EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
Cemil Meriç 100 Yaşında etkinlikleri başlıyor
Türk düşünce hayatının en önemli isimlerinden biri olan Cemil Meriç, doğumunun 100. yıl dönümünde “Cemil Meriç 100 Yaşında” etkinlikleriyle anılıyor.
06 Nisan 2016, Çarşamba
Bahçelievler Belediyesi tarafından düzenlenen bir dizi etkinlik arasında kendisi de görme engelli olan yazarın kitaplarından derlenmiş Mors alfabesiyle yayınlanan “Cemil Meriç Eserlerinden Seçmeler” kitabı dikkat çekiyor. Çobançeşme'de yaptırılan kültür merkezine de adı verilen Cemil Meriç'in düşünce hayatına etkileri de bir panel ile tartışılacak.
Bundan yüz yıl önce Hatay Reyhanlı'da dünyaya gelen ama kızı Ümit Meriç'in deyimiyle 70 yıllık ömrünün 50 yılını İstanbul'da geçirdiği için aynı zamanda İstanbullu bir yazar olan Cemil Meriç için Bahçelievler Belediyesi tarafından düzenlenen “Cemil Meriç 100 Yaşında” etkinliklerinde pek çok ilgi çekici program yer alıyor.
Cemil Meriç Kültür Merkezi'nin açılışının da yapılacağı 9 Nisan Cumartesi günü, kültür merkezinin ilk etkinliği olarak düzenlenen panelin moderatörlüğünü Ayşe Böhürler yapıyor. Prof. Dr. Ümit Meriç, Beşir Ayvazoğlu ve Ali Saydam'ın da konuşmacı olarak katılacağı panelde, Cemil Meriç'in düşüncesinin günümüze etkileri değerlendirilecek.
Kültür Merkezi'nin ilk sergisi de yine Cemil Meriç'in daha önce yayınlanmamış fotoğraflarından oluşacak. Ünlü fikir adamının hayatının değişik dönemlerini yansıtan fotoğrafları ile yine kitaplarından seçme pasajların yer aldığı sergi, ücretsiz olarak gezilebilecek.
BRAILLE ALFABESİYLE CEMİL MERİÇ KİTABI
Kendisi de bir görme engelli olan Cemil Meriç'in Bu Ülke, Mağaradakiler, Umrandan Uygarlığa ve Jurnal gibi çok okuman kitaplarından bölümler ilk kez Braille Alfabesiyle bir kitap olarak yayınlandı. Görme engelliler için yayınlanan ilk Cemil Meriç kitabı olma özelliği taşıyan Cemil Meriç Eserlerinden Seçmeler kitabı yaklaşık 100 sayfadan oluşuyor. Görme engelli vatandaşların ücretsiz olarak elde edebilecekleri kitap, Cemil Meriç'in doğumunun 100. yılı anısına Türkiye'deki tüm görme engelliler derneklerine de ulaştırılacak.
TÜRK İRFANINA ADANMIŞ BİR HAYAT
Bahçelievler Belediyesi'nin “Cemil Meriç 100 Yaşında” etkinliklerinin bir özel kitabı da günümüz kültür ve düşünce hayatının önemli isimleri tarafından kaleme alınan “Türk İrfanına Adanmış Bir Hayat: Cemil Meriç” kitabı… Aynı zamanda yazarın kızı olan Prof. Dr. Ümit Meriç'in “Bir Avrasya Düşünürü” başlığı altında kaleme aldığı yazısında ünlü düşünce adamının farklı bir biyografisini okuma şansı da elde ediyoruz. Beşir Ayvazoğlu ise Bu Ülke yazarının Türk düşünce hayatına yansıyan polemikçi yönünü ortaya koyuyor. Bir roman eleştirmeni olarak Cemil Meriç'i anlatan Sadık Yalsızuçanlar ise ünlü yazarın bazı romanlara ve romancılara dönük eleştirilerini modern roman eleştirisi perspektifiyle değerlendirmeye çalışıyor.
