GÜNCEL
YÖK ve devlet üniversitelerindeki Paralelcilere neden dokunulmuyor?
Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, son yazısında, giderek tavsatılmaya başlanan Paralel Yapı ile mücadelede can alıcı bir soruya cevap aradı.
İşte o yazı:
YÖK, devlet bankaları ve Paralel'ler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Külliyesi'nde çalışanlara verdiği iftar sofrasında FETÖ'yle ilgili biraz kamuoyunu da şaşırtan bir açıklama yapmıştı: "Cumhurbaşkanlığı'na da girmişlerdi. Belki hâlâ da vardır. Onlar üzerinde de çalışıyoruz. Ya kendileri istifa eder giderler nereye giderlerse gitsinler."
Türkiye'nin FETÖ'yle mücadelesi birçok yönüyle sürüyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dediği gibi hâlâ en önemli kurumlarda istenen noktaya gelinmiş değil. Öncelikle intihar bombacısı gibi davranan yargı ve poliste, sonra da eğitim ve iş dünyasında FETÖ'cülere yönelik önemli operasyonlar yapıldı ama hâlâ büyük oranda kurumlarda mevziler korunuyor.
Daha önce devletin idari yapısında özellikle de vali yardımcılıkları ve kaymakamlıklarda da benzer bir mevzi tutmanın sürdüğünü yazmıştım. Şimdi bu yapıya hâlâ güç vermeye devam eden eğitim alanına ve bankalara dikkat çekmek istiyorum. Örneğin YÖK'ün içinde durum nedir, bilinmiyor. Devlet üniversiteleri de öyle.
Şu sıralarda birçok üniversitede rektör seçimi var ve paralel yapı hâlâ etkin ki, aday çıkartmaya devam ediyor. Ayrıca devlet üniversitelerinin "paralel üniversitelerle" ilişkilerinin de devam ettiği söyleniyor. YÖK'ün bu meseleye açıklık getirmesi gerekiyor. Geçmiş dönemde birçok devlet üniversitesiyle yurtdışındaki FETÖ'cü üniversiteler arasında önemli işbirliği anlaşması yapılmıştı. Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi gibi... Örneğin Erzurum Atatürk Üniversitesi'yle Gürcistan'daki Uluslararası Karadeniz Üniversitesi arasında yapılan anlaşmalar hâlâ devam ediyor mu? Ediyorsa neden ediyor?
İkinci önemli konu, parasal ilişkiler açısından hâlâ önemini koruyan devlet bankalarındaki "Paralel" durum. Devletin üç güçlü bankası, Ziraat, Vakıf ve Halk bankalarında ciddi oranda bir Paralelci yapılanmadan söz ediliyor. Bu bankalardaki paralel unsurların, Cemaatin iş dünyasındaki etkinliğinin sürdürülmesi için her şeyi göze alarak iş dünyasına özel ilgi gösterdikleri söyleniyor.
İddiayla söylenen şu: Araştırılsın, cemaate yakın ve yüksek himmet veren firmalara üç bankada da çok rahat ve yüksek oranda kredi veriliyor mu verilmiyor mu? Hem terör örgütü denilecek hem de devlet hiçbir önlem almayacak?
Şu da merak ediliyor; eskiden kredi alan cemaatçi olmayan her işadamının yüzde 6 gibi "Hizmet'e destek" verilmesi zorunlu tutuluyormuş, acaba hâlâ öyle mi? Benzer bir durum İller Bankası'nda da yaşanıyor. Bir yatırım ve kalkınma bankası olan İller Bankası'nın asıl amacı valilikleri, il özel idareleri ve belediyelerin yatırımlarını desteklemek. Bunun anlamı da şu: Ülkenin bütün altıyapı yatırımlarına kaynak bu bankadan aktarılıyor. Bir işadamı anlatıyor: "İller Bankası bölge müdürlerinin tercihlerine bir baksınlar, kimi korudukları görülür."
Bütün bunlar aslında devletin de gündeminde. Bir süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu. "Paralel Yapı"nın devlet içindeki röntgenini çekmek için yeni bir çalışma başlattı. Bu konuda kararlı olduklarını söyleyen DDK Başkanı Yunus Arıncı şöyle diyordu:
"Halihazırda devletin arşivine girmiş, Paralel Yapı'yla ilgili somut bir rapor yok. DDK, bunu yapacak. Hazırlayacağımız raporla, Paralel Yapı'nın işleyişi, faaliyetleri, insan ve finansman kaynakları, devlete sızma yöntemleri, hepsi ortaya konulacak, işin fotoğrafı çekilecek. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletini bu beladan kurtarmak zorundayız."