Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Genel Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Önümüzde daha uzun mücadeleler var. Bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi, her zaman tanklara ve postallara karşı verilmiyor. Bazen bir ekonomik kuruluşa, bazen dayatılmış bir yaşam biçimine, bazen bir fikre karşı veriliyor. Bütün kurum ve kuruluşlarıyla aklı ve ruhu bağımsız bir ülke olmak için mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.
Bayraktar, KADEM ile TRT ekranlarında yayınlanan "Yüzyıllık Mühür" dizisinin yapımcısı Galibarda Fikir Sanat'ın işbirliğiyle gerçekleştirilen "Çanakkale'den 15 Temmuz'a Kadın Kahramanlarımız" etkinliğinde katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına, 15 Temmuz'daki darbe girişiminde şehit olanlara rahmet, gazilere de şifa dileyerek başlayan Bayraktar, insanın kendi varlığını, bazen sadece bir saniyelik, bazen de 100 yıllık bir süreçte idrak edebildiğini belirtti.
Bayraktar, "Bugünlerde öyle hadiseler yaşıyoruz ki varlığımızın hakikatini ancak tarihsel bir zeminde anlamlandırabiliyoruz. 15 Temmuz'dan itibaren yaşadığımız süreci, 100 yıllık bir tarih tezgahına yatırdığımızda, her şey bir başka anlam kazanıyor. Aslında tarih bize, sadece bugün için yaşamadığımızı öğretiyor." ifadelerini kullandı.
Bir şeyin tarih ölçeğinde değerlendirildiğinde anlamının değiştiğini, derinleştiğini dile getiren Bayraktar, şöyle devam etti:
"O halde biraz tarihin önünde diz kırıp, onun öğrencisi olalım. Ülkemizde yaşanan hain darbe girişimini, Çanakkale Savaşı izleğinde ele aldığımızda, yaşananların bu topraklarda bin yıldır devam eden bağımsızlık mücadelesinin bir parçası olduğunu görürüz. Bütün hegemonyalardan kurtulma iradesiyle geleceğini inşa eden bir ülkenin, demokrasisine ve özgür iradesine kasteden bu girişim de tarihin zorlu mücadelelerinden farksızdı.
Her milletin hayatında önemli zaferler, önemli dönüm noktaları vardır ama bizim milletimiz öyle bir millettir ki bin yıldır medeniyetler beşiği Anadolu'nun nöbetini tutmaktadır. Her daim üzerinde yaşadığı vatan toprağının mücadelesini vermiş, bağımsızlığına kasteden düşman karşısında hazır beklemiştir.
Ortadoğu'ya, Afrika'ya, Kafkasya'ya, Balkanlar'a açılan bütün kapılarıyla bu topraklar, egemen güçlerin adeta büyük bir satranç tahtası olarak görüp üzerinde hamleler yaptığı bir coğrafyadır. O nedenle, bu topraklarda yaşayanlar da sıradan halklar değildir. Milletimiz, yaşadığı coğrafyanın öğrettikleriyle bilge bir millettir. Her zaman vatan emanetinin şuuru içinde olmuştur."
Bayraktar, bu milletin Allah'ın izniyle yenilmeyeceğini, milletin gayretiyle Anadolu'nun hiçbir zaman esir düşmeyeceğini vurgulayarak, "15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde tankların karşısına dikilen Safiye Bayat'ın, Çanakkale'de 600 kişilik düşman alayının önünü kesen Nezahat Onbaşı'dan ne farkı var? Dev kamyonları, tankların üzerine süren kahraman kadınlarımızın, Nene Hatunlardan, Kara Fatmalardan ne farkı var?" diye konuştu.
"15 Temmuz öncesine göre daha bilinçli olduğumuzu düşünüyorum"
Bayraktar, 15 Temmuz'da tankların önüne yatan nice yiğitler tanıdıklarını, günlerce vatan nöbeti tutan güzel insanlar gördüklerini aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Akif'in dediği gibi, 'Asım'ın nesli diyordum ya / Nesilmiş gerçek / İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.' 15 Temmuz, bize millet olma şuurunu yeniden hatırlattı. Genç nesillere bu vatanın değerini öğretti. Çanakkale'den bugüne, 100 yıllık bir tarihi miras kıldı.
Bugün, 15 Temmuz öncesine göre milletçe çok daha bilinçli olduğumuzu düşünüyorum. Bu noktada, bizleri daha da bilinçlendiren, tarihin tecrübeleriyle buluşturarak kendimizi daha güçlü hissettiren tüm çabaları takdir ediyorum. 'Yüzyıllık Mühür' de bunlardan birisidir. Tarihi bize, bizi tarihe ait kılan bu yapımın tüm emekçilerini tebrik ediyorum. Çanakkale Savaşı'nın kadın kahramanlarına ekranlarını açan TRT'yi kutluyorum.
