ANALİZ HABER
NAKŞİBENDİLİĞE DİL UZATAN YA CAHİLDİR, YA DA SAPIK!
Nakşibendilik her tarikatta olduğu gibi ama biraz daha fazla olmak kaydıyla önce ilim öğrenmeyi sonra tasavvuf yolunda ilerlemeyi benimser. Yani bugün cahil veya kötü niyetli olanların şeyh/ sofi/ molla vs. gibi kavramlarla “gerici”, “yobaz” olarak karalamaya çalıştıkları bu insanlar öncelikle ilim ehlidirler.
Anadolu’da “Nakşibendi” tarikatını yayan büyük İslam Alimi Mevlâna Halid-i Bağdadi’dir.
Dolayısıyla Türkiye’deki bütün büyük cemaatlerin alimlerinin yani şeyhlerinin silsilesi 1826 miladi yılında vefat eden Mevlâna Halid’i Bağdadi Hazretlerine dayanır.
Menzil, İsmailağa, İhlas ve Erenköy cemaatleri başta olmak üzere, irili ufaklı bütün nakşi silsileleri bu büyük İslam Aliminde birleşir.
Nakşibendilik her tarikatta olduğu gibi ama biraz daha fazla olmak kaydıyla önce ilim öğrenmeyi sonra tasavvuf yolunda ilerlemeyi benimser. Medreselerinde önce Arabi dilinin bütün incelikleri en üstün seviyede öğretilir. Aynı zamanda dinini yaşamayan medreseye kabul edilmez.
Yani bugün cahil veya kötü niyetli olanların şeyh/ sofi/ molla vs. gibi kavramlarla “gerici”, “yobaz” olarak karalamaya çalıştıkları bu insanlar öncelikle ilim ehlidirler.
İlim ehli olmak da yetmez.
Tasavvuf yolculuğu, İslamiyet’in bütün emir ve yasaklarına yani farz ve haramlarına uyup sonra da bütün sünnet ve mekruhlarına dikkat ettikten sonra yani İslamiyet’i bihakkın yaşamaya başladıktan sonra çıkılabilen bir yolculuktur.
Dolayısıyla İslamiyet’in emir ve yasaklarına uymadan tasavvufla ilgilenenlerin durumu kültürel ve sanatsal faaliyetten ibarettir.
Tasavvufta şeriata yani İslamiyet’in hükümlerine uymayan hiçbir davranış ve inanış biçimi kabul görmez.
Öncelik ilimde ve o ilme uygun olarak bir hayat sürmektedir.
İşte Anadolu’yu Nakşibendilik yoluyla tanıştıran büyük İslam Alimi Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerinin talebelerine nasihat ve mektuplarından seçmeler:
“Defalarca söyledim. Bir daha söylüyorum ki: Bütün velîler, dînimizin emir ve yasaklarına uymayan tarikatçılığın, ilhad ve zındıklık olduğunda sözbirliği halindedirler. Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin yolunda olmayan bazı kimseler dinimize dal ve kabuk, evliyâlık marifetlerine de; kök, gövde ve öz demişlerdir. Bu söz, büyüklerimiz katında değersizdir. Hakiki kök, gövde ve öz, dînimiz İslâmiyet olup, bundan gayrisi dal, budaktır, isterse keşf ve kerâmet olsun.”
“Sana teklif de etseler, siyaset işlerine girme. Başkalarını ıslâh işini, devlet reisine bırak. Allahü teâlâdan devlet reisini İslâm düşmanlarına karşı muzaffer kılmasını iste. Mevcûtla kanâat eyle.”
“Size önemle sünnet-i seniyyeye yapışmanızı, câhiliyye âdetlerinden ve pek aşağı olan bidatlerden sakınmanızı, gösteriş işlere kapılmamanızı, halktan, bedeni beslemeye çok ehemmiyet verenlere, kendilerinden bir şey beklemek sûretiyle makam ve mevki sahipleri ile görüşmeyi terk etmenizi tavsiye ederim. Çünkü bu şekilde onlarla görüşmek, onların lekelendiği şeylerle sizin de lekelenmenize sebep olur. Yapmak mecburiyetinde olduğunuz iki bozuk işle karşılaştığınızda en hafif olanını yapmak lâzımdır. Devlet reislerine dil uzatmayınız, onların iyilikleri için dua ediniz.”
Hayatı büyük ibretler ve güzelliklerle dolu olan Mevlâna Halid-i Bağdadi Hazretleri, talebelerine devlet adamlarıyla, zenginlerle görüşmeyi bile yasak ediyor. Kaldı ki, devletle iş tutulabilsin.
Bu mübarek zatın hayatını www.ertuğrulocagi.com adresine girip “İslam Alimleri” kısmını tıklayarak alfabetik sıradan bulup okuyabilirsiniz.
www.medyamit.com