Konuk Yazar
2011'de Erdoğan'a bunları demişlerdi
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Suriye’deki haklı duruşundan dolayı eleştirenler, 5 yıl önce yazdıklarını bir hatırlasın.
Şöyle bir algı operasyonu yapıyorlar, “Türkiye Suriye’de aceleci davrandı, Esed’le ipleri hemen kopardı” diye.
Bu bir operasyondur, içi boştur ve yalandır.
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Suriye’deki haklı duruşundan dolayı eleştirenler, 5 yıl önce yazdıklarını bir hatırlasın.
2011 Mart’ından sonra Suriye’de ayaklanma başladığında, rejim katliamla karşılık verdiğinde, Erdoğan neyle suçlanıyordu, hatırlayan var mı?
Hatırlatalım hemen.
25 Nisan 2011 tarihli Hürriyet Gazetesinde Sedat Ergin’in eleştirileri var.
O tarihte Suriye’de rejim katliamlara yeni yeni başlamıştı.
Ankara ise Esed’le kanalları açık tutuyor, sık sık reform çağrısı yapıyordu.
Ama Hürriyet’in bugünkü Genel Yayın Yönetmeni o günkü köşe yazarı Sedat Ergin, Türkiye’nin o gün Suriye’de izlediği politikayı yerden yere vurmuş, Ankara’yı Esed’e karşı sessiz kalmakla suçlamış.
“Baas rejiminin sicili -özellikle Mısır’la kıyaslandığında- çok daha kan dökücü olmasına karşılık, Başbakan Erdoğan’ın Hüsnü Mübarek’e dönük açıklamalarındaki yüksek sesli kararlılığı burada görmüyoruz. Başbakan cephesinde genel bir suskunluğun olduğu bile öne sürülebilir” diyor Sedat Ergin.
Bitmiyor devam ediyor, “Suriye’deki rejimin göstericilere, hatta cenazelerini kaldıran gruplara ateş açması gibi acımasız yöntemlere başvurması karşısında Ankara’nın genellikle mutedil bir çizgide kaldığı gözleniyor” diyor.
Ankara o tarihte Suriye’deki gelişmeler için aceleci değil aksine sağduyu çağrısı yapıyor. Rejime “katliamları durdur, reform yap” diyor.
Ama Sedat Ergin için bu çağrılar yeterli değil ki, Esed’e karşı daha fazla tepki istiyor ve aynen şöyle diyor, “Dışişleri Bakanlığı’nın geçen cumartesi günü yaptığı ve “teenniyle hareket edilmesi, orantısız güç kullanılmaması, reformların lafzına ve ruhuna uygun hareket edilmesi” gibi beklentiler ifade ettiği tutum açıklaması, Suriye’deki durumun yüzlerce insanın ölümüyle belgelenen ciddiyet derecesiyle orantılı olmaktan çok uzaktır”.
2011’in Nisan ayının hemen hemen her gününde Suriye’de kan akmaya devam ediyor.
Hürriyet yine bastırıyor.
Bu kez tarih 28 Nisan 2011.
Hürriyet’te şöyle bir haber var, “Ankara Esed’le devam diyor”.
Yani katliam yapan Esed’e “defol git” demiyoruz, bunu söylüyor Hürriyet.
Hemen ertesi gün, Hürriyet “Esed’in pes edeceğini umuyorum” manşetiyle çıkıyor. Rejimin eski devlet başkan yardımcısının sözleri bunlar. Hürriyet, hükümetin Şam rejimiyle kanalları açık tutup, Suriye’deki kriz bugünlere gelmesin diye çabaladığı bir dönemde, Esed rejiminin fazla dayanamayacağını söylüyor.
Haziran’a geliyoruz.16’sına. Hürriyet’e bakıyoruz.
Cengiz Çandar kalemi eline almış bu kez.
Ankara hala Şam’la kanalları açık tutuyor.
Bu duruma tepkili Çandar, Ankara’nın Esed politikası için “Devlet Başkanı Başşar Esad’ın ismi yazılı “kredi kartı”nın terkedilmediğinin ifadesi” yorumunu yapmış.
Sadece Hürriyet değil.
Suriye’deki ayaklanma ve katliam sürecinin ilk 6 ayında diğer gazeteler ne yazmış. Açın arşivleri görürsünüz.
Mesela o süreçte Milliyet’te Kadri Gürsel de kızıyor hükümete.
Özellikle de Erdoğan’a çıkışıyor, 25 Nisan 2011 tarihli yazısında, “Beşar’a git diyemiyorsunuz” diyor, ardından devam ediyor, “komşumuz Suriye’de kan gövdeyi götürürken, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AKP iktidarın sözcüleri suspus olmuş durumdalar. Ses çıkaran yok” diye tepkilerine devam ediyor.
2011 Mart’ından yani Suriye’de şiddet süreci başladığından itibaren 6 aylık sürece baktığınızda görüyorsunuz ki, bugün hükümeti Suriye politikasında “acele etti” diye eleştirenler o gün ise “neden ses çıkarmıyorsun” diye eleştiriyormuş.
Bugün Erdoğan’a “Suriye’de acele ettin, Esed’i hemen düşman ilan ettin, muhaliflere hemen kucak açtın, ne olurdu Esed’e bu kadar laf etmeseydin” diyenler, o günlerde Erdoğan’a kızıyormuş, kızmak değil hatta yerden yere vuruyormuş, “niye susuyorsun, komşumuzda kan gövdeyi götürüyor, sen Esed’e tek ses etmiyorsun” diye.
Şimdi gelelim meselenin gerçeklerine.
Türkiye, 2011’den beri Suriye’de aceleci davranmamış ya da hiçbir şeyi geçe bırakmamış.
Aksine rejimi katliamları durdurması için defalarca uyarmış.
Ta ki 8 Ağustos’a kadar.
O gün o dönemki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Şam’da Esed’le son kez görüşmüş, bir sonuç ise çıkmamıştı.
Ardından Esed, Suriye’nin kuzeyini, bugün burnumuzun dibine kadar sokulan, PKK-PYD teröristlerine teslim etmişti.
Türkiye ise “geç kaldı” diyenler olsa da, “acele etti” diyenler olsa da aslında gerekeni vaktinde ve yerinde yapmış, Esed’le ipleri ne erken ne de geç, tam zamanında koparmıştı.
Dün söylediklerini bugün inkar edenler şunu da unutmasın.
İlk kez “Esed rejimi gidecek” diyen ABD Başkanı Obama’dır.
Şam rejimine ilk yaptırımları uygulayan ABD ve Avrupa Birliği’dir.
Büyükelçiliklerini kapatıp, Şam’la diplomatik köprüleri ilk atanlar da ABD ile Avrupa ülkeleridir.