EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
Ölüm yıldönümünde Cahit Zarifoğlu..
Karar Gazetesi Yazarı Alaattin Karaca, bugünkü köşesinde yarın ölümyıldönümü olan Şair Zarifoğlu'nu yazdı.
"1950 sonrası Türk edebiyatının en dikkate değer gelişmelerinden biri, İslâmî duyarlığa sahip bir şair ve yazar kuşağının ortaya çıkmasıdır" diyerek başlayan Karaca, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Alâeddin Özdenören, M. Âkif İnan ve Cahit Zarifoğlu'nun bu kuşağın öncüleri olduğunu yazdı...
"7 Haziran 1987'de ölen Zarifoğlu, bu edebî kümenin ‘yalnız ardıcı'ydı" diyen Karaca, Zarifoğlu'nu neden yalnız ardıç'a benzettiğini şu sözlerle ifade etti:
"Çünkü Zarifoğlu, gerek Âkif İnan'ın, gerekse Rasim Özdenören'in belirttiği üzere hem mizaç, hem de edebî tarz bakımından farklıydı, deyiş yerindeyse tek başına ve serazad. Âkif İnan'ın; ‘Sanat itibariyle bizim yabancısı olduğumuz bir ses taşıyordu' sözü aslında bu farklılığa işaret eder; içinde bulunduğu edebî/fikî çevrede de ‘uç' bir şair olduğuna. Bir kere alışılmış, verili dilin dışında, yadırganan, kapalı bulunan, zor anlaşılan, kurallardan azade bir dil, alışılmamış bir imge kuruluşu, bir teknik vardı şiirlerinde. Kullandığı şiir dili ve tekniğiyle İkinci Yeni ile ‘akraba' sayılabilirse de bu, onun tabii diliydi, bir aykırılık, bir başkaldırı, bir yıkma niyeti, sürrealizm eğilimi yoktu onda.
İlhan Berk, Cemal Süreya ve Ece Ayhan'ın da vurguladığı üzere, şiirin bir dil işi olduğunu kavramıştı, şiirinin kendine özgü bir dili ve yapısı vardı. Nitekim Berk, onun şiirleri için ‘tekniği ve dili kullanışıyla' beni şaşırtmıştır der, Ece Ayhan da ‘şiirinde yapı sorununu en iyi kavramış' şairlerden biri olduğunu söyler. Onca kapalılığına ve muhkemliğine karşın, tüm eserlerine İslâmî bir duyarlık ve sorumluluk hâkimdir; bu bağlamda şiirlerinin dip sularında âyetler, hadisler ve menkıbeler yer alır. Ama bağırmaz, kaba bir ideolojik söyleme feda etmez şiirini. Menziller ve Korku ve Yakarış'ta giderek daha vazıh bir şiire ulaşmış, tasavvufun engin/dingin denizine akmıştır.
Mavera'da binlerce edebiyat heveslisine bıkmadan mektuplar yazdı. Çoğu edebiyat heveslisinin boşa kürek sallamasını önledi net terazisiyle, pek çok yeteneği de edebiyatımıza kazandırdı. Afganistan'a, Hama'ya, Filistin'e açıldı. Çocuklar için kitaplar yazdı; ama pek çok ‘büyük okur' dahi sevdi Serçekuş'u, Katıraslan'ı, Küçük Şehzade'yi, Motorlu Kuş'u… İçinde bulunduğu cemaatin, emin, rahat ve konforlu dairesinde kalarak şiir yazmayı tercih etmedi. Risk aldı, mensup olduğu çevrenin yadırgadığı bir tarzı benimsedi, hatta rahatsız etti. Çünkü sanatta bu tür bir dayanışmaya, ‘sığınma'ya ve ‘konfor'a karşıydı. Yeni bir dil ve teknikle, ama ‘yerli' ve ‘İslâmî' eserler verdi, ‘özgün' ve avangart ‘Müslüman bir şair'di.