GÜNCEL
'Önce Kudüs sonra Suriye ve Türkiye...'
Üç dine ev sahipliği yapan Kudüs’ün sadece İsrail’in tekeline verilmesi, Arzı Mev’ud’la (vadedilmiş topraklar) birlikte ‘Büyük İsrail’ projesini hayata geçirmek için atılan bir adım olarak değerlendiriliyor. Söz konusu topraklar içerisinde Suriye ve Türkiye de var...
Arap Baharı ile başlayan gösteriler, baharın birer birer Müslüman ülkelere sıçraması ve kışa dönüşmesi, ardından terör örgütlerinin ortaya çıkışı ve kaos...
Türkiye Gazetesi'nden Selçuk Böke'nin haberine göre İsrail'in ekmeğine yağ süren bu durum, siyonistleri Arzı Mev'ud'la (vadedilmiş topraklar) ilkesine bri adım daha yaklaştırıyor. Bölgedeki ülkelerin bölünüp, parçalanmasına resmi ve gayriresmi yollarla destek verdiği bilinen İsrail'in Suriye'deki savaşın devam etmesini istediği ve IKBY referandumuna açıkça, tek başına destek vermesi halen hafızalarda tazeliğini koruyor.
Hal böyleyken ABD Başkanı Donal Trump'ın Kudüs kararı Büyük İsrail' projesinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Ayrıca söz konusu topraklara Suriye ve Türkiye'nin de dahil olduğu bilinirken Suriye Türkmen Meclisi'nin kurucusu ve eski başkanı Samir Hafez, ünlü Fransız yazar Emile Zola'nın Rougon Macquart serisini hatırlatıyor. Hafez, “Zola eserinde, 19. asırda Osmanlı'nın maddi sıkıntı içinde dönemde Suriye'nin İsrail'e bağlanmasını işlemişti" diyor...
"İSLAM DÜNYASININ KALBİNE BİR SALDIRI"
Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin:
“Bu İslam dünyasının kalbine yapılmış bir saldırıdır. Daha çok Evanjelist Siyonistlerin yaptığı bir tezgâh. Tabii bunun İslam dünyasında ve uluslararası siyasette yankıları olacaktır. Bu sadece Müslümanlar için değil, Kudüs'te bulunan Hıristiyanlar için de büyük bir problem olacaktır. Çünkü Kudüs üç dine merkezlik yapan bir yer. Dolayısıyla oranın İsrail'in başkent yapılarak Siyonizm'in yönetimine verilmesi, tek dinin tekeline bırakılması, tek dinin merkezi hâline döndürülmesi hiçbir şeklide Kudüs'ün yapısına ve tarihine uygun değildir. Kudüs-i şerif barış yurdu, esenlik yurdu olarak tarihte yer almıştır."
"OSMANLI KUDÜS'Ü UUSLARARASI SİYASETE ALET ETMEDİ"
"Osmanlı burayı hiçbir şekilde uluslararası siyasete ve çatışmaya alet etmediği için dört asır boyunca huzur ve sulh içinde yönetmiştir. Trump'ın yaptığı bu hamle Kudüs meselesini özelde, Filistin meselesini ise genelde önce iç politikaya alet etmek ve ardından uluslararası çıkar çatışmalarına peşkeş çekmektir. Bu aynı zamanda medeniyetler çatışmasının da fitilini ateşleyecek bir olaydır.”
"TRUMP YAHUDİ LOBİSİNİN DESTEĞİNİ ALMAYA ALIŞIYOR"
Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu:
“Trump'ın seçilmesi onu doğrudan ABD başkanı yapmaya yetmedi. Özellikle atamalar sürecinde istediği ekip çalışamadı, bir kısmı görevden alındı, ardından Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn'in FBI-CIA soruşturmaları kapsamında yargıya taşındı. Bütün bular Trump'ın başkanlıktan azledilmesine kadar varacak bir süreç ortaya çıkardı. İsrail'in ABD sistemindeki etkinliğine dayanarak, Yahudu lobisinin desteğini alıp bu sıkışmışlıktan kurtulmak isteyen Trump, uluslararası hukuku hiçe sayıp işgalci bir devletin önünü açarak yeniden büyük gerilimlere, kana ve gözyaşına yol açabilecek bir süreci tetikleyen hamle yaptı. Bunu, kişisel bir takım ikballerin ortaya çıkarttığı büyük sonuçlar olarak görmek gerekir. İsrail bir garnizon devlet. Bir anlamda batılı küresel sömürü tarzının ileri karakolu gibi. İsrail'in Mescid-i Aksa'yı kaldırmaya yönelik çabalarını biliyoruz. Bu süreç ABD eliyle de hızlanıyor. Bu da tabii Orta Doğu'da yeni savaş ve gözyaşına olacağını gözler önüne seriyor."
"TURMP SIKIŞMIŞ DURUMDA..."
Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın:
"Trump içerde fena hâlde sıkışmış durumda. Kendisi için bir çıkış yolu aradı. İkincisi İsrail'e vermiş olduğu bir söz vardı. Üçüncüsü de yakın çevresinde olan hemen hemen herkes zaten abartılı bir şekilde İsrail yanlısı. Bence artık durdu durdu ‘tam zamanı geldi' diye düşündü. Suudi Arabistan'ın da İsrail'le ilişkilerini geliştirdiği bir dönemi görerek böyle bir adım atmayı tercih etti. Ama tabi sonuçları bölge barışı ve istikrarı için çok ağır olabilir."
VAADEDİLMİŞ TOPRAKLAR: SURİYE, TÜRKİYE...
Yahudilerin Ortadoğu'da kendilerine vaadedildiğine inandıkları sınırların nereler olduğu tartışma konusu olurken Türkiye'nin güney ve güneydoğu kısmından bir bölgenin de bu sınırlar içerisinde kabul edildiği biliniyor. Bunun dayanağı ise Siyonistlerin tarihindeki yapı taşları. İşte o taşar:
- Theodor Herzl'in 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde yapılan I. Dünya Siyonist Kongresi'nde yaptığı konuşma: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı'na dayanır. Sloganımız David ve Salamon'un (Davud ve Süleyman) Filistin'i olacaktır."
- İsrail'in Başbakanlarından Ben Gurion'un 1948'de İsrail devletini ilan ederken yaptığı konuşma: “Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır."
- 1974 yılında zamanın İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron: “Türkiye de alaka alanımız içindedir.”