TÜRKİYE
Yüzyılımızı çalanlara cevap!
-
Türkiye'de paralel yapıya karşı yürütülen mücadele ve son operasyonların satır aralarını deşen Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül son yazısında, "Sadece paralel örgütlenme ile değil, Türkiye’nin 20. yüzyılını çalanlara, ona yeni bir 20. yüzyıl hazırlayanlara karşı verilen mücadeledir" diyor.
Fethullah Gülen diye biri yok!
Başbakan'ı dinle, Cumhurbaşkanı’nı dinle, Genelkurmay Başkanı’nı dinle, bakanları, yüksek bürokratları, işadamlarını, gazetecileri, STK temsilcilerini dinle. Bu dinlemeleri bir yerlere servis et. Bazılarını şantaj amaçlı kullan.
Para için, makam için tasfiyelere giriş. TSK’da kadrolaşmak için geniş çaplı tasfiyeler uygula. Emniyette kendinden başka kimseye göz açtırma. Medyada örgütlen, tasfiyeler yap, haberler servis et, kamuoyunu yönet.
Başbakan’ın eline kelepçe takacağını, Bakanlar Kurulu'nu Emniyet'te toplayacağını ilan et. Başbakan’ın evini basmak için, silahlı çatışmayı da göze alacak şekilde hazırlıklar yap.
Binlerce insanı dinleyip yüzlerce insanı hapislere dolduracak hazırlıklara giriş. Bu kadar insanı toplamak için mekan arayışları bile yap. Tehdit et, korkut, sindir, senden olmayan herkesi düşman ilan et. Bütün bunları hoşgörü ve sempati adı altına gizlemeyi başar.
Kumpas, rüşvet, haraç, para trafiği, tasfiye...
Cemaatken “devlet” olmaya, siyasi iktidarı devirip hem siyasi iktidarı hem devlet iktidarını ele geçirmeye yönelik planlar yap. İçeriden ve dışarıdan ortak bul, onlarla birlikte çalış, okyanus ötesinden talimatlar bekle.
Hükümete kumpas kur, MİT’e kumpas kur, TSK’ya kumpas kur, onlarca işadamına kumpas kur, medyaya ve gazetecilere kumpas kur. İhalelere giren şirket sahiplerini uyduruk dosyalarla içeri at, ihaleleri al sonra serbest bırak. Bazılarını yıllarca hapiste tut.
İnsanların evlerine işyerlerine izleme cihazları yerleştir, görüntülerini kaydet, şantaj yap ya da hayatını karart. TSK’da örgütlenmen için engel gördüklerin için türlü mizansenler hazırla.
Kendi polislerinle, TSK’daki adamlarınla, yargıçların ve savcılarınla onları bezdir. Kimini hapse at, kimini istifa ettir. Her türlü rüşveti, para trafiğini yönet. Baskıyla işadamlarını haraca bağla.
İnsanları ajan, casus ilan et, böyle olduklarını ispat etmek için senaryolar yaz, onları yıllarca hapse atacak deliller üret.
Humeyni gibi gelmek: Bu sefer ‘Batılı İslam’la
“Birkaç ay içinde bu iş bitecek” diyerek 17 Aralık’ta başlattığın darbe sürecinin sonraki aşamalarda nerelere uzanacağına ilişkin ipuçları ver. Bir ülkenin Başbakan’ını öldürmek dahil, her yolu düşün, planlar yap, hazırlıklar yap. Evini basmaya çalış. Kendine bağlı askerleri, polisleri bu amaçla hazırla.
Sahip olduğun bütün imkanları, güçleri darbe için seferber et. Medyayı, para gücünü, istihbarat gücünü, toplumsal ilişkilerini, dışarıdaki ortaklarını harekete geçir. Toplumsal bir korku yay. Öyle yay ki, kimse senin hakkında konuşamasın, kimse olanları dile getiremesin, yazamasın.
Fethullah Gülen’in, Humeyni devriminde olduğu gibi, Türkiye’ye gelmesi için, işe el koyması için ortamı hazırla. Engel olabilecek herkes için, her çevre için, her kamu otoritesi için ön hazırlıkları yap, onları hareket edemez hale getir. Ardından gelsin cinnet ülkesi Türkiye!
Darbe başarılı olacaktı, ardından devrim gelecekti, Türkiye bir halife görecekti. Batı dünyası yüz yıl sonra yeni bir hilafet tesis edecekti. Bu devrim Türkiye’de belki binlerce insanın canına, yüzbinlerce insanın tasfiyesine neden olacaktı.
Hesap büyüktü! Tarih değişecekti. Bir cemaat Türkiye’yi yönetecek, İslam kuşağına Türkiye üzerinden bir tür Batılı İslam dalgası oluşturulacaktı. Hilafeti kaldıranlar yeni bir proje uyguluyordu. Cemaat üzerinden bir Türkiye projesi sergileniyordu. O istihbarat çalışmaları, o devlet içinde örgütlenmeler bir cemaat için değildi, yeni Türkiye içindi. Boyunduruklarından kurtulmaya çalışan Türkiye’nin yeniden vesayet altına alınması, Türk Baasçılığı’nın yerine “Batılı İslam” ikame edilerek vesayet yeniden tesis edilecekti.
