EĞİTİM - KÜLTÜR - SANAT
'Tarık Akan ve onun gibileri sevmedik, sevmeyeceğiz!..'
Yeni Akit Gazetesi Başyazarı Ali Karahasanoğlu, geçtiğimiz gün ölen Tarık Akan'ın cenazesinde yaşananlar üzerine bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
“Genelkurmay başkanı olan zat ‘gık’ deseydi!..”
Yine aynı tartışmayı yapıyoruz.
“Ölenin arkasından konuşulmaz” şablonu ile özetlenen bir tartışmanın içindeyiz.
Konu “ölenin arkasından konuşma” mı?
Hayır..
Bir kere de hayır, bin kere de hayır..
Hani birisi, “astığı astık, kestiği kestik”tir..
Millet de ondan korkuyordur..
Zorba adam hayatta iken söyleyemediklerini..
Öldükten sonra..
“Nasıl olsa artık bana bir zarar veremez” düşüncesi ile..
Bir ise, bin yaparak saldırırlar..
Biz de deriz ki..
“Yapılan yanlış.. Hayatında iken bir küçücük ikaz yapmadınız.. Korktunuz.. Öldükten sonra niye saldırıyorsunuz?”
Aktüel tartışma konumuzda, böyle bir durum var mı?
Tarık Akan hayatta iken de söyledik.
Şimdi öldükten sonra da söylüyoruz..
Tarık Akan’ın uzun boyu ile, bizi döveceğinden korkup da, sesimizi kesmiş olsak.
Öldükten sonra, “Nasıl olsa artık kimseyi dövemez” gerekçesi ile konuşmamız da riyakarlık olurdu..
•
Bana sorarsanız..
“Ölünün arkasından konuşulmaz” iddiasını dile getirenler..
Bu tez ile, “Ölümüzü sadece biz değil.. Siz de allayıp pullayın.. Böylece biz de, yeni nesilleri, bu ölülerimizin idollüğünde yetiştirelim. Yeni nesilleri de zehirleyelim!” demeye getiriyorlar..
Hayatta iken darbecilik yapan.
Başörtü yasakçılığı yapan.
Dindar insanları “Gerici” diye yaftalayan adamı..
İdol haline getirmek istiyorlar..
Doğrusunu söyleseler..
“Uzun boylu idi.. Yakışıklı idi.. Filmlerde rolünü iyi oynardı..” deseler..
Bununla yetinseler..
“Bir sanatçı idi. Allah affetsin, bazı konularda yanlış açıklamaları da olmuştu” demeseler bile..
Biz kapatacağız konuyu..
“Ölünün arkasından konuşmayalım.. Hangi birimiz kusursuzuz ki?.. Hepimizin yanlışı, günahı var” deyip, keseceğiz sesimizi..
Ama öyle yapmıyorlar..
Kendileri ahirete inanmıyorlar ya..
Bunu açıkça dile getirmiyorlar da..
Fiilen onu söylüyorlar ya!..
“Ölüm” kapıyı çalınca..
Azrail, “Bak geldim” deyince..
Ölüm gerçeği ile karşı karşıya kalınca..
Adamları hafakanlar basıyor..
Çatacak yer arıyorlar..
Saldıracak yer arıyorlar..
Ne demişiz?
“28 Şubat’a sahip çıktı” demişiz.
Yalan mı söylemişiz?
İftira mı etmişiz?
Güzel bir şey idiyse..
Siz de sahip çıkın 28 Şubat’a..
Biz de.. Hem hayatınızda.. Hem de ölümünüzden sonra..
Aynısını sizlere de, yine yazalım..
Yok, 28 Şubat’ın, binlerce öğrenciye, başörtülüye, dindara zulüm olduğunu görüyor, kabul ediyorsanız..
İdeolojinizin esiri olarak..
Sahip çıkmayın 28 Şubat’a..
Sonuçta da..
Herkes kendi savunduğu ile..
Ahirette versin hesabını..
Ama..
İdeolojinizin izah getiremediği “ölüm” ile karşı karşıya kaldığınızda..
“Ölüm ne?”, “Ahiret yok mu?”, “Ölüm ile her şey bitiyor ise, niye yaşıyoruz?” sorularına izah getirememenin verdiği eziklik ile..
İyiniyetli ikazlara da, küfürlerle cevap verecek olursanız..
Bataklıktaki seviyenizi, daha da alçaltırsınız..
Kime söylüyorum..
Tarık Akan’ın en yakın arkadaşı olduğunu söyleyen Müjdat Gezen’e..
Onun şahsında, diğerlerine..
•
Müjdat Gezen diyor ki:
“Tarık’ı herkesin sevmesini istemem. Bazılarının sevmemesi lazım. Herkes sevse kişiliksiz olurdu zaten.”
Tamam, bununla yetin işte..
Ama olur mu?
Tarık Akan’ın başörtü yasakçılarından yana tavır almasının yanlış olduğunu hatırlatana..
Tarık Akan’ın, dindar insanlar aleyhine yaptığı açıklamaların yanlış olduğunu söyleyenlere..
Küfür etmeden dururlar mı?
Hemen ardından başlıyor küfürler..
“Bazıları sevmemekte haklıdır. Çıkarcıdır.. Tarık’ı sevmemekte haklıdır. Çok aşağılık birisidir.. Sevmemekte haklıdır.”
Vay vay vay..
Rum vakfından bedavaya gelecek şekilde yer kiralayıp, 30 bin lira ücretle ilkokul çağında özel öğretim verenler çıkarcı değil..
Biz miyiz çıkarcı?
“Genelkurmay başkanı olan şu andaki şahıs, ‘gık’ deseydi, emin olun bunların hiçbiri olmazdı” diyen adam, haydi buraya o sıfatı tekrar yazmayayım.
Müjdat Gezen’in o dediği sıfatın sahibi olmayacak..
Ben mi o sıfatın sahibi olacağım?
Boşverin bu numaraları, beyler..
Nerede ise Tarık Akan’ı put yapıp, karşısına geçip ibadet yapacaksınız...
Sevmeyen, “Çıkarcı” imiş.
2007’de çevireceği film için Kültür Bakanlığı’ndan teşvik isteyen bendim sanki!
Verilmediğinde de, “Oysa geçen sene verilmişti” diyerek, AK Parti’ye savaş bayrağı açan, Tarık Akan değil, bendim sanki..
Sevmiyoruz işte..
Yasakçıları sevmedik, sevmeyeceğiz..
Zalimleri sevmedik, sevmeyeceğiz..
Darbecilerden yana saf tutanları sevmedik, sevmeyeceğiz..
İstediğiniz kadar yırtının..
İstediğiniz kadar parçalanın..
Bu ülkenin kahir ekseriyeti de..
Halkından kopuk sözde sanatçıları sevmedi.. Sevmeyecek..
Bir yandan “Atatürk” deyip..
Bir yandan da “Nazım Hikmet’çi” geçinen cahilleri..
Sevmedik, sevmeyeceğiz..
Babasının cenazesine gelip..
Namazını kılmayanları sevmedik, sevmeyeceğiz.
“Benim annem başörtülü idi.. Öğle namazı okunurken” diye başlayıp..
“Namazın okunmadığını.. Kılındığını” bilemeyecek kadar.. “Kendi inancına” diyemeyeceğim.. İçinde yaşadığı halkın inancına uzak“Darbukatör Baryam”ları sevmedik, sevmeyeceğiz.
Anladın mı, Darbükatör Baryam!