Mustafa Armağan, Ali Ural, Necip Tosun, Prof. Dr. Kadir Canatan ve Hayriye Ünal gibi pek çok yazarın da makaleleriyle katkıda bulunduğu kitap yine Bahçelievler Belediyesi Kültür Yayınları tarafından Türk kültür hayatına kazandırılmış.
Kitaba bir önsöz yazan Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Cemil Meriç'in “yerli bir düşünce adamı” olma yönüne dikkat çekiyor. “Cemil Meriç'i Türkiye tecrübesinin bir bütünü” olarak gören Develioğlu, “Sadece İstanbul için değil Türkiye için de bir model olma vizyonunu göz önünde bulundurarak gerçekleştirdiğimiz kültürel çalışmaların belki de en anlamlılarından biri de hiç kuşkusuz “Bu Ülke”nin değerlerine sahip çıkmak ve onu yeni nesillere anlatmaktan geçmektedir. İşte “Cemil Meriç 100 Yaşında” üst başlığıyla yaptığımız bir dizi etkinliği taçlandıran “Türk İrfanına Adanmış Bir Hayat: Cemil Meriç” kitabı, sadece bir vefa ve kadirşinaslık örneği değil, aynı zamanda ve öncelikle bir belediyecilik görevi ve sorumluluğudur. “Bu Ülke” kitabıyla üzerinde yaşadığımız topraklara aidiyetimizi doğru kodlar ve kavramlarla ortaya koymuş yerli bir aydını hem anlamaya, hem de anlatmaya çalıştığımız bu eserde, Cemil Meriç üzerine yazılmış özgün makaleleri bulacaksınız. Türk düşünce hayatının münzevi bir aydını olarak tanıdığımız Cemil Meriç'i yakından tanıyan ve eserleri üzerine çalışan günümüz kültür insanlarının kaleme aldığı bu makaleleri, 100 yaşındaki bir yazara hediye olarak kabul edebilirsiniz. Bu kitap aynı zamanda ömrünü düşünce üretmeye adamış bir münevveri tanımak ve farklı farklı kalemlerden öğrenmek için de iyi bir başlangıç eseri olacaktır.” diyor.
KİTAPTAN BÖLÜMLER
BİR AVRASYA DÜŞÜNÜRÜ : CEMİL MERİÇ
Ümit Meriç
70 yıllık ömrünün 1938'den 1987'e kadar uzanan 50 yılını İstanbul semaları altında geçiren ve “muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayan” bir kelime, bir sevgi köprüsü olan Cemil Meriç,”düşüncenin gökkuşağını bütün renkleriyle seven” ve sevdirmesini bilen, usta bir büyücüdür.”Ebediyet,sümüklü böceğin duvardaki ayak izleridir” demiştir ama doğumunun yüzüncü yılında eserlerine gösterilen saygı, onun isminin gönüllere altın yaldızlı harflerle kazındığının resmidir. Cemil Meriç, milyonlara ulaşan okuyucular cemaati ile Türkiye'de bir düşünce aristokrasisi yaratmış olan bir düşünce ve kelime imparatorudur.Cemil Meriç'in fatihi olduğu bu düşünce serdengeçtilerinin bugün Türkiye'nin,” Bu Ülke”nin, fikir ve aksiyon zirvelerinde buluşmuş olan halis bir ruh ve fikir eliti oluşturduğuna olan inancım tamdır.
Cemil Meriç, Asya ile Avrupa'nın, insan beyninin bu iki yarım küresinin, nikâhını kendi düşünce dünyasında kıymış olan bir XX. yüzyıl insanıdır. Kendine biçtiği görev “bir devrin şuuru” olmaktır,”bütün hakikatleri yoklamak,bütün yalanların maskesini sıyırmak, kalabalığa doğru yolu göstermektir”.Gerçek entellektüel, ülkesinin bütününü,bütün ülkelere karşı müdafa edecek, sınıflar üstü hakikatleri araştıracaktır. Her düşünceye saygılı ve tarafsız olacaktır. İşte bu yüzden Cemil Meriç,”Kürtlüğümü onunla aştım” diyen Galatasaray Üniversitesi'nin öğrencisiyle, “ben hafız-ı Cemil olmak istiyorum ‘diyen onbeş yaşındaki imam hatipli kızın ortak paydasıdır. Bu yüzbinlerce payın ortak paydasını tanımak, sadece bugünün Türkiye'sini tanımak değil, yarının Türkiye ‘sini de tanımak olacaktır.