Darbeyi onlar değil akıl hocaları planladı
Bunları 17 Aralık’tan önce yazabilir miydik? Yazamazdık... Haklarında hiçbir şey yazmamışken, konuşmamışken, kötü düşünmezken bile hakkımızda neler hazırladıklarını 17 Aralık’tan sonra gördük. Çok şey gördük. Ömür boyu hapse tıkacak deliler uydurulduğunu onların hazırladığı dosyalardan gördük. Hiçbir şey yapmadan bu kadar hazırlık yapmışlarsa, bunları yazsak acaba ne olacaktı, bir düşünün!
Tayyip Erdoğan’a karşı olmalarının, onu ortadan kaldırma planlarının tek sebebi var. Önlerinde engel görmeleri... Cemaat çevresi değil, onların akıl hocaları, vesayet makamları Erdoğan’ı engel görüyordu.
O ve onun gibi düşünenlerin; Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırıp özgürleştirmek isteyenlerin, içeride ve dışarıda vesayet mekanizmasını kırmak isteyenlerin hazırladıkları Türkiye projesinin önünde dimdik duracaklarını pekala biliyorlardı.
Bu durum, Türkiye’yi özgürleştirmek isteyenler ile vesayetin devamını isteyenler arasında bir savaştır. Bir cemaat meselesi asla değildir.
Bu büyük bir mücadeledir. Sadece paralel örgütlenme ile değil, Türkiye’nin 20. yüzyılını çalanlara, ona yeni bir 20. yüzyıl hazırlayanlara karşı verilen mücadeledir.
Meğer hiçbir şey olmamış, bunların hepsi yalanmış!
Hal böyle iken; hiçbir şey yokmuş gibi, bunların hiç biri yapılmamış gibi, kimse dinlenmemiş gibi, şantaj yapılmamış gibi, tasfiye olmamış gibi, devletin istihbaratı kontrol altına alınmamış gibi, başka yerlere servis edilmemiş gibi, Başbakan’a kelepçe takılması planlanmamış gibi yapılmasına ne demeli. Sanki Fethullah Gülen’le bu arkadaşlar arasında hiçbir ilişki yok, görüşmüyorlar, talimat almıyorlar, irtibatları yok. Sadece uzaktan sempati duydukları bir kişi!
MIT TIR’larını bile kimse durdurmadı. Türkiye’yi “teröre destek veren ülke” ilan ettirmek için komplolar düzenlenmedi. 17 Aralık’tan bu yana medya üzerinden korkunç intikam kampanyası yürütülmedi. Güney’deki ülke ile, Okyanus ötesi kuruluşlar ile ortaklıklar kurulmadı. Binlerce kişi için on binlerce tape hazırlanmadı. Başbakan’ın evi, insanların mahremi kayda alınmadı.
Bu arkadaşların kimi gazeteci, kimi masum işadamı, kimi talebe, kimi Allah yolunda tebliğci, Fethullah Gülen de bir pir-i fani...
Hala Erdoğan düşmanlığı ile, kin ve nefretle cepheler oluştururken bir yandan da bu kadar her şeyden uzak kalabilmeyi başarabilen bir kişilik yapısını anlamak mümkün değil.
Yeni cepheyi de onlar kuruyor
Bir yandan istihbaratçılar, Baasçılar, savrulmuşlar, kenarda kalmışlar, tükenmişler ittifakı kurarken diğer yandan birbirlerini tanımıyorlar bile! Hatta hiç görüşmemişler!
17 Aralık’a kadar hepimizi, bütün Türkiye’yi aptal yerine koydular. Yine aynısını yapıyorlar: Hepimiz aptalız gerçekten!
Türkiye normalleşmenin önünde duran bütün çevrelerden temizlenmeli. Yirminci yüzyılı kapatacaksak, normalleşeceksek, içimizdeki vesayet uzantılarına son vereceksek cemaatler sadece cemaat olarak kalmalı.
Ama ortada bir cemaat yok. Cemaat tartışması da yok. Türkiye’ye karşı bir dış müdahale girişimi var. Bugün oluşturdukları yeni cepheye bakarsanız bu müdahalenin taraflarını daha net görürsünüz.
Bundan sonra hukuken ne yapılır bilmem ama siyaseten Türkiye bir tehlikenin önüne geçti. Unutmayın, bu mücadele sadece bir cemaatle devletin mücadelesi değil. Türkiye’nin zincirlerinden kurtulabilmesinin mücadelesidir. Yüz yıl sonra ilk kez böyle bir fırsat doğdu. İşte bu yüzden dışarıdan gelen bütün tazyikler, yıpratıcı girişimler o çevreleri savunmak için değil, Türkiye’nin yürüyüşünü baltalamak içindir.