EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
'Merhametli ve vicdanlı bir kadınım'
Esra Bilgiç henüz 24 yaşında.
Diriliş Ertuğrul dizisinde Halime Sultan karakterini canlandırıyor.
Dizide at biniyor, kılıç kuşanıyor ve hatta dövüşüyor, ok atıyor...
Bu onun ilk oyunculuk deneyimi ama şimdiden sokakta tanınıyor.
Hayranları onu “Esra Sultan” diye çağırıyor.
Türkiye onu TRT'de yayınlanan Diriliş Ertuğrul dizisindeki Halime Sultan karakteri ile tanıdı. Esra Bilgiç 24 yaşında genç bir oyuncu. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde ikinci sınıfta okuyor, Galatasaray Üniversitesi'nde Fransızca öğreniyor. Hoşsohbet ve sağlam adımlar atmak isteyen bir kadın. Hayranları onu duru güzel olarak tanımlıyor, sokakta da onu "Esra Sultan" olarak çağırıyorlar. Geçen haftalarda da ünlü futbolcu Gökhan Töre ile nişanlandı Bilgiç. En son Anadolu Yayıncılar Derneği tarafından Yılın Dizi Oyuncusu seçildi. Biz de Diriliş Ertuğrul dizisinde Halime Sultan karakterini canlandıran Esra Bilgiç ile dizinin Beykoz Riva'daki setinde bir araya geldik.
İNSAN DEĞERİ ÇOK ÖNEMLİ
- Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisisiniz. Oyunculuk dışında iyi seyredebilecek bir kariyeriniz de olabilirdi. Oyunculuk fikri nasıl ortaya çıktı, sizin için nasıl bir arzuydu?
- Halam ve eniştem Devlet Tiyatroları'ndaydı. İnsan bir şeyleri keşfetmek için çevresinde görmeli. Onlar çok oyuna götürdüler beni, hayranlıkla izlerdim. Halam hayranlığımı fark etmiş. Bana da çocukken kostüm, şapka dikerdi. Babama "Bu kızda bir yetenek var! Neden oyuncu olmasın!" demişler. Türkiye'de de "Okulunu oku sonra yaparsın!" denir. Benim de ailem eğitime çok önem verdiği için hepderslerime yüklendim. Sekizinci sınıfta senaryolar yazdım. Devlet Tiyatroları'nda çocuk oyunlarında iki oyun oynadım. Okulda tiyatro başkanıydım. Oyunculuk isteğim hep içimde vardı. Ama hiçbir zaman profesyonel bir adım atmadım. Ankara'da büyüdüm. Babam Konyalı, annem Yozgatlıdır. Bizim için önemli olan da okumak, iyi bir iş sahibi olmak ve iyi bir yere gelmek ve vatana, millete hayırlı evlatlar olmaktı.
- Nasıl tanımlıyorsunuz kendinizi?
- Merhametli bir kadınım, vicdanlı bir kadınım. Sinirliyim demem ama hümanisttim. İnsan değerini her şeyin önünde tutuyorum.Benim için her şeyin değeri insanla biçiliyor. Yaşadığım ana önem veriyorum. O anı paylaştığım insan, konuştuğum konu benim içinçok kıymetli. Hayatımda da çok az insan var; ailem ve yakın çevrem. Ben samimi ilişkileri tercih ediyorum.
- Diriliş Ertuğrul tek deneyiminiz. Dizi reyting rekorları kırıyor. Halime Sultan gibi güçlü bir karakteri canlandırıyorsunuz. Bu sizin için zorlayıcı oldu mu, size ne kattı?
- Okula gidip gelirken bir anda kendimi sette buldum. Hayatımdaki her şey değişti. Diriliş Ertuğrul'da bambaşka bir dünya gördüm. Açıkçası bu kadar zor olacağını düşünmedim. Diziye başladığımda bir baktım ki, inanılmaz ciddi bir işin içindeyim. Arkanızda 13-14 yaşlarında çocuklar var ve sizi örnek alıyor. İnanılmaz bir sorumluluk. Bu sorumluluğun bilincine varınca insan kendine geliyor. "Bu çok büyük bir şans ve kısmet, öğrenmem gerekeni de öğreneceğim" diyorsunuz. Dizinin yönetmeni Metin Günay, çalıştığım oyuncular Hülya Darcan, Engin Altan Düzyatan, Kaan Taşaner... Sette kafanızı nereye çevirirseniz çevirin, öğrenmeye açıksanız, oyunculuk adına bir şeyler öğreniyorsunuz. Diriliş Ertuğrul benim okulum oldu. Hâlâ okuyorum.
- Dönem dizisinde oynamak sizi nasıl etkiliyor, Halime Sultan'ı canlandırmak nasıl bir duygu?
- Geçmişe dönecek, 1250'li yıllara gideceksin. Sultan Alaaddin'in yeğeni olacaksın, Ertuğrul'un eşi, Osman'ın annesi olacaksın! Bu paha biçilemez. Sete gelip bu kostümü giydiğimiz anda, herkesin hali tavrı değişiyor. Bir anda o döneme gidiyorsunuz.
- Halime Sultan karakteri açısından o dönemdeki kadının gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz, günümüzle kıyaslarsanız neler dersiniz?
- Sindirilmemiş bir kadın profili var; çok kıymet verilen bir kadın. Sözüne önem verilip, söz hakkı veriliyor. Açıkçası günümüze göredaha güçlü kadın figürü. Şartlar, yaşadıkları zorluklar bambaşka. Ata biniyor, kılıç kullanıyor ve gerektiğinde er gibi savaşıyor.
- Dizi için ata binmeyi ve ok atmayı da öğrendiniz... Zorlandığınız oldu mu?