CEMİL MERİÇ
Beşir Ayvazoğlu
CEMİL Meriç ismiyle ilk defa ya Hisar dergisinde mi karşılaşmıştım yahut Hareket'te... Hem daha dün gibi, hem aradan sanki asırlar geçmiş. Yazıları “Fildişi Kuleden” genel başlığı altında yayımlansa da “dâvâsız bir sanat meczubu” değildi o. “Fildişi Kule”sinde hazırlanıp silahlarını kuşandıktan sonra kafalarımızı ve gönüllerimizi fethetti. Bir sömürge aydını gibi mırıldanmıyor, fatih ataları gibi meydan okuyordu. “Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbâle bağlayacak köprü olmak isterdim” diyen yiğit bir adamın, düşüncenin bütün mabetlerini tavaf etmiş, fakat sonunda “Bu Ülke”de karar kılmış muhteşem bir gezginin sesiydi bu.
Bu Ülke, matbaadan henüz çıkmış olmalıydı, buram buram mürekkep kokuyordu. Bense büyük şehrin kargaşasına yeni düşmüş, neye uğradığını şaşırmış bir hâlde yolunu bulmaya çalışan ve onu fildişi kulesindeki çığlıklarından tanıyan kitap ve şiir meraklısı bir genç... Bir çay bahçesinde, bir ağacın gölgesinde, bir belediye otobüsünde okuyup bitirdiğim Bu Ülke... Bu Ülke değil, dünyalar benimdi artık.
DİKKATİN, ÖZENİN VE VİCDANIN SESİ : CEMİL MERİÇ
Sadık Yalsızuçanlar
Cemil Meriç, sıkı bir okur, esaslı bir eleştirmen, “tefekkür”e ulaşmağa çalışan bir düşünce adamı, bir ansiklopedist, bir putkırıcı, bir irfan âşığıdır. Çok yönlü okumaları, O'nu, ömrünün sonlarında bilgeliğe doğru iter. İter ama biraz geç kalmıştır. Bunun hüznünü de son yazılarında ve konuşmalarında çarpıcı biçimde yansıtmıştır.
Toplumsal sorunları bireysel psikolojilerle açımlama yanlışına düşmemiştir. O, bir sorunun pek çok boyutu olduğunun farkındadır. Ama, bizde bir edebiyat sosyolojisinden söz edilecekse eğer, bunu, özellikle roman üzerinden kavramış kişilerin başında Meriç gelmektedir.
KELAMA HAYSİYETİNİ İADE EDEN ADAM
A. Ali Ural
Kitaplara kaçalı çok olmuştu. Yaşamak için kendine bir dünya inşa etmek zorundaydı çünkü. Düşman bir dünyayı kelimelerle evcilleştirmeye çalışarak yaptı bunu. Nesnelerin canlı olduğunu anladı böylece ve konuştuklarını işitmeye başladı. “Kulaklarımda bir ses uğulduyordu, etrafımdakilerin duymadığı bir ses. Ve defterler kendiliğinden doluyordu,” diye kayıtlara geçirdi o günleri. Akşamları aileyi toplayıp kitap okuyan bir babanın varlığı tercihinin doğruluğunu gösterir gibiydi ona.
Karanlığa alışan insanlardan kaçıyordu evet, “düşünceye ve edebiyata, hür bir tercih sonunda yönelmiyor”du. Yalnız kalmayı göze alabilirdi yeter ki ışıkla kucaklaşsın. Bu yüzden gelişmesine yönelik eleştirilere karşı tahammüllüydü. Lise yıllarında yazdığı bir kompozisyon ödevine tarih hocasının yaptığı ağır eleştirileri “gurur darbesi” olarak nitelese de ilk ciddi yazı dersini aldığını itiraf etmekte tereddüt etmiyordu: “Anladım ki aklına geleni yazmak yazı yazmak değildir.”