GÜNCEL
Mete Yarar'ın şoke eden açıklamalar sürüyor..
Güvenlik Uzmanı Mete Yarar, darbe girişimi ve sonrasında yaşananlarla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Yarar, Zekai Aksakallı Paşa'nın Özel Kuvvetler'deki bütün personelin cebine koyduğu 8 emri canlı yayında açıkladı.
Güvenlik Uzmanı Mete Yarar Habertürk TV'de Veyis Ateş'in sunumuyla ekranlara gelen Akılda Kalanlar programına konuk oldu. 15 Temmuz darbe girişimini değerlendiren Yarar: "İki haftadır ara vermiştim. Olayların her geçtiği yeri gözümle görmeye çalıştım. “Olayı çok hikayeleştiriyorsun” diyorlar. İnsan hikayelerini çıkarırsan ne kalır geriye, sayılar kalır. 245 insan şehit oldu desem ne anlam ifade ediyor. Hikayesini anlattığımda anlam kazanıyor." diye konuştu.
Güvenlik Uzmanı Mete Yarar'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"O ÇOCUK NE İÇİN ŞEHİT OLDUĞUNU BİLİYOR"
Bunu hikayeleştireceğim ve vazgeçmeşeceğim.
Geçen gün bir toplantıdaydım, işadamlarına ne yaşandığıyla ilgili bir briefing veriyorum. Sayın Numan Kurtulmuş'un ablası da geldi. Kendisi şöyle bir gerçek olay anlattı: Bu olay başladığında ilk önce Vatan Caddesi'ne çıkıyor, ardından İBB'nin olduğu yere doğru gidiyor. Çatışmalar çok bol orada. ‘Gözümüzün önünde insanlar şehit edilmeye başlıyor. Birisi yanımdan koşuyordu' diyor, kolundan tuttum çocuğu, ‘arkadaşların vuruluyor kendine dikkat et' dedim. Dönüyor çocuk diyor ki, ‘Annem bugün ölmek için güzel bir gün' diyor. O şehit çocuk ne için öldüğünü biliyor. Demokrasi, inandıkları ve değerleri için. Bunları anlatmaktan vazgeçtiğimde sayı olur. Anlattığımızda insanlar anlam verebiliyorlar.
"O GECE MİT'TE DİRENEN KAHRAMAN BİR EKİP DE VAR"
Olayın kronolojisi çıktığında, ne büyük bir tezgah olduğunu, yaşadıklarımızın bunun sadece küçük bir parçası olduğunu anlayacağız. Biz birinci seviyeyi yaşıyoruz. Bunu doğru anlayalım ki bir sonraki aşamaya geçelim.
Anlatmadığım bir bölüm vardı. MİT'ten bir ekibin yaptıklarıyla ilgili bir olayı anlatmamıştım. İsmini vermek istemiyorum. O gece özel kuvvetlerle ilgili bölümü anlatmıştım. O gece direnen birçok ekip var.
Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı'nın Külliyesi'ni koruyorlar. Uçaksavar füzelerini ele geçirip Külliye'ye gidiyorlar. Üçünü kullanıp F-16'ların Külliye'ye tekrar geri gelmelerini engelliyorlar. Yerden havaya uçaksavar füzesi.
Elinden geldiğince MİT'in karargahını koruyor. Bu ekip aynı zamanda özel kuvvetlerin ihtiyacı olan malzemeyi de onlara gönderiyor. Benim kurumum onun kurumu diye bir şey yapmıyorlar, mücadeleyi direnen diğer kurumlarla omuz omuza mücadele veriyor MİT ekibi.
MİT ekibi 10 tane füzeyi, biliyorsun o zaman Cumhurbaşkanı İstanbul'a geliyor, evine gidecek, evine gidebilmesi için emniyetinin sağlanması lazım, 10 füze Kısıklı bölgesine götürülüyor. Oradaki ekipler günlerce omuzlarında füzeyle bekliyorlar.
"İSİMSİZ KAHRAMANLAR KARŞILIĞINI GEREKLİ YERLERDE ALIRLAR"
Bunlarla gruru duydum. O yapan ekip birileri tarafından görülmüş. Layık oldukları yerlere getirilmişler. İsimsizler ama bilmesi gerekenler bilmişler. O gece direnenler bu dirençleriyle ve vatan sevgileri karşılığında gerekli yerlere geldi.
Son terfi eden generallerden biri o gece gazi. Jandarma genel komutanlığına gidiyorlar, nizamiye kapısında çatışma çıkıyor. Gazi oluyor. General oldu son terfide.
3.5 AY ÖNCEDEN AMERİKALILAR TÜRKİYE'DEN ÇIKMAYA BAŞLADI
(26 Mart'ta Türkiye'deki bütün ABD askeri personelinin aileleriyle tahliyesi kararı üzerine 31 Mart'ta yazdığı ‘Acil Tahliye' yazısı)
(ABD o günden beri bunu biliyordu da tedbirini mi alıyordu) Mükemmel cinayet yoktur, mutlaka bir iz bırakırsın. Libya, Mısır, Irak, Suriye örneğini inceledim. Libya'da 6 ay önce ABD şirketleri kapatılıp çıkıyor ülkeden. Bu olaylar başladığında beni kıllandıran şuydu:
İncirlik Üssü'ne gittim. Habertürk'te yayınladık. İncirlik Üssü o kadar korunan bir yer ki.
Örnek anlatayım: İçerisinde ilerlerken arkadaşlar, iki kameraman arkadaşımızı uyardım, “Burası özel bir üstür, sakın kamerayı müsaade edilen bir yerin üstüne kaldırmayın. Kaldırırsanız 15 saniye sonra yanımızdalar” dedim. Kocaman bir üs, ilerliyoruz. Galaxy'ler duruyor, karemayı şöyle bir kaldırdılar refleksle. Gördüm, indirdim kamerayı, önümüzü kestiler üç arabayla.
Asker ailelerini buradan tahliye etmeleri neden olabilir diye düşündüm. Brüksel'de bomba patladığında NATO karargahını mı boşaltıyorsun. Bun dediğimde, örnek bana başka ülkeleri gösterdi. Libya, Mısır…
Bir şey bekliyorlardı ve bu şey IŞİD saldırısı değil. 3.5 ay öncesinden tedbir alındı. Böyle başlar bu işler. Arkasından İstanbul'da oturuyor. Devamlı arkadaşlarımdan telefonlar geliyor.
3 gün öncesinde beni arkadaşlar aradı. Suriye'ye giden NGO'lar yani yardım kuruluşları çıkmaya başladı, tahliye ediyorlar diye.
Gazeteci arkadaşlarımla beraberdik. Bana bir hikaye anlattı. Birisi şey söylüyor dedi: Son dönemde özellikle bazı gruplar evlