ANALİZ HABER
İtalya'dan Libya'ya dönüş sinyali
Sinan Özdemir | Brüksel
Dünyanın ilgisi Doğu Akdeniz ve Balkanlar'da yaşanan insani krize odaklandığı bir zamanda Tunus'un Binkırdan şehrinde (Libya sınırına 20 kilometre) İŞİD militanlarıyla Tunus askeri güçleri arasında yaşanan çatışmalar ilgiyi bir anda tekrar Libya'ya yöneltti. Salı günü Roma'da gerçekleşen İtalya-Fransa Zirvesi ekonomi üst başlığında toplandıklarını düşündürse de Libya meselesinin konuşulmadığını düşünmek zor. Geçen hafta İtalyan basının sızdırdığı ve Amerika'nın Roma büyükelçisinin üstü örtülü doğruladığı bilgilere bakılırsa ikinci Libya operasyonu yolda. Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Sözcüsü Peter Cook, geçen ay olduğu gibi, yeni bombardımanlara hazırlandıklarını doğruladı. Kara operasyonunun gündemde olmaması tartışılmadığı anlamına gelmiyor. Olası kara operasyonun kimin öncülüğünde gerçekleşeceği belirsizliğini koruyan soruların başında geliyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin sıcak bakmaması, İngiltere ve Fransa'nın birinci harekatta başrolü oynaması, yeni aktör arayışına zorluyor. Bu minvalde, oynadığı dolaylı rol göz önünde bulundurulduğuna, İtalya'nın ismi önce çıkıyor.
İtalyanların yüzde sekseni İtalya'nın herhangi bir koalisyona katılmasına karşı çıksa da İtalyan Konseyi Başkanı Matteo Renzi iki şart ileri sürüyor. Birincisi Bingazi ve Tobruk hükümetlerinin barışması; ikincisi kurulacak uzlaşı hükümetinin yardım çağrısında bulunması. Ancak Corriere della Sera'nın geçen hafta 50 İtalyan askerinin Amerikan, Fransız ve İngiliz özel güçlerine destek vermek üzere gitme hazırlığında olduğunu duyurması; La Repubblica'nın 3 bin ila 7 bin askerden oluşacak kontenjana İtalya'nın en büyük desteği vererek (üçte iki dolayında) 1943'te bu yana gerçekleştirilmeyen en büyük askeri operasyona katılacağını kaydetmesi adı konmamış bir hazırlığın içinde olduklarını düşündürüyor. Yayımlanan bu haberlerin ardından Amerikan'ın Roma büyükelçisinin İtalya'nın olası Libya müdahalesine beş bin askerle destek vereceğini açıklaması Renzi'yi zorda bıraktı.
Muammer Kaddafi'yi vuran insansız hava aracının 2011'de Sicilya'dan kalktığı biliniyor. Renzi'nin Sicilya'daki hareketlilik gibi Pisa şehri yakınlarındaki Amerikan Askeri Üssü Camp Darby'den kalkan askeri uçaklar konusunda kimselere hesap vermemesi tarafsızlık politikasını tartışmalı hale getiriyor. İtalya'nın evsahipliğinde (22 Şubat-4 Mart) yine Sicilya yakınlarında geçen hafta noktalanan NATO Orta Akdeniz askeri tatbikatı (DYMA 2016) veya Fransa ve Mısır'ın 6 Mart'ta İskenderiye'de gerçekleştirdikleri askeri tatbikat Akdeniz'de suların ısındığına yorumlanabilir.
Son dönemde giderek artan müdahale haberlerine Tobruk ve Bingazi hükümetlerinden sert tepkiler geldiyse de Fas'ta (17 Aralık 2015) düşük katılıma rağmen imzalanan anlaşmanın 39. maddesi Batılıların uzun zamandır dillendirdikleri ve Matteo Renzi'nin vurguladığı iki hususu içermesi tercihe zorluyor. Aynı bakış İngiltere'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunduğu (23 Aralık 2015) ve kabul edilen 2259 nolu kararda da mevcut. Libya'da yaşananların "barışın ve güvenliğin sağlanmasında" tehdit oluşturduğu; konsey üyelerinin Libya'da varlık gösteren İŞİD, el-Kaide gibi örgütlere karşı yürütülecek mücadelede talep edilmesi durumunda destek verebileceği ifade ediliyor. Bu çerçevede uzlaşmanın uluslararası müdahaleye yeşil ışık yakacağını düşünmek mümkün. Birinci ve ikinci mutabakatın hayata geçirilememesi siyasi boşluğu artırsa da daha büyük bir kaosu engellediği söylenebilir.
Birinci Libya müdahalesinin düşünürleri arasında bulunan Bernard-Henri Levy bu defa görünmüyor olsa da eski Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı ve Demokrat Parti aday adayı Hillary Clinton'un "startejistler" içindeki yerini koruduğu New York Times'ta Scott Shane ve Jo Becker imzalı uzun iki bölümlük yazıdan anlaşılıyor (Hillary Clinton, Smart Power and a Dictaror's Fall; A New Libya with 'Very Little Time Left', 27 Şubat 2016). Yazı yaşananlara dair önemli bilgiler vermekle birlikte Clinton'u bir kere daha suçlamalara karşı (Clinton’ın dışişleri bakanlığı döneminde,11 Eylül 2012’de Libya’nın Bingazi kentindeki Amerikan İstihbarat ve Diplomatik Üssü’ne düzenlenen saldırıda Büyükelçi Christopher Stevens ve 3 Amerikan vatandaşı hayatını kaybetmişti) aklamaya çalışıyor.
Aklamak bir yana güçlü kadın portresi çiziyor. Amerikan başkanını ikna eden, Muammer Kaddafi'nin ölüm haberini aldığında "geldik, gördük ve öldü" diyen ve küçük büyük hayallerin gerçekleşmesinde aktif çaba sarfeden biri olarak yansıyor. Yazı, Amerika’nın bulunmadığı, terkettiği yerlerde doğan boşluğun başkaları tarafından doldurulduğu; hem çekildiği yerlerde hem de kendi evinde güvensizliğe sebep olduğu vurgusuyla noktalanıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin yalnızca Akdeniz'de değil, Afrika'da özellikle Sahel bölgesinde yürütülen operasyonlarda Fransız güçlerine destek verdiği biliniyor. Bu minvalde yayımlanan her iki yazı PR çalışması olarakta değerlendirilebilir.
Avrupa Birliği'nin çıkarları da bölgede bulunan diğer güçlerle örtüşüyor. Özellikle Libya kıyılarına müdahale edemeyişi şu an birinci meselesi gibi görünen mültecilerle ilişkilendirilse de stratejik ve ekonomik çıkarlarını etkiliyor. Operasyonun , "tehdidin" (zenginliklerin) yoğunlaştığı kıyılarla sınırlı tutulacağını tahmin etmek güç olmasa gerek. Ayrıca, İtalya'nın ikinci müdahaleyi sevk ve idare etmesinin Libyalılar nezdinde eski kolonyal gücün dönüşü olarak okunabileceği ihtimali bu minvalde kimseleri kaygılandırmıyor. Çünkü birinci müdahalenin destekçileri arasında bulunan ve eski Avrupa Birliği Dışpolitika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'un (2009-2014) ve öncesinde Tonny Blair'in danışmanlığını yürütmüş olan Robert Cooper'ın (diplomat, yazar) çizgisinde olumsuz bir durum olmaktan çok neo-kolonyal bir bakışla "medenileştirici" bir harekat olarak değerlendiriliyor!
Kaynak: Dünya Bülteni