ın yeni planları var. Dün "böl-parçala-yönet" stratejisi vardı. Bu yetmiyor olsa gerek ki bugün "böl-parçala-yut" stratejisi uygulanıyor.
LAWRENCE: GÖREVİM ARAP İSYANINI TAHRİK ETMEK
Osmanlı'dan büyük büyük lokmalar koparmak için bölgeye gönderdikleri "Arabistanlı Lawrence" lakaplı Britanyalı arkeolog Thomas Edward Lawrence, onlarca İngiliz ajanından sadece birisiydi ama belki de en önemli isimdi. Arapların Akabe ve Şam'ı ele geçirmesinde önemli bir rol oynayan Lawrence'ın asıl görevi, Osmanlı'ya karşı bir Arap isyanı başlatmaktı. Kısmen de olsa bunu başardı.
Ajan Lawrence görevini “Türkiye’ye karşı bir Arap isyanı tahrik etmektir ve onun için de batılı olan dış görünüşümü gizlemek ve az da olsa Araplara benzemek zorundayım. Böylece kendimi bir çeşit yabancı sahne üzerinde, balo giysisi içinde, acayip bir dilde, gece ve gündüz aktörlük yapan birisi olarak görüyorum ve rolümü iyi oynamadığım takdirde, başımı yitirebileceğimi anlıyorum.” şeklinde ifade etmişti.
İSTANBUL'UN DOĞUSUNDA BÜYÜK OYUN
İstanbul'un doğusunda oynanan büyük oyunda bölge yine batılı ajanların cirit attığı bir alan halini almış durumda. Eski Osmanlı coğrafyasında yanan ateşi Türkiye sınırlarına atma çabası artık çıplak gözle bile görünür halde. Libya harap oldu, Mısır'da darbeci Sisi yönetimi ele geçirdi, Irak filen üçe bölündü ve Suriye diye bir devlet yok artık. Fransa'dan İngiltere'ye ABD'den Rusya'ya bütün ülkeler kan kokusunu almaış Köpek balıkları gibi DAEŞ bahanesiyle bölgeye üşüşmüş durumda. Suriye'de 5. yılına giren savaşta doğrudan ya da dolaylı olarak hayatını kaybedenlerin sayısı 500 bini buldu. 3 milyonu Türkiye'de olmak üzere milyonlarca insan da mülteci durumuna düştü.
BATILI GÜÇLERE GÜVENİLMEZ
PYD Eş Başkanı Salih Müslim'in ağabeyi Prof. Dr. Mustafa Müslim, Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) büyük devletlerin himayesinde Kürtleri belirsizliğe savurduğunu, tarihin yeniden tekerrür edeceğini, büyük devletlerin amaçlarına ulaştıklarında Kürtleri yine yüzüstü bırakacaklarını söyledi. Batılı güçler, bu kez Kürtleri koçbaşı yaparak bölgeyi yeniden dizayn etmeye çalışıyor.
'TÜRKİYE YA VERİR YA DA SAVAŞIR'
Amerika, "Saddam'ın elinde kitle imha silahları var" yalanıyla Irak'ı işgal etti. Birinci ve İkinci Körfez Savaşı'nda toplam 1 milyon insanı katletti. Hiroşima ve Nagazaki'de 200 bini aşkın insanı atom bombalarıyla buhar eden bir ülkenin son temsilcilerinin bu durum için özür bile dilememesi hiç yadırgatıcı değil.
Suriye’de 5 yıl önce, Irak'ta ise 25 yıl önce yakılan ateşin, yayılarak Türkiye sınırlarına dayanmasıyla, akıllara gelen Gazeteci Güneri Cıvaoğlu’nun 25 yıl önce yaşadığı “harita” anısını tekrar hatırlamakta fayda var.
ABD, "Saddam'ın kimyasal silahları" yalanıyla Irak'ı işgale hazırlanıyor... Yıl 1991… Gazeteci Güneri Cıvaoğlu da gelişmeleri izlemek üzere Suudi Arabistan’da. Cıvaoğlu, ABD Kumanda Merkezi olarak kullanılan bir otelde, ABD’li bir yarbay ile görüşme fırsatı buluyor.
Cıvaoğlu, odaya girdiğinde dikkatini çeken ilk şey duvardaki harita oluyor. İlk bakışta Ortadoğu'yu gösteren bir çizim olduğu anlaşılan haritaya biraz daha dikkatli bakan Cıvaoğlu, gördüğü detay karşısındaki büyük şaşkınlık yaşıyor. Cıvaoğlu, "Türkiye bu haritaya izin vermez" diyor. Albay eli haritanın üzerinde bir vaziyette, düzgün bir Türkçe ile “Türkiye, ya Kürtlerin istedikleri toprağı verecek ya da vermeyecek ve savaşacak.” diyor.
ABD'li komutanın o gün söylediklerinin kendi kişisel fikirleri olmadığı, bugün yaşanan olaylar doğruluyor. ABD ve Batı, kendi güdümlerinde bir Kürt devleti kurmak için bölgede.
CONİ'NİN OMZUNDAKİ YPG ARMASI
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, geçtiğimiz günlerde"Sykes–Picot sona erdi. Şimdi ortaya çıkan gerçek itiraf edilmeli. Millet kararını verecektir” açıklamasında bulundu. Hemen batısındaki Suriye'de ise kantonlar ilan edildi, Türkiye'nin hemen güney sınırı boyunca bir Kürt koridoru oluşturma ve Ak Deniz'e ulaşma çabası sürüyor. Terör örgütü PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'nin silahlı kanadı YPG saflarındaki Amerikan askerlerinin YPG armalı fotoğrafları, Batı'nın ikiyüzlü tavrını bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye'nin sert açıklamalarına ABD'den "Bu yanlış, düzeltilecek" şeklinde açıklama geldi. Ancak hemen sonrasında ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, YPG'nin, PKK’dan farklı bir oluşum olduğunu söyleyerek, ''YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde DAEŞ’e karşı etkili bir güç olduğunu düşünüyoruz. Operasyonel destek ve tavsiye şeklinde destek vermeye devam edeceğiz.” dedi.
ABD'nin bu açıklamasının meali şu: "Ben müttefik, stratejik ortak filan tanımam, önemli olan benim çıkarlarım. PKK terör örgütü olabilir, YPG'nin PKK ile ilişkisi de olabilir. Ama bana bölgede benim adıma savaşacak askerlere ihtiyacım var. Oradaki Kürtler de buna gönüllü."
Bundan yaklaşık yüzyıl önce Türkiye Misak-ı Milli sınırları için uğraşırken doğuda isyanlarla baş etmek zorunda bırakılmıştı. Şimdi hemen güneyimizde sınırlar buharlaşırken yine terörle uğraşmak durumunda bırakıldı.
Dün İngiliz altınlarıyla bölgeye giden "Arabistanlı Lawrence", halkları birbirine düşürüp, devletçikler oluşturmuştu, bugün Amerikan'ın "Rojovalı conileri" omuzlarında YPG armasıyla benzer bir oyunun peşinde.
Size bu oyun eski, fotoğraf da tanıdık gelmiş olmalı...