

Değerli Dostlarım
Bir önceki yazımızda dernekçiliği ele almış, ne olduğu ve niçin yapıldığından söz etmiştik.
Bu yazımızda nasıl yapılması gerektiği hususunda yine tecrübelerimize dayanarak dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Dernekçilik insanların bireysel birikimlerini toplumsal paylaşıma dönüştürerek ortak yaşamı hayata geçirmektir.
Dernekçilikte olması gereken en önemli şey, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda, herkesin kendi birikim ve tecrüblerini ortaya koyarak, gerekli çalışma kollarını oluşturmak ve bu kolların, düzen, intizam ve ciddiyet içerisinde işleyişini sağlayarak üyelere ve topluma güven vermektir.
Bu güven toplumsal dayanışmayı da beraberinde getirecek ve güçlü toplum olmayı sağlayacaktır.
Dernekçiliğin güçlü ve uzun vadeli olabilmesi için, yönetici ve söz sahibi kadronun eğitimli, güvenilir ve tecrübli insanlardan seçilmesi daha önemlisi Allah rızasını gözeterek çalışan insanlardan olması çok önem arzeder.
Bu kadroların, işinden, cebinden ve zamanından fedakarlık yapabilen, halka hizmetin Hakk'a hizmet olduğunu kavrayan kişilerden olması çok mühimdir. Aksi halde yöneticiliği meslek haline getiren, nefsini ön plana çıkartıp şöhret için koşturan,  hiç bir somut proje üretmeyen yöneticiler, bireyler üzerindeki dayanışma azmini kırar ve toplumdaki birlik beraberlik ve dayanışmanın dağılmasına hatta yok olmasına sebep olurlar. Bu sebepten yöneticilerin, kendilerinden daha aktif ve proje üretebilen kaabiliyetli idarecileri fark ettiklerinde, koltuğu onlara devretmeleri toplumun menfaatinedir..
Derneklerimizde, değişik konu ve zamanlarda sohbet, konferans ve bilgilendirme programları hazırlanmalı, gençlerimiz idealist ve aktivist düşünceler çercevesinde topluma nasıl faydalı olabilirler konusunda aydınlatılmalıdır. Siyasette söz sahibi olabilmek için nasıl ve hangi sivil toplum örgütlerinde çalışılması gerektiği ve gerekli görülen stk larda çalışabilecek ehil elemanlar yetiştirmenin yolları aranmalıdır.
Kanada’da değişik etnik grupların, değişik spor dallarında çocuklara ve gençlere hizmet veren spor okulları, dans kursları, kayak ve buz pateni öğrenim kursları, müzik, resim ve güzel sanatlar alanında hobi çalışmaları; İngilizce, Fransızca ve diğer dillerde kurslar gibi bir sürü alanlarda yeni gelen göçmen ve ilticacılara hizmet veren o kadar çok dernek  organizasyonları var ki, bunların içinde bir tane bile Türk derneği olmaması düşündürücüdür.
İşte bunlar ve benzeri alanlarda aktif faaliyetler gösterebilen bir toplum örgütlenmesi halinde gelebilmemiz için ciddi çalışmalar yapılmalı. Bu sebepten vizyon sahibi insanların yönetimlerde mutlaka söz sahibi olmaları sağlanmalıdır.
Kanada Türk Toplumu olarak;Â
-Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â hemÅŸericilik,
-Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â ÅŸehircilik,
-              siyasi tarafgirlık yaparak yer edinmeye çalışan,
-              şan, şöhret, makam ve çıkar peşinde koşan yöneticiler değil,
proje üstüne proje üreten, hedef ve amaçlarını daima yüksek tutan, yorulmak bilmeyen sorumluluk sahibi yöneticilere ihtiyacımız olduğu bilinmelidir.
Reklamı bol fakat katılım ve icraatı kısır, koltuk meraklısı yöneticilerin topluma hiç bir faydası olmadığı gibi, çalışıp faydalı icraatlar yapabilecek ehil yöneticilerin iş başına gelmesine engel olduklarından dolayı topluma bilakis zarar verdikleri bilinmelidir.
Yönetim kadrolarında her düşünceden ve her bölgeden temsilcilerin olmasına imkan vererek toplumsal mutabakat sağlanmalı, bu konu hakkında azami dikkat sarfedilmelidir.
Belkide Kanada Türk toplumu olarak diğer etnik guruplara nazaran daha gerilerde kalmamızın, siyasette, bürokraside spor ve medya kurumlarında hiç bir söz sahibi olamamamızın sebebi budur.
Otuz yıllık Kanada hayatımızda ne bir milletvekili ne bir bakan ne bir belediye başkanı, nede doktor, avukat, bürokrat, akademisyen yetiştirememiş olmamız, üzerinde ciddiyetle düşünmemiz gereken hazin bir tablodur.
Bu durumda olmamızın sorumluluğu, başta bu güne kadar STK’larda yöneticilik yapanlara ait olduğu kadar, tabiiki derneklerimize sahip çıkmayan toplum ferdlerimize de aittir.
