ANALİZ HABER
Fransa, Ortadoğu ve silah endüstrisi
Sinan Özdemir | Brüksel
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'nin Lübnan, Mısır ve Ürdün ziyaretleri rutinleşen Ortadoğu ziyaretlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Son yıllarda Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerini yakın markaja alan Fransa aslında Hindistan'dan Sahel'e geniş bir coğrafyada silah endüstrisine yeni bir bahar yaşatmaya çalışıyor. Suudi Arabistan ve Hindistan zor ortaklar olarak yansısa da Ortadoğu ve Asya Fransız silahları için yeni pazar anlamına geliyor. Sipri'nin 5 Nisan 2016 raporunda altını çizdiği gibi silah endüstrisi için son dört yıl gözlemlenen düşüşten sonra 2015 yükselme yılı oldu. Bu minvalde Sipri'nin "2000'li yılların en şiddetli yılı" olarak takdim ettiği 2014 yılının ardından yaşanan ihracat patlaması anlaşılır.
Silah satışlarında görülen artış Ortadoğu'da giderek yükselen tehditlere karşı devletlerin kendilerini koruma veya savunma (ör. IŞİD'e karşı yürütülen mücadele, Suudi Arabistan'ın Yemen müdahalesi..) refleksleriyle izah edilebilir. Suudi Arabistan'ın savunma bütçesinde görülen artış (87,2 milyar dolar) dünya sıralamasında üçüncü sıraya yükselterek Rusya'nın (66,4 milyar dolar) önüne geçmesini sağladı. Amerika Birleşik Devletleri (596 milyar) ve Çin (yüzde 135 artışla 215 milyar dolar) , sırasıyla birinci ve ikinci sırada yer alıyorlar.
Fransa'nın savunma bütçesi küçülse de (dünya sıralamasında dördüncü sıradan yedinci sıraya geriledi), son iki yılda yakaladığı ivme savunma sanayii için geçerli değil. Savunma bütçesinin dışında ihracat tablosuna bakıldığında silah piyasasındaki payı 2014'te yüzde 18 artarak dünya sıralamasında beşinci sıraya yükseldi (yüzde 5,6). Yükselişi 2015'te de sürdü. Fransa'nın son yıllarda Ortadoğu ve Asya'da varlığını artırma çabası silah endüstrisi tarafından destekleniyor. Savunma bakanı işin başını çekiyor. Diplomasi aynı amaç doğrultusunda kullanılıyor. Geçen yılın Şubat ayında Mısır'la ardından Katar'la sağlanan anlaşma gereği Fansa her iki ülkeye toplam 48 rafale uçağı teslim edecek. Bölgelere göre ihracat dağılıma bakıldığında Ortadoğu (yüzde 38,1) birinci sırada yer alıyor. Ardından Asya (yüzde 30,1) , Avrupa (yüzde 12,7) ve Amerika (yüzde 10,8) geliyor. Afrika (yüzde 4,4) zannedilenin aksine çok gerilerde yer alıyor. Silah ticaretindeki bahar ekonomik göstergelere de yansıyor. Dış ticaret dengesini yüzde 5 oranında etkiliyor. Ülke içinde doğrudan 40 bin dolaylı olarak da 160 bin kişiye iş imkanı sağlıyor.
Bu çerçevede Fransa'nın Ortadoğu'ya her şeyden önce ticarî kaygılarla yaklaştığı söylenebilir. Hollande dört günlük Ortadoğu ziyaretinin ilk durağı Beyrut'ta iki konuda söz verdi: birincisi Suriye kriziyle Lübnan'a sığınan bir milyon mülteciye iki yıl içinde sağlanacak 100 milyon avroluk yardım; ikincisi askeri yardım. Suudi Arabistan iki yıl önce Lübnan'a 2,2 milyar avroluk askeri yardım sözü vermişti. Fransa'dan alınan silahlar Lübnan'a teslim edilecekti. Ancak Suudi Arabistan Hizbullah'ın Lübnan iç siyasetinde giderek artan ağırlığı ve Suriye'deki varlığı sebebiyle Mart ayında silah yardımını askıya aldığını duyurmuştu. Fransa ile Lübnan arasında gelecek günlerde görüşülecek askerî yardımın askıya alınan anlaşmadan bağımsız değerlendirileceği ifade ediliyor.