Benzeri yapımların sayısının artmasını diliyorum. Önümüzde daha uzun mücadeleler var. Bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi, her zaman tanklara ve postallara karşı verilmiyor. Bazen bir ekonomik kuruluşa, bazen dayatılmış bir yaşam biçimine, bazen bir fikre karşı veriliyor. Bütün kurum ve kuruluşlarıyla aklı ve ruhu bağımsız bir ülke olmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Üzerinde yaşadığımız topraklar bunu gerektiriyor çünkü. Bu toprakların bize öğrettiği de beklediği de bu. Nice şehidin kanı var çünkü bu topraklarda. Bu emaneti en doğru şekilde taşıma sorumluluğu bundan sonra hepimize ait. Duam odur ki Çanakkale'den 15 Temmuz'a, vatan için mücadele ruhu üzerimizde hep baki kalsın."
"Cumhurbaşkanımızı coğrafyanın ortak aklının, tepkisinin özeti olarak görüyoruz"
TRT Genel Müdürü Şenol Göka da TRT'nin çok güzel bir çalışma sergilediğini, diziler ve programlar olmak üzere kurumun mesaj bütünlüğü içerisinde milletin arzu ettiği şekilde mesafe katettiğini söyledi.
Göka, TRT tarafından benzer şeylerin, unutulmaması, kamuoyu oluşturulması ve ortak bir duygu geliştirilmesi için tekrarlandığını aktararak, "Tüm bunları düşündüğümüzde, bir tarihi bütünlüğü, geleneksel değerlerin, ailenin korunmasını ve vatan sevgisi yönünde insanlarımızın iyi motive olmasını sağlayacak bir bütünlüğü oluşturduğumuzu veya oluşturmaya çalıştığımızı sanıyorum, sizler de görüyorsunuz" dedi.
"Bu coğrafyada ortak bir kültürün oluşturduğu ortak bir duygu var. Bu ortak duygunun hemen hemen her insanda oluşturduğu ortak bir motivasyon var."ifadelerini kullanan Göka, şöyle devam etti:
"Bütün bunları özetleyen de biri var. Cumhurbaşkanımız, bütün bu coğrafyanın özetiydi, çünkü bütün bu coğrafyanın kültürünün oluşturduğu duyguyu sembolize ediyordu. Onu artık herhangi bir yönetici, siyasi kişilik ya da kimlik olarak görmüyoruz, biz bütün bu coğrafyanın ortak aklının, tepkisinin özeti olarak görüyoruz. O yüzden de o gün vatanı olanlarla, vatanı olmayanların mücadelesinin kesinleştiği ve ayrıştığı bir çağrıyla karşı karşıya kaldık.
Vatanı olanlar bizlerdik. Bizler vatanına sahip çıkan, milleti olan insanlardık. Fakat karşımızdakiler, her ne kadar üniforma giymiş olsalar da vatanları yoktu. Dolayısıyla da vatanları olmadıklarından milletleri de yoktu.
Aynen bir işgal kuvveti gibi saldırıyorlardı. Bir vatan, millet duyguları olsaydı, böylesine hunharca, çılgınca, gözü dönmüşçe saldırabilir miydi? Mümkün değil. Garip bir dünyanın, inancın insanıydılar. Millet kendisine girişilen bu hareketi affetmedi. Hiçbir şekilde de affetmeyeceğini göstererek sokaklara döküldü."
Vatandaşların darbe girişimi sırasında TRT'nin önüne de geldiğini belirten Göka,"Orada da 8 kardeşimiz vuruldu. Onlar açısından aşağılayıcı, bizim açımızdan şerefli bir mücadeleydi ve Türkiye tarihinde, belki de darbeler tarihinde sembolik bir anlam taşıyan TRT... Yine vatanı olanların geri almak istemesiyle çok sembolik bir zaferle sonuçlandı.
Bu vatanı olmayanlar, vatanı olanlara karşı 'Onlar nasıl olsa korkar, çekilirler' diye düşünerek böyle bir kalkışmaya girişti. Bu defa farklı bir şey vardı. Bu defa o vatanın özeti olan birisi onların bütün duygusunu en üst düzeyde temsil ederek, bizzat onları harekete geçirecek bir motivasyon sağlıyordu. Bunun farkında değillerdi" diye konuştu.
Göka, 15 Temmuz gecesinin asıl kahramanlarının kadınlar olduğunu dile getirerek, kadınların sosyal hayattan asla çekilmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Darbe girişiminde sokaklara çıkan kadın gazilerden Safiye Bayat, Adeviye Gül İsmailoğlu, Ayla Aşkın, İman Bedir ve Ayla Gül Kasarcı'nın yaşadıklarını anlattığı etkinliğe, KADEM Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz, TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler ile dizinin oyuncuları da katıldı.
Etkinlikte, "Yüzyıllık Mühür" dizisinin "Kadın Kahramanlar" bölümünün gösterimini de gerçekleştirildi.
Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın, AA'nın fotoğraflarının da yer aldığı "15 Temmuz Sergisi"ni gezdiği etkinlik, aile fotoğrafı çekilmesinin ardından sona erdi.