Zira toplumumuz sadece kendi ekonomik durumunu düşünerek bu güne kadar derneklerimize gereken ilgi ve sahiplenmeyi göstermemiş, “Her koyun kendi bacağından asılır, aman bana ne, ben kendi durumumu kurtarayım yeter’’ anlayışıyla hareket etmiştir.
Her koyun kendi bacağından asılır mantığı ile hakaret edip sadece kendi ekonomik durumlarını düşünen toplumumuzun unuttuğu bir detay vardır.
Evet... Her koyun kendi bacağından asılır asılmasına da, o asılan koyun bir kaç gün içinde kokmaya başladığında bütün mahalleyi rahatsız eder, hatta hastalık dahi yayabilir. Son zamanlarda basında çıkan haberlerde de gördüğümüz gibi, kanundışı kirli işler yüzünden yakalanan Türk gençlerini görüyor olmamız bunun en yerinde ve en etkili örneğini sergilemektedir. Bu sebepten bireysel değil toplumsal düşünüp toplumsal hareket etmek herkesin menfaatine ve faydasınadır.
Birinci kuşak Türkiye'den yeni geldiği için kültürümüzü kaybetme kaygısı olmadığını düşünerek bir şey yapmadı, belki ihtiyac duymadı.
İkinci kuşak için de bir şeyler yapıldığı söylenemez. 18 yıl önce ikinci kuşak için, Montreal Türk Kültür Derneği olarak başlatmış olduğumuz bazı projeler ve çalışmalar,  bu güne kadar üzerine hiç bir yenilik eklenmeden devam ettirilmeye çalışılıyor, hatta daha da gerileyek ayakta durması için adeta çaba sarfediliyor.
Oysa o projeler başlatıldığında, hedefler daha ileriye dönük, ilerlemesi gereken çalışmalar olarak sadece temeli atılmıştı. Aynı aşamada duruyor olması toplumumuzun bu konularda ne kadar az bilinçli ve ne kadar az hassas olduğunun bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.
Şimdilerde üçüncü kuşağı kaybetmenin eşiğindeyiz. Fazla geç kalmadan bu yeni nesil için yeni projeler üreterek eğitime önem vermeli, gençlerimize hem kültürümüzü öğretmeli  hem de Kanada toplumuna kazandırmalıyız. Siyasette, bürokraside, ekonomide, medyada ve hatta sanat ve sporda söz sahibi olabilmemiz için yeni temellerin atılması zaruri bir ihtiyaçtır.
Dernekler çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimleri ile ilgilenip aktivitelerini yaparken, vakıflarımız da bu çalışmalara destek olmalı, gerektiğinde üniversiteye kadar okumak isteyen zeki gençlerimize her türlü yardımı ve sponsorluğu yapmalıdırlar. Gençlerimizin kanundışı kötü yollardan kolay para kazanma tuzaklarına düşmelerine engel olmalı, en azından daha iyi işlerde çalışabilmelerine imkanlar sağlanmalıdır.
Bunları yapabilecek imkan ve kabiliyete sahip olduğumuzun farkında olarak hareket etmemiz ve bu bilinci gençlerimize anlatarak dayanışma ruhunu onlara kazandırmamız bir ihtiyaçtan ziyade zarurettir.
Bu amacı gerçekleştirmek için; siyasi düşünceleri, kişisel husumetleri, menfaat ve koltuk sevdasını değil; amaç ve hedeflere odaklanmış, gerçekten insanlara faydalı olmak için azimle çalışacak insanların yönetimlerde yer alması sağlanmalı ve desteklenmelidir.
İnancımız ve kültürümüz bize "hayırlı insan olmak için, insanlara faydalı olmak gerektiğini" öğretmiştir. Allah'tan ve kul hakkından korkmayanlardan iyi hizmetler beklemenin, hüsranla sonuçlanan bekleyişler olduğu bilinmelidir.
Güçlü bir toplum olmamız için mevcut derneklerimizde ve vakıflarımızda yeni yapılanmalara gitmemiz gerekiyorsa bu mutlaka ve ivedilikle yapılmalıdır. Yönetici konumunda olan kadroların da geriye dönüp kendilerini muhasebe etmeleri bu yeni yapılanmalara yardımcı olmaları gereklidir.
Unutmamak lazım ki becerememek ile ihanet arasında ince bir çizgi vardır. Bir yönetici seçilir veya atanır, lakin bazen eğitimi, bilgisi ve fıtratı gereği başarısız olabilir. Bu gayet doğaldır, hayatın bir parçasıdır. Bu yüzden  üyeler de, toplum da anlayışla karşılar. Fakat beceremediği halde koltuğu işgal edenler, toplumun kazanımlarına engel olmaları sebebiyle kul hakkına girerler, vebali büyüktür. Aynı zamanda bu tutum içinde olmak topluma yapılan bir ihanettir.
Bu nedenle STK’larda yöneticilik yapan kadroların, beceremediklerini ya da yetersiz kaldıklarını fark ettiklerinde veya toplum tarafından tepkiler almaya başladıklarında, ısrarcı olmayıp derhal istifa etmeleri hem kendileri hem toplum adına en doğru olan davranıştır.
