GÜNCEL
Mevlid Kandili törenleri ilk ne zaman başladı?..
Bundan tam sekiz asır önce Irak’ta hüküm süren Beğteginli Beyi Kökböri’nin düzenlettiği ilk muhteşem mevlid törenleri bütün İslâm ülkelerine örnek olmuştu.
Bu gece Mevlid Kandili. Türkiye'de ve birçok İslam ülkesinde mevlidler okunacak. Irak'ta bir beylik kuran Beğteginli hükümdarlarından Muzafferüddin Kökböri'nin 1200'lerde düzenlettiği muhteşem mevlid törenleri, daha sonra İslam dünyasına yayılmıştı.
İLK MEVLİD TÖRENLERİ
Erbil Beyliği olarak da adlandırılan Beğteginliler, bir Türk komutanı olan Ali Küçük tarafından 1132'de kurulmuş, 1233'e kadar devam etmiştir.
Başkenti Erbil olan Beğteginliler Şehrizor, Hakkâri, Tikrit, Sincar, Harran, Urfa ve civarında hüküm sürmüştür.
Bu beyliğin hayırseverliğiyle ve Haçlılar'la mücadelesiyle tarihe geçen hükümdarı Muzafferüddin Kökböri, Hz. Peygamber'in doğum yıldönümlerinde muhteşem mevlid törenleri düzenlemesi Türk hükümdarına bütün İslam dünyasında bugüne kadar gelen büyük bir şöhret kazandırdı. Hükümdarın cömertliğinden ve ilme desteğinden dolayı beyliğin merkezi Erbil, Muharrem'den Rebiülevvel'e kadar, üç ay boyunca İslâm dünyasından gelen âlimlerle dolup taşardı. 1207'de Kökböri tarafından düzenlenen mevlid töreninde okunmak üzere İbn Dihye el-Kelbî'nin kaleme aldığı "Kitabü't-tenvir fî mevlidi's-sirâci'l-münir" adlı eseri ilk mevlid kitaplarındandır.
Kökböri'nin tertiplediği muhteşem mevlid törenleri Mısır'da daha önce Fâtımîler döneminde düzenlenen törenleri unutturdu. Kökböri'nin düzenlettiği törenler diğer İslam memleketlerine de örnek oldu ve birçok ülkede âdet hâline geldi. Bu beyliğin tarihini ve mevlid törenlerini Gülay Öğün Bezer'in "Begteginliler (Erbil'de bir Türk Beyliği)" isimli önemli eserinden okuyabilirsiniz.
OSMANLI'DA MEVLİD
Beğteginliler'den sonra diğer Türk devletlerinde de mevlid törenleri devam etti. Osmanlı döneminde de kandiller her zaman büyük törenlerle kutlanırdı. Halide Aslan "Osmanlı İmparatorluğu'nda Mübarek Gün ve Gecelerden Kandiller" isimli bir makalesinde ve Ahmet Önal da bir araştırmasında bu törenleri teferruatlı olarak anlatmıştır.
Hz. Peygamber'in doğum günü olan 12 Rebiülevvel, Mevlid Kandili olup, Osmanlılar tarafından resmî bir törenle kutlanmaktaydı. Kandile yönelik resmî hazırlıklar, İstanbul kadısının hilalin görüldüğünü, yani Rebiülevvel ayının girdiğini bildiren ilâmının Bâbıâli'ye takdimiyle başlardı. Bu günlerde hacıların selametle Şam'a vardıklarına dair emirülhacın mektubunu ve Mekke şerifinin nâmesini getiren müjdeciler İstanbul'a ulaşırdı. Kandilden birkaç gün evvel padişaha hangi camiye ve saat kaçta gideceği sorulur, alınan cevaba göre de törene katılacaklara camiye gelmeleri gereken saat ve dakikayı bildiren saat pusulaları gönderilirdi.
Padişahın herhangi bir sebeple kandile katılamaması veya müjdecilerin gelmemesi hâlinde resmî tören uygun zamana ertelenir, yalnızca umumî kutlamalarla yetinilirdi.
Mevlid okunacağı gün, kendisine davetiye gönderilmeyenler sabahın erken saatlerinden itibaren, davetiye gönderilenler ise belirtilen saatte tören kıyafetleriyle camiye gelerek kendilerine ayrılan yerlere otururlardı.
