ANALİZ HABER
Batı'nın mülteci endişesinin ardında Kavimler Göçü var..
Batı’nın mültecilerden korkmasının ardında, Roma İmparatorluğu’nun Kavimler Göçü neticesinde çöküşü mü var?
Ülkelerindeki savaştan kaçarak Avrupa'ya sığınan mülteciler, Avrupa devletleri tarafından bir kriz sebebi olarak görülüyor.
Avrupalı devletler sınırları dahilindeki mülteci sayısının artmasından korkuyor. Tarihçiler bu korkunun ardında Roma İmparatorluğu'nun çöküşünün Kavimler Göçü'nün iyi idare edilememiş olmasına bağlıyor.
AZİZ AMBROSE SAVAŞI: DÜNYANIN SONU
3 Ağustos 378 yılında, bugün Edirne ilinin sınırları dahilinde Aziz Ambrose adı verilen bir savaş yaşandı. Bu savaş “insanlığın sonu, dünyanın sonu” olarak değerlendirildi.
Doğu Roma İmparatoru Valens, Romalıların “barbarlar” olarak tanımladığı Fritigern komutasındaki Gotlar'a karşı bir harekat düzenledi.
Valens, bu harekatı başlatırken yeğeni Batı Roma İmparatoru Gratian'ın yardımını beklemeden 40 bin askeri ile 100 bin kişiden oluşan Gotlar üzerine yürüdü.
Savaş sonunda 30 bin Roma askeri ölürken, İmparatorluk ağır bir yenilgi aldı.
Bu yenilgi, Batı Roma İmparatorluğu'nun 476 yılında çöküşünün başlangıcı olarak kabul edildi.
KONTROL EDİLEMEYEN MÜLTECİ KRİZİ
Edirne yenilgisinin sebebi Valens'in güç takıntısı ya da düşmanının savaşçılıktaki mahareti değildi. Roma İmparatorluğu'nun tarihte yaşadığı bu en büyük yenilginin sebebi başka bir şeydi: mülteci krizi.
Savaştan iki yıl önce Gotlar, kendilerine yaşayabilecek bir yer bulmak niyetiyle Roma imparatorluğu topraklarına gelmişlerdi.
Got göçünün düzgün ve planlı bir şekilde yönetilememesini izleyen olaylar, insanlık tarihinin o zamana kadar şahit olduğu siyasi ve askeri açıdan en kuvvetli yapının çöküşünü hazırladı.
Bu hikaye, bugün Avrupa'da yaşananlara şaşırtıcı biçimde çok benziyor.
GOTLAR VE SURİYELİLER
Gotlar, Hunlar tarafından bugünün Doğu Avrupası'nda bulunan topraklarından güneye doğru sürüldü. Bir kasırga gibi büyüyen kavimlerin hareketinin çok kanlı neticeleri oldu.
Bu kanlı kasırgadan kaçmak isteyen Gotlar, aynı bugün Suriyelilerin yaşadığı gibi göç etmeye karar verdiler.
Tuna nehri kıyısındaki Trakya'ya yerleşmeye karar verdiler. Zira toprak verimliydi ve Tuna nehri sayesinde Hunları kendilerinden uzak tutmuş olacaklardı.
Bu sayede Roma topraklarına yerleşmiş olan Gotlar, bunun karşılığında imparatorun topraklarını işleyecek ve ordusuna asker temin edecekti.
İmparator'un bu “ihsanına” karşı Gotların lideri Fritigern, Hristiyanlığı kabul ettiklerini açıkladı.
Başlangıçta herşey iyiydi. Roma İmparatorluğu, geride kalan Gotları “arama-kurtarma ekipleri” gibi çalışarak Trakya'ya nakletmeye çalıştı. Tuna'nın şartlarına dayanamayacak özellikte olan sallardaki bir çok Got da boğularak yaşamını yitirdi.
Ancak bu Avrupa'nın tahminlerinin çok ötesinde bir nüfus akışıydı. Tahmini rakamlar 200 bin Got'un imparatorluk topraklarına geldiğini ortaya koyuyordu.
Roma İmparatorluğu'nun “barbalara” karşı politikası belliydi. Bu göçmenler, kendilerine sorulmaksızın imparatorluğun en çok ihtiyaç duyduğu yerlere gönderiliyordu. Buralarada kendilerine yönelik ağır bir asimilasyon siyaseti izleniyor ve sonunda da bu “yabancılar”, “vatandaş”a dönüştürülmeye çalışılıyordu.
İMPARATORLUĞUN SONUNA MÂL OLAN AÇGÖZLÜLÜK
Başlangıçtaki “barışçıl” yaklaşım zaman içinde değişti. Gotların meseleleri ile ilgilenen askeri yetkililer, yolsuzluğa bulaşarak mülteciler için ayrılan mal ve hizmetleri (Yunanistan ve İtalya'ya giden mültecilere sunulan gibi) kendi hesaplarına kullanır oldular. Sonuçta açlıkla karşı karşıya kalan Gotlar, Romalılar köpek eti almak zorunda bırakıldı.
Tarihçi Marcellinus yolsuzluğa bulaşan Romalı askerlerden “onların bu haince açgözlülüğü, tüm Romalıların felaketine sebep oldu” diyordu.
Gotlar ile Romalılar arasındaki güven Edirne savaşından önce bu tür olaylarla zedelenmişti. Bir zamanlar “Roma vatandaşı” olmak isteyen Gotlar artık “Roma'yı yıkmak” istiyorlardı.
NE AVRUPA ROMA İMPARATORLUĞU NE DE MÜLTECİLER GOT
Günümüzde Avrupa'ya ulaşmak isteyen mülteciler, ne Gotlar gibi silahlı mücadeleye girmek istiyor ne de günümüz Avrupası Roma İmparatorluğu.
Ancak bu hikaye, kavimlerin hareketinin her zaman dünyamızın akışında bir yer edinecek olduğunu gösteriyor.
Mülteci konusunu ele alırken önümüzde iki seçenek var: birincisi diyaloğu ve kapsamacılığı benimsemek, ikincisi ise onlara karşı çıkmak.
Gotların yaşadıkları, mültecilere karşı çıkılması halinde Avrupa'nın başına ne geleceğini bir göstergesi.
Timetürk