Hollande'nin ziyareti bir ilkin yaşanmasına da sebep oldu. Devlet ziyareti mevkidaşı olmaksızın gerçekleşti (iki yıldan bu yana Lübnan parlamentosu yeni cumhurbaşkanını seçemiyor). Ziyaretin kısa tutulması, mülteci kampıyla sınırlı tutulması, Suriye krizine ilişkin beklenen açıklamaların yapılmaması veya tarihi ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda tarihi perspektiften yoksun olması eleştirilen konuların başında geliyor. Ziyaretin basında küçük puntolarla duyurulması tarihi ilişkinin geldiğini noktayı göstermesi bakımından önemli. Sahnelenme biçimine bakıldığında beklentilerin uyuşmadığı söylenebilir. Bu minvalde Fransa'da yaşanan tartışmalardan haberdar olan Lübnanlılar için popülaritesi en altlarda seyreden Hollande'nin (yüzde 17) Lübnan'a kazandırabileceği bir şey yok.
Hollande'nin ikinci durağı Mısır'da Lübnan'dan farklı olarak daha somut konular görüşüldü. Geçen yılın Şubat ayında 24 Rafale uçağının satışının ardından bu defa uydu satışı konusunda uzlaşmaya varıldı. Farklı sahalarda çalışmalar sürdürülse de Mısır'ı son bir yılda ziyaret eden bütün bakanlar askerî sahada işbirliğini artırmayı öneriyorlar. Ancak Mısır'da rejime sağlanan aktif destek pasif insan hakları çıkışıyla gizlenmeye çalışıldı. Konunun kameralardan uzak kapalı kapılar ardında konuşulması konusunda sağlanan uzlaşmaya rağmen Hollande'nin Sisi ile gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında gündeme getirmesi şaşkınlığa sebep oldu.
Kimsenin beklemediği bu çıkış Mısır'da farklı şekillerde yansısa da asıl Fransız kamuoyunu tatmin etmeye; son dönemde Ortadoğu'daki varlığını savaş sözcüğüyle açıklamayan çalışan Hollande'nin özellikle son Paris saldırılarından sonra (13 Kasım 2015) Fransız dış politikasına yöneltilen eleştirileri dindirmeye çalıştığı düşünülebilir. Sisi bölgedeki özel duruma işaret ederek, yaşananlar konusunda polisi ve adaleti korumaya çalıştıysa da ikna etmekte zorlandı. Daha fazla güvenliğin çözüm olmadığı Sina'da yaşanan hareketliliklerden veya çeşitli noktalarda gerçekleştirilen terör saldırılarından anlaşılıyor. Özel durum vurgusu istikrarı artırıcı bir faktör olarak ileri sürülse de orta veya uzun vadede yeni sorunlara kapı araladığı bir gerçek.
Amman ziyaretinde silah satışı söz konusu olmadıysa da Suriye kriziyle 630 bin mülteciye kapılarını açan Ürdün'ün karşı karşıya kaldığı sorunlar konuşuldu. Lübnan'a 100 milyon avroluk yardım sözü (iki yıl içinde) gibi Amman'a üç yıl içinde sağlanacak bir milyar avroluk yardım sözü verildi. Her iki ülkeye verilmesi planlanan maddi desteğin, genel nüfusa oranla kabul ettikleri mülteci sayısı düşünüldüğünde, farklı rakamlar içermesi Lübnan'ı irite edeceğinin düşünmek mümkün.
Ancak her şeye rağmen Ortadoğu Fransa için birinci pazar konumunda (yüzde 38,1). Almanya'nın "etik mülahazalara" dayanarak Fransa'nın Suudi Arabistan'a satmayı planladığı bir takım silahların satışını engellemesi gerçekte son iki yılda bölgede giderek artan Fransa-Almanya rekabetiyle izah edilebilir. Diplomasinin ticaretin emrinde hareket etmesi yeni değil. Fransa, Ortadoğu'da giderek azalan etkinliğini ticarî ilişkilerini genişleterek artırmaya çalışsa da eski günlere dönmesi zor görünüyor. Küresel ve bölgesel rekabet buna müsaade etmiyor. Son kertede, Hollande’nin dört günlük Ortadoğu ziyaretinden anlaşmalarla dönmesi etkinliğini artırdığı anlamına gelmiyor. Fransa'nın sonbaharda Paris'te organize etmeyi planladığı Ortadoğu barış konferansına kimseleri ikna edememesi asıl gerçeğini oluşturuyor.
Kaynak:Dünya Bülteni