- Bu iş ilk geldiğinde "Git atlarla ilişkin nasıl, bir bak!" dendi. "Hayvanları seviyorum, atları da seviyorum" dedim. Ama üzerine çıkınca "İki buçuk metredeyim, bu atın üzerinde nasıl duracağım?" diye sordum. İstanbul'a geldiğimde üç ay boyunca at biniciliği üzerine çalıştım. Zaten ya öğrenecektim ya öğrenecektim, ben de öğrendim! Paket halinde ok atmayı, kılıç kullanmayı öğrendim.Dövüş de çalışıyoruz. Seyirci de aksiyon sahneleri görmeyi çok istiyor. Bence çok heyecanlı ve mükemmel. Zevk alıyor ve seviyorum.
BENİ ABLALARI GİBİ GÖRÜYORLAR
- Sokağa çıktığınızda izleyenlerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
- Valla bana sokakta "Sultan" diyorlar. (Gülüşmeler). Dedem küçükken bana hep "Sultanım, sultanım" derdi. Hatta şimdi dedeme takılıyorum. "Bana 'Sultan, sultan!' dedin, sultan yaptın." Esra ismini kullandıklarında ise "Esra Sultan" diyorlar.
- Hayranlarınız sizin için 'duru güzel' tanımlaması yapıyor, siz kendinizi güzel buluyor musunuz?
- Bilmiyorum, annem bu konuda beni çok eleştirir. "Kendine güven, güvenerek adımlarını at" der. Ama hiçbir zaman güzelim demedim. İnsanlarla zaman geçirdiğinizde "Gözlerin, kaşların ne kadar güzelmiş!" dersiniz ya bence o enerji ile alakalı. Benim hayran kitlem 14-20 yaş arasında. Onlar da ablası gibi görüyor, seviyor.
- Kaş demişken, kaşlarınız da doğal halde. Neden şekillendirmeyitercih etmediniz?
- Herkes kaşı kalın olsun diye uğraşıyor. Çok şükür Allah bana kaş da kiprik de vermiş, değiştirmiyorum. Babaanneme söz verdim. Zaten yapmam da. Saçımı bile boyatmama müsaade etmiyor. Babaannem bana "Doğalsın, sen zaten güzel bir kızsın, niye yapasın ki, en uygunu bu!" diyor.
- Estetiğe de karşısınız o zaman?
- Eğer bir insan mutsuzsa estetik yaptırmalı. Burnundan rahatsızsa, psikolojisini etkileyen bir durum varsa neden olmasın, karşı değilim. Ama botoks doğal bulmuyorum, yapay duruyor.
MAKUL HAYALLERİM VAR
- Setten uzaklaştığınızda, normal yaşamda kafanızı dinlemek için neler yaparsınız?
- Seyahat etmekten çok hoşlanıyorum. Bunun için uzun uzadıya zaman olmuyor. Her yeri gezmek ve ayak basmadığım yer kalmasın istiyorum. Ayrıca spor, egzersizler, sahilde yürüyüşler yapıyorum. Kitap okuyor, müzik dinliyorum. Sinemaya çok gidiyor, çok film izliyorum. Tiyatroya gidiyorum.
- Tiyatro ya da sinema ilgili planlarınız var mı peki?
- Evet, çok istiyorum. Geçen sezon bir oyunda yer alacaktım, sonra olmadı. Ama tiyatroyu çok isterim. En çok tiyatroyu istiyorum. Sinemada rol almayı da her oyuncu ister. Şener Şen ile güzel bir sinema filminde yer almak çok isterim. Mükemmel bir oyuncu ve Türkiye'nin en iyi oyuncularından... Gelecekte de mutlu olacağım yerlerde bulunmak istiyorum. Makul hayallerim var. Ben öyle büyük büyük şeyler isteyen bir insan olmadım. Ne nasip ve kısmetimdeyse hayırlısıyla yaşamak istiyorum. İyi bir kulağım var, sesim güzel. Müzik sevdiğim için şarkı söylerim. Dizi içinde eski kitaplardan alıntılar yapıyorum, bir metin oluşturup beste haline getirmeyi düşünüyorum. İlerleyen dönemde dizide kullanmak istiyorum. Edebiyat ve şiire ilgiliyim. Kitap okumayı çok severim. Cengiz Aytmatov'un büyük bir hayranıyım, benim için bambaşka bir yerde. Kitaplarını altını çize çize okudum. Sabahattin Ali'yi de çok seviyorum.
- Oyuncu olarak kurallarınız var mıdır?
- Var elbette. Benim neleri oynayacağım çok belli. Kaliteli işlerde oynamak istiyorum. Ajansım Gaye Sökmen'in önerisiyle Diriliş Ertuğrul dizisi ilk başlangıcım oldu. Şu an en kalitesinde oynuyorum. Bundan sonrasını da daha iyi seçmeliyim. İşin ideolojisine nasıl bir ortam olduğu, benden ne bekledikleri ve benim nasıl bir sorumluluğum olacağnı a göre bir seçim yaparım. Zaten her zaman ailemle karar veririm.
İSTANBUL BOCALAMAK İÇİN MÜSAİT BİR YER
- Ankaralısınız. İstanbul da büyük bir şehir, bocaladınız mı?
- Eğer ailem ve yakın arkadaşlarım en yakınımda olmasaydı, İstanbul bocalamak için müsait bir şehir. Ama çok şükür ben izole bir ortamda, babaannemin dizinin dibinde büyüdüm.
- Aileniz sizi izlediğinde nasıl paylaşımlar oluyor evde, neler hissediyorlar?
- Çok enteresan, biz birlikte diziyi izliyoruz. Sanki başka birini izliyoruz gibi geliyor bize. Hatta babam bazen inanamıyor. Bir bana bakıyor, bir televizyona.
Sabah