Kul hakkına girmemek, bilerek ya da bilmeyerek ihanet içinde olmamak için, yönetici konumunda olanların görev süreleri boyunca bu kul hakkı ve ihanet meselesini sürekli düşünerek akıllarında tutmaları, ona göre hareket etmeleri gereklidir.
Yöneticiler, yapılan ve yapılacak olan her türlü çalışma ve etkinlikleri, yönetim kurulu ve halkla istişare etmeli ve bu çalışmaları, kanunlara ve tüzük hükümlerine uygun olarak yapmalıdırlar."'Ben Başkanım ben ne dersem o olur" anlayışı ile yöneticilik yapmak, toplumun dağılmasına ve haliyle toplumsal kazanımlarımızın ve yeni kuşak nesillerimizin kaybolmasına sebep olur. Maalesef zaman zaman bu tür yöneticileri de görüyor ve üzülüyoruz.
Üzülmek çare mi? Elbette değil.
Bu konularda yöneticilerin üzerinde sorumluluk olduğu kadar bireyler olarak hepimizin sorumlulukları vardır. Bu tür yanlışlar görüldüğünde düzeltmek için hiç bir şey yapmıyoruz. Derneklerin kaybolup gitmesine seyirci kalıyoruz. Bu umursamazlığın büyük vebal içerdiğini hatırlatmama gerek yok sanırım.
İmama kızıp camiyi terketmek yerine, yanlış olanı düzeltmek için dernek ve vakıflarımızı daha fazla sahiplenmemiz gerekir. Gerektiğinde yönetim kadrolarını değiştirip, yeni bir yapılanmayla daha iyiye doğru azim ve kararlılıkla yol almamız gereklidir.
Eğer derneklerimize üye değilsek derhal üye olmamız,  güçlü toplum olma yolunda üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmemiz çok büyük önem arz etmektedir.
Gerektiğinde yanlışları görüp eleştirmemiz, eleştiri yaparken daha iyisini önererek yıkıcı değil yapıcı olduğumuzu göstermemiz gerekir. Eleştiri yaparken dikkatli ve ölçülü olmamız, iftira ve karalamalardan uzak durmamız gerekir. Zira Hak Teala’nın (CC) razı olmadığı fitneye sebebiyet vermiş oluruz mazaallah.  Vebali çok büyüktür.
Gerektiğinde de dernek faaliyetlerinde elimizden gelen bir şeyler olduğunda, Hakk’a hizmet ettiğimiz bilinciyle elimizi taşın altına koymamız gerekir. Sonrasında hayal bile edemiyeceğimiz gelişmeleri ve başarıları hep birlikte görmemiz mümkün olacaktır.
Kuruluşuna, bu fakirin vesile olduğu, kurucusu olduğum Montreal Türk Kültür Derneği olarak, Montreal ve Kanada Türk toplumunun sorunları ve ihtiyaçlarını tesbit edip, imkanlarımız dahilinde neler yapabileceğimiz hususunda uzun bir çalışma ile yeni vizyon ve hedefler belirledik. Bu vesileyle Montreal Türk toplumuna bu çalışmalara katkıda bulunmalarını ve destek olmalarını hatırlatmış olayım.
Unutmayalım dernek ve vakıfları kimin yada kimlerin yönettiğinin pek bir önemi yoktur. Yeterki Hakkı gözetip Halka hizmet versinler. Eğer bunu yapmıyorlarsa doğru kişileri seçmek üyelerin iradesi ve talebiyle mümkündür. Bir toplum neye layıksa başındaki yöneticiler de odur. Derneklerde genel kurullar, layık oldukları yöneticileri belirleyip seçmek için vardır. Her türlü eleştiri, öneri ve seçme-seçilme konularında söz sahibi olabilmek için üye olmak önem arzetmektedir.
Güçlü Dernekler, üye sayısınca çoğunluğu olan dernekler olarak bilinse de, aslında aydın, vizyonu ve ufku geniş üyleri olan ve dayanışma içerisinde bir bütün olarak hareket eden dernekler daha güçlü derneklerdir.
Toplumumuzun geleceği hepimizin geleceği demektir. Bu sebeple hepimizin bireysel birikimlerimizi ortaya koymamız gerektiğini; güçlü bir Türk toplumunu var etmemiz ve üstümüze düşen sorumluluklarımızı yerine getirerek derneklerimizi, vakıflarımızı sahiplenmemiz gerektiğini; birlik, bereberlik ve dayanışma içerisinde hareket ederek güçlü bir şekilde yarınlara yol almamız gerektiğini unutmamamız gerekir.
Rabbbim hepimizi bu derneklere hizmet ederek hayırlı insan olmamızı nasip eylesin ve en önemlisi Allah'ın rızasını kazanan kullar zümresine dahil eylesin.
Şan, şöhret, makam ve çıkar hesabı olanlardan bizleri uzak eylesin.
Bu vesile ile Kurban Bayramınızı tebrik eder, herÅŸeyin gönlünüzce ve bayram tadında olmasını dilerim. Â
Selam ve dua ile..
Allah'a emanet..
Â