EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
Kemal Öztürk "Bismillah" dedi
-
Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü'nden ayrıldıktan sonra Yeni Şafak Gazetesi yazar kadrosuna katılan Kemal Öztürk, ilk yazısıyla "Bismillah" dedi.
İlk gün
‘Bismillah’, diyerek gazetenin merdivenlerinden çıkmaya başladı. Heyecanı, endişeyi ve umudu aynı anda yaşıyordu içinde. Lise yıllarından beri en büyük hayallerinden biri gazeteci olmaktı. Yeni Şafak Gazetesi, mesleki ve fikri olarak her şeyi ile ona hitap ediyordu. Bu yüzden heyecanı daha fazlaydı.
Gazetenin geniş salonuna girdiğinde mürekkep, kağıt ve sigaranın tuhaf ama nedense çekici kokusunu fark etti. ‘Demek gazetecilerin çalışma ortamı böyle kokuyor’ diye düşündü ve ömrü boyunca hep bu kokuyu unutmadı.
Pos bıyıklı, sevimli, tok sesli ve sigara kokusunun önemli bir kısmını tek başına karşıladığı anlaşılan yayın yönetmeninin karşısında oturdu.
-Hiç gazetecilik yaptın mı?
-Hayır.
-Nasıl çalışacaksın burada?
-Dergilerde deneme, araştırma ve mizah yazıyorum. İletişim fakültesinde okuyorum bir yandan. Evliyim ve bir çocuğum var, bir fırsat vermenizi rica ediyorum.
-Peki sana bir ay süre, kendini ispat edersen bu gazetede çalışabilirsin.
O zamana kadar adını duyduğu, kitabını okuduğu ama görmediği Nabi Avcı, babacan tavrıyla onu kapıdan uğurladı.
Avcı, hangi bölümde çalışmak istediğini sorduğunda, ne olduğunu bilmediği ama meslek hayatının bundan sonrasını etkileyecek olan özel haber bölümü demişti plansızca.
Genç gazeteci adayını, “Nabi Beyin prensi” diye anılan ve özel haberden sorumlu olan genç bir editöre yönlendirdiler. Editör, kısaca tanıştıktan sonra hemen haber yapmaya başlamasını istedi.
Filistin sorunu üzerine bir haber yaptı, daha doğrusu bir şey yazdı ve editörüne götürdü:
-Bu ne?
-Haber demiştiniz, yazdım.
-Bu haber değil, olsa olsa gazetede ‘köşe yazısı’ olur, böyle haber olmaz.
-Haber nasıl yazılır bilmiyorum?
-Burası özel haber bölümü, öğrenmiş olman lazımdı. Git Anadolu Ajansı’nı aç, oradan haber nasıl yazılır öğren. Sonra haber yap gel.
Editörün bu ters davranışı, haber metnini masaya fırlatması yıllarca hiç aklından çıkmadı, çok da öfkelendi. Gitti, Ajansı takipten sorumlu Rahmetullah Bey’den Anadolu Ajansı’nın ekranını nasıl kullanacağını öğrendi.
Tek başına, sürekli haberleri okuyarak, gazeteciliğin temeli sayılan ajans dilini öğrenmeye çalıştı. Hiç kimse ona ustalık yapmadı, haber nasıl yazılır öğretmedi, gazeteci nasıl olunur, nelere dikkat edilir diye tavsiyelerde bulunmadı, elinden tutan olmadı. Yıllarca buna çok üzüldü.
O gün gazetenin odalarını gezdikçe insanları tanıdı. Pipo içen Mehmet Ocaktan, enerjik Mustafa Karaalioğlu, ağırbaşlı Yusuf Ziya Cömert, Nabi Beyin yardımcılarıydı. Nedense ilk gördüğünde ısındığı Akif Emre, gazetenin düşünce sayfasını hazırlıyordu. Uzun saçlı, sessiz, kendi gibi yeni başlayan gazeteci adayı İbrahim Karagül’le hemen dost olmuşlardı. Neşeli Nusret Özcan, deli fişek Hakan Albayrak, Musahhih Selman Cahit, hem konuşup, hem on parmak yazan dizgiciler Tülin ve Ayfer, arşivci Mehmet Kaya hafızasında ilk günlerden yer etmişti.
Ahmet Taşgetiren’i görmeden sevmişti, yazılarını hiç kaçırmadı. İlk defa İslami camiada aşka dair yazılar yazan Ömer Çelik’i o gazetenin sayfalarında tanıdı. Gazetenin sahibi idealist insan Mahmut Kış’ı yıllarca hayırla andı.
Bir ay boyunca varını yoğunu ortaya koydu, onlarca haber yaptı genç adam. Bazen günde iki, üç haber yapmaya çalıştı. Bir haberi birinci sayfadan girdiğinde dünyanın en mutlu insanı oldu. Bir ayın sonunda Nabi Avcı’nın karşısına tekrar oturdu.
-Kendini ispat ettin tebrikler, bu gazetenin istediğin bölümünde çalışmayı hak ettin.
-Teşekkür ederim, yine özel haberde çalışmak istiyorum. Başka editörle çalışmam mümkün mü acaba?
Genç adamın gazetecilik aşkı sigara, mürekkep ve kağıt kokan o koridorlarda pekişti, derinleşti. Kağıt ve mürekkep kokusunu her duyduğunda ilk güne geri gitti. Yıllarca bir çok kurumda ve alanda çalıştı ama ilk aşkı gazetecilik hiç aklından çıkmadı. Mesleğini hep sevdi, hep daha iyi haber yapmak için heyecanlandı.
İlk günkü diyaloğu ne yayın yönetmeni, ne de editörü hatırladı bir daha ama genç gazeteci adayı hiç unutmadı.
O ilk günden kendine iki ders çıkardı:
İnsanlara fırsat ver.
Mesleğe yeni girenlere yardımcı ol.
1995 yılında, genç gazeteci adayı Kemal Öztürk, Yeni Şafak’ta ilk gününe böyle başladı.
20 yıl sonra, 2015’te gazetesine geri döndü, ilk günkü gibi ‘Bismillah’ deyip, yine ‘köşe yazısı’ yazarak başladı.
.../...
Yeni yıl ülkeye, millete, ümmete, insanlığa sükunet ve bereket getirsin inşallah.
Kelimelere güç veren Allah, her sözü hayra tevdi etsin.