Devlet erkânı camide yerlerini alınca sadrazam veya onun yokluğunda sadaret kaymakamı Bâbıâli ricâliyle birlikte alayla gelir, mihrabın içindeki seccadeye oturur, diğerleri onun etrafında halka şeklinde yerleşirlerdi.
Herkes yerini alınca Fetih Sûresi okunmaya başlanırdı. Bu esnada, saraydan alayla ayrılan ve geçeceği yollara kum dökülen padişah camiye gelerek mahfel-i hümâyûna girerdi.
Sultanın geldiğinin işareti olmak üzere mahfelin kafesi açılır, herkes ayağa kalkar, sadrazam ve şeyhülislâm padişahı selamlar, kafes tekrar kapanır ve herkes yerine otururdu.
MEVLİD ŞEKERİ
Ayasofya şeyhi, Sultanahmet şeyhi ve nöbetçi şeyh sırayla kürsüye çıkıp vaaz verirler, şeyhler kürsüye çıkarken cemaate şerbet ve buhur dağıtılırdı. Vaazlar bitince mevlidhânlar mevlid okumaya başlarlar, ikinci mevlidhânlar "Geldi bir ak kuş kanadıyla revân/Arkamı sığadı kuvvetle hemân" beytini okuyunca cemaat ayağa kalkardı. Bu sırada sadrazam, Mekke şerifinin nâmesi ile emirülhacın mektubunu müjdecibaşıdan alıp, reisülküttap eliyle padişaha gönderirdi. Reisülküttap, mektubu padişahın huzurunda yüksek sesle okuyup, tekrar eski yerine dönerdi.
Medine'den padişaha gönderilen hurma sadrazamdan başlamak üzere devlet ricâline ikram edilirdi.
Üçüncü mevlidhân mevlid okurken vakıf mütevellileri cemaate şeker dağıtır, mevlidin bitmesiyle devlet ricâli haricindekiler evlerine dağılırdı.
Devlet ricâli ise caminin önünde alay düzeni alıp, padişahı beklerdi.
Padişah, camiden çıkınca kendisini bekleyenleri selamlayıp alayla saraya dönerdi.
MECLİD 3.MURAD DÖNEMİNDE RESMİLEŞTİ
Osmanlılar'da Mevlid kutlamalarının Kanunî döneminden itibaren saray teşrifâtında yeraldığı, Üçüncü Murad döneminde artık tamamen resmîleştiği anlaşılmaktadır.
Üçüncü Murad, 1588'de Mevlid Kandili münasebetiyle bütün minarelerde kandil yakılmasını, cami ve mescidlerde mevlid okunmasını emretmişti.
Mevlid kandillerinde resmî tören, İstanbul'da önceleri Ayasofya, inşasından sonra da genelde Sultanahmet Camisi'nde yapılırdı. Padişahın bazen başka bir camiyi tercih ettiği de olurdu. Tören nerede yapılırsa yapılsın, bu vesileyle dağıtılan şeker ve şerbet ile mevlidhânlara verilen câize ve hil'atlerin bütün masrafları Birinci Ahmed'in bu maksatla tesis ettiği vakıftan karşılanırdı.
19. yüzyılda Mevlid Kandili
19. yüzyılda Mevlid töreninin ve alayının icrasında bazı değişiklikler olduysa da mahiyeti muhafaza edildi. Ayrıca gece şehrin kandillerle süslenmesi ve ertesi gün ikindi vaktine kadar top atılmasıyla kutlamalar daha da genişletildi. Eyüp ve Suriçi'ndeki camilerin yanı sıra, Beylerbeyi, Nusretiye, Hamidiye, Dolmabahçe'deki Valide camileri de törene dâhil edildi. İkinci Abdülhamid ise bu töreni, inşasından sonra daima Hamidiye Camisi'nde yaptırdı. Kandil akşamı sarayda ilk kutlamalar gerçekleştirilir, ertesi gün alayla Hamidiye Camisi'ne gidilir ve burada resmî tören icra edilirdi. Harem kadınları da arabalarla alaya katılırdı. O gün padişahı görmek ve töreni izlemek için cami çevresine binlerce kadın ve erkek toplanırdı. Saray hademelerinin tören sonunda ipek futa içinde dağıttıkları şekerleri kapmak için herkes birbiriyle yarışırdı.