EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
Eğitime STEM modeli..
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan, öğrenciye deneyerek öğrenmeye yönlendiren ‘STEM’ eğitim modelini Türkiye’ye getirmek için kapsamlı bir rapor hazırladı.
Habertürk'ten Lütfi Erdoğan'ın haberine göre, başta ABD olmak üzere Almanya, Japonya, Çin gibi pek çok ülkede uygulanan ve sorgulayan, araştıran ve üreten nesiller yetiştirmeyi hedef alan “STEM” eğitim sisteminin Türkiye'de uygulanması için harekete geçti.
Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü'nün (YEĞİ- TEK) hazırladığı raporda, STEM modelinin anaokulundan üniversiteye kadar verilmesiyle sorgulayan, araştıran, üreten ve yeni buluşlar yapabilen bir neslin yetiştirilebileceği belirtildi. STEM'in tüm dünya ülkeleri için bir zorunluluk haline geldiği belirtilen raporda, “Öğretmenlerin rolü öğrencilere fen, teknoloji, mühendislik ve matematik derslerinde teorik bilgileri vermek değil, öğrencileri üst düzey düşünme, ürün geliştirme, buluş ve inovasyon yapabilme seviyesine ulaştırmaktır. Bunu yaparken de öğrencinin hata yapmaktan korkmamasını sağlayacak ortamlar sağlanması önemlidir” dendi.
SİSTEME GEÇİŞ İÇİN NELER YAPILMALI?
* MEB, TÜBİTAK, üniversiteler ve TÜSİAD koordinesinde ortak bir eylem planı geliştirilmeli.
* STEM alanında uzman eğitimcilerin ve akademisyenlerin yer aldığı ve kâr amacı gütmeyen eğitim merkezleri kurulmalı.
* Öğretim programı temelli bir STEM eğitim öğretim programı oluşturulmalı.
* Ders içerikleri STEM eğitimine zaman kalacak biçimde azaltılmalı.
* Merkezi öğrenci seçme sınavlarının öğrencilerin sorgulama, araştırma yapma, ürün geliştirme ve buluş yapma gibi üst düzey becerileri ön plana çıkaracak şekilde düzenlenmesi sağlanmalı.
* FATİH Projesi ile sağlanan etkileşimli tahtalar, tabletler ve EBA olanakları STEM eğitimi için kullanılmalı.
STEM NEDİR?
Mevcut eğitim sisteminden en önemli farkı, deneyerek öğrenme süreçleri. Örneğin fen bilimlerinde bir konu işlenirken sadece kitaptan okunarak geçilmiyor. Konu deney yapılarak öğrencilere öğretiliyor. Aynı konu içerisinde hem matematik hem teknolojik gelişmeler aynı anda işleniyor.
Tam gün eğitim geliyor
Başbakan Yıldırım, Orta Vadeli Programın eğitim hedeflerinde milyonlarca öğrenci, öğretmen ve veliyi ilgilendiren bir bilgi paylaştı.
Ajansların aktardığına göre Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde 2016-2019 Orta Vadeli Programı açıklarken eğitim dünyasını ve velileri ilgilendiren yeni bir hedefi de paylaştı. Başbakan Yıldırım, "2019'da ikili öğretim kaldırılacak. Tekli eğitim sistemi yaygınlaşacak. Öğrenciler yarım gün yerine tam gün okula gidecek" dedi.
Gazetecilerin detay istemesi üzerine ise; artık "sabahçı-öğlenci" ayrımı olmayacağını, öğrencilerin tam gün-tam zamanlı okula gideceğini söyledi. Yıldırım, "Yemeklerini de okulda yiyecekler. Aynen işe gider gibi; sabah gidip okula da akşam geliyorsun" diye konuştu.
Başbakan ayrıca okul öncesi eğitimin zorunlu hâle getirileceğini de ekledi. 4+4+4 eğitim sistemine göre 5. yılda yabancı dil eğitiminin de mecbûri hâle geleceğini ifade etti.
'Göç ve göçmenler' dersi
Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim 'göç ve göçmenlik' konusunda bir ders hazırladı. 'Ders' projesi, Avrupa Komisyonu Jean Monnet Programı kapsamında destek kazanan Türkiye'deki 5 projeden biri oldu. 'Avrupa Birliği'nde Göç ve Güvenlik' başlığını taşıyan proje, Yaşar Üniversitesi'nde 3 yıl boyunca uygulanacak.
