Konuk Yazar
Başika'da Haşdi Şabi bilmecesi
Türk askerinin Başika’daki varlığıyla ilgili Ankara ile Bağdat arasında bir uzlaşmaya varıldı.
Buna göre Türk askeri, Musul ve çevresindeki terör unsurları tamamen temizlendikten sonra Başika’dan çekilecek.
Yani terör tehdidi sürerse Türk askeri de Başika’da kalmaya devam edecek.
Bunun için bir takvim de belirlendi.
Bağdat’a göre Musul operasyonu bitince Türk askerinin de görevi sona erecek.
Süreç olarak ise 3 aylık bir zaman diliminden bahsediliyor.
Musul operasyonu 17 Ekim’de başladı.
Türk askerinin Başika’daki varlığı ise 2015’e dayanıyor.
Aralık 2014’te bizzat Irak Başbakanı Haydar El İbadi’nin Ankara’da kendi ağzından yaptığı açıklamayla Türkiye’den terörle mücadele için yardım istediğine tanık olmuştu.
Erbil’deki bölgesel yönetimin de aynı talebi vardı.
Hem Bağdat hem de Erbil’in talep ve onayıyla Türk askeri Başika’da 2015’ten bu yana terörle mücadele için eğitim veriyor.
Ancak Musul operasyonu başlamadan önce Bağdat hükümetinin Başbakanı İbadi, 2 yıl önce davet ettiği Türk askerini işgalci ilan etmişti.
Sonrasında operasyon başladı ve Türk askeri İbadi’ye aldırış etmeden Başika’daki görevini sürdürdü.
Operasyona katılan ve Musul’un tek yerel gücü olan Ninova gönüllülerini de Başika kampında Türk askerleri eğitti.
Şimdi Ankara ile Bağdat arasındaki kriz aşıldı.
Türk askeri oradan çekilecek ancak terör tehditleri tamamen ortadan kaldırılırsa diye bir şart var.
Terör tehditlerini sıralayacak olursak DAEŞ, PKK ve Haşdi Şabi örgütlerini görüyoruz.
Musul operasyonu zaten DAEŞ’le mücadele için yapılıyor.
Eğer operasyon biterse DAEŞ teröristleri de bölgeden temizlenmiş olacak.
PKK teröristleri ise Musul civarında Şengal dağında yapılanmış durumda.
2015 Kasım ayında DAEŞ’in Şengal’deki işgali benzer bir kurtarma operasyonuyla sonlanmış, DAEŞ teröristlerinden boşalan Şengal’e ise PKK teröristleri yerleşmişti.
Türk askerinin Başika’daki varlığının devam etmesinin önceliklerinden biri de PKK ve Şengal yapılanması.
Bağdat hükümeti PKK’yı Şengal’den çıkarıp, tamamen Irak topraklarından ve özellikle de bizim sınırımıza yakın bölgelerden uzaklaştırabilirse o zaman Türk askerinin Başika’da kalmasını gerektiren şartlardan biri daha yerine getirilmiş olacak.
Ve üçüncü terör unsuru.
Onun adı da Haşdi Şabi.
2014 Haziran ayında Iraklı Şii dini otorite Sistani’nin çağrısıyla kuruldu.
120 binden fazla militanları var.
Yaklaşık 80 ayrı gruptan oluşuyorlar.
Kuruluş tarihleri 2014 Haziran görünse de bünyesindeki en kalabalık ve en üçlü örgüt olan Bedir grubunun varlığı 80’lerdeki İran-Irak savaşına dayanıyor.
Irak’ta kurulmalarına rağmen İran-Irak savaşında İran için çarpıştılar.
Bugün de hala İran’ın kontrolündeler.
Sadece Irak’ta değil Suriye ve Yemen’de de faaller.
İran Devrim Muhafızlarının generallerinden Kasım Süleymani’nin devrim muhafızlarının sistemiyle organize ettiği bir örgüt.
Musul operasyonu öncesi statüleri tartışmalıydı.
Çünkü 2015 Mart ayında Musul benzeri Tikrit’te DAEŞ operasyonuna katılmışlar ve çok sayıda sünni katledip, binlerce Sünni’yi de topraklarından sürgün etmişlerdi.
17 Ekim’de başlayan operasyondan yaklaşık 1 ay sonra Irak Parlamentosunda eski Başbakan ve İran’a yakınlığıyla bilinen Nuri Maliki’nin Dava Partisinin öncülüğünde bir karar alındı.
O kararla 120 militandan oluşan Haşdi Şabi, Irak ordusunun resmi parçası oldu.
Burada amaç Haşdi Şabi’yi Iraklılaştırmak yerel bir güç haline getirmekti.
En azından Maliki, parlamentoda kabul oyu toplayabilmek için sünni ve Kürt milletvekillerine bu propagandayı yaptı.
Ancak Irak ordusunun resmi parçası olan Haşdi Şabi, hala İran kontrolünde. Maaşlarını ise Irak hükümeti veriyor.
Hatta bütçeden yüzde 25 pay alıyorlar, Peşmerge ise bu yıl bütçeden tek kuruş alamadı.
Haşdi Şabi, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Sünni ve Türkmen bölgelerinde dikkat çektiği bir tehdit unsuru.
DAEŞ ve PKK gibi Haşdi Şabi tehlikesinin olması da Türk askerinin Başika’daki varlığının devam etmesinin nedenlerinden biri.
Haşdi Şabi, Irak’ın İran’dan kopardığı bir askeri güç mü yoksa İran’ın Irak içerisine yerleştirdiği bir güç mü?
Bu sorunun yanıtı çok önemli?
Iraklılar Haşdi Şabi’nin yerelleştirildiğini iddia etse de İran’ın Haşdi Şabi üzerinden Irak’ın ordusunu ve hükümetini sızma yoluyla kontrol altına aldığı yönündeki tez daha kuvvetli duruyor.
Eğer gerçekten tamamen Irak hükümetinin bir parçası iseler Musul’da DAEŞ ve PKK tehdidi geçtikten sonra Haşdi Şabi’nin varlığındaki problem asgariye indirilebilir.
Zira ortada Haşdi Şabi kaynaklı bir sorun çıktığında muhatap bellidir, Bağdat’a bu durum iletilir, gerekenin yapılması beklenir.
Ancak eğer Haşdi Şabi, Irak görünümlü İran merkezli bir militan örgüt olarak kalmış ise o zaman onların Musul ve çevresindeki varlıklarından ötürü doğabilecek krizler devam eder, Türk askerinin Başika’daki tasarrufu o zaman tartışılmaz.
Zira böyle bir durumda sorunun muhatabı kim olacak, Bağdat mı yoksa Tahran mı?