Almanya'nın Ermeni soykırımını tanıdığını deklare etmesi…
Bunun anlamı nedir ve bu olay Ermeni konusuyla sınırlı tekil bir olay mıdır?
Almanya'nın özgür ve bağımsız bir ülke olduğunu kabul edersek her şey doğal tarihsel seyri içinde gelişiyor diye düşünmemiz imkân dâhilinde olur. Ancak acaba Almanya özgür ve bağımsız bir ülke midir?
Daha önce de söylemiştim, Almanya en dibinde, İsrail'in sömürgesi durumunda bir ülke konumundadır. İkinci dünya savaşı sonundan bu yana Almanya İsrail'e haraç ödeyen bir ülke halindedir. Dolayısıyla özellikle dış politika konusunda verdiği kararlar onun özgür ve bağımsız kararı olarak kabul edilmemelidir…
GÜNCEL
Postmodern Haçlı seferi
Yeni Şafak yazarı Rasim Özdenören, Almanya'nın Ermeni Soykırımı Tasarısı'nı gündemine almasına, tarihsel bir bakış açısıyla yaklaştı.
09 Haziran 2016, Perşembe
Yeni Şafak yazarı Rasim Özdenören, Almanya'nın Ermeni Soykırımı Tasarısı'nı gündemine almasına, tarihsel bir bakış açısıyla yaklaştı.
İşte o yazı:
Bu son Ermeni soykırım kararında da onun bir başına hareket ettiğini düşünmek yanıltıcı olur.
Öte yandan ABD'nin de İsrail ile bir paranın yazı ve tura yüzünü paylaştıklarını akılda tutmamız gerekiyor…
Bu basit bilgilerden ve önkabullerden (assumption) hareket ettiğimizde olan biteni anlamamız kolaylaşır.
İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'nin öngörüsünü yabana atmamalıyız. O, Osmanlı devletinin parçalanması bitmemiştir diyordu. Bunu, hem de 1960'lı yılların başlarında Türkiye ziyareti esnasında söylemişti. Osmanlı Devletinin parçalanma nedenini bir Haçlı saldırısı olarak kabul edebiliriz. İşte o Haçlı saldırısının devamı yaşanıyor elan…
Ne ki, bu son Haçlı saldırısı bir postmodern saldırı olarak değerlendirilebilir. Ona yakıştırılan vekâleten savaş da uygun bir adlandırma görünümünde...
Cephede çeşitli adlar altında kurulmuş olan terör örgütleri yer alıyor. Bu örgütlerin kendi özgür ve bağımsız iradeleriyle hareket etmediği besbelli... Üyeleri ve cephede savaşan ve ölen elemanları da aslında paralı asker… Dolayısıyla bu örgütler nezdinde ve görünüşte onun uğruna öldüğünü düşünen gayretkeşler de mahiyetini bilmedikleri bir gaye uğruna telef oluyor.
İmdi, bu tablo muvacehesinde hedef alınması gereken merci, sahnede ve ortalarda görünen örgütler ve devletler olmamalı… Onların dizginini elinde tutan güç ya da güçler muhatap alınmalı… O güçleri muhatap almak demek onlarla kafa kafaya toslaşma anlamına da çekilmemeli…
ABD'nin ve İsrail'in Ortadoğu'daki politikasının temel nirengilerini bilmek söz konusu savaşımda Türkiye'nin elindeki en kritik kozdur.
Türkiye bu kozu 2009 Davos toplantısına kadar gayet ustaca tasarruf etmişti. O toplantı, dış politikada hat değiştirmenin miladı oldu. Ve o toplantıya kadar dış politikada sıfır sorun ön alırken, o tarihten sonra ülke içerde ve dışarda sorunlar yumağı haline getirildi.
Hâlihazırda gerek ülkeler nezdinde gerek terör örgütleri nezdinde Türkiye'ye karşı yürütülen Haçlı seferlerini kaynağında kurutmanın ve yok etmenin yönteminin de böylece apaçık ortada olduğunu belirtmiş oluyoruz. Bu savaşımda kafa kafaya toslaşarak değil, hasmın gücünü kendi lehine imale etmek suretiyle sonuç almayı hedeflemek gerekiyor.