İHA'nın haberine göre bu yıl toplam 747 başvuru alınan programa, 5'i Türkiye'den olmak üzere Avrupa'dan toplam 147 proje seçildi.
Göç ve göçmenler konusunda hem algıyı hem de devletlerin politikalarını birçok farklı unsurun belirlediğini ifade eden Gökay Özerim, "Bu unsurların başında siyaset ve medya geliyor. Gördüklerimiz ve duyduklarımız kapsamında konuya ilişkin bir yaklaşımımız ve bilgimiz oluşuyor. Ancak Avrupa'da birçok ülkede yaklaşımları ve ilgili politikaları; bilgi eksikliği, süreçlerin şeffaf işlememesi, medya tarafından yanlış anlatılma ya da siyasilerin oy kaygıları gibi nedenlerle güvenlik kaygıları ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla konunun insani boyutlarla mı düşünüleceği yoksa bir tehdit olarak mı ele alınacağı noktasında bireylerin kafası karışıyor. Umut yolculuğunda boğularak yaşamını yitiren Aylan Kürdi örneğinde gördüğümüz gibi basında yer alan bir fotoğraf bir anda kamuoyunun konuya bakışına daha insani bir boyut katarken göçmenlerin herhangi bir suça karıştığına dair başka bir haber ise eş zamanlı olarak toplumda göçmenlere karşı karşıt bir duruş oluşturabiliyor" diyerek hazırladıkları ders içeriğiyle bu problemlere dikkat çekmek istediklerini söyledi.
Batı Avrupa ülkelerinde 4,5 milyondan fazla nüfusa sahip bir Türk toplumunun olduğunu hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, "Zaman zaman bu ülkelerdeki göçmen Türk toplumu ile ilgili olumsuz bir söylemin dolaşıma sokulduğunu görebiliyoruz. Ama aynı zamanda Türk göçmenlerin bu ülkelere getirdiği ekonomik ve sosyal katkıları da ortaya koyan sayısız çalışma var. Dolayısıyla göç konusunun tehdit mi yoksa bir fırsat olarak mı sınıflandırılacağı, göçmenlerden çok ev sahibi toplumlar tarafından sürecin nasıl yönetildiği ile yakından ilişkili. İşin içerisine oy kaygısı da girince, Avrupa'da birçok ülkede olumsuz algıyı yaygınlaştıran göçmen karşıtı partilerin söylemlerinin beklenmedik şekilde toplumda karşılık bulabildiğine şahit oluyoruz" dedi.
Yrd. Doç. Dr. Özerim, projeyle, derslerin yanı sıra yaz okulları ve seminer gibi faaliyetlerle sadece üniversite öğrencilerine değil, göç konusunda çalışan kamu kurumları temsilcileri ve sivil toplum çalışanlarına da ulaşmayı çalıştıklarını kaydetti. Genel olarak göç konusunda tarihsel ve kuramsal açıdan bilgi sağlamanın yanı sıra siyaset ve medya gibi platformlarda göçün neden bir güvenlik ve tehdit konusu olarak ele alındığı sorusuna da yanıt verilmeye çalışılacağını belirten Yrd. Doç. Dr. Özerim, "Benim dışımda, Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Aylin Güney, Prof. Dr. Knud Erik Jorgensen, Yrd. Doç. Dr. Ayselin Yıldız ve Yrd. Doç. Dr. Defne Günay da katkıda bulunacak" diye konuştu.
SON DURUM
Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2 milyon 725 bin kişi ile halen en fazla Suriyeli göçmeni Türkiye ağırlayor. Avrupa'daki Suriyeli mülteci sayısı ise 1 milyonu geçmiş bulunuyor.
Türkiye ile AB arasında Mart ayında imzalanan Geri Kabul Anlaşması'ndan sonra Ege Denizi'nde, 155 gün sonra Suriyeli göçmen bir kadın yaşamını yitirmişti. 3 yılda 522 göçmen, Ege Denizi'ndeki umuda yolculukları sırasında yaşamını yitirdi.
Suriye'deki iç savaştan kaçan göçmenlerin sayısı 6 milyonu buluyor. Mısır, Irak, Ürdün ve Lübnan ile Kuzey Afrika'da kayıtlı Suriyeli göçmen sayısı 2 milyon 100 bini geçiyor. Türkiye'de ise kayıtlı yaklaşık 2 milyon 725 bin Suriyeli yaşıyor. Avrupa'daki Suriyeli sayısı ise 1 milyon 100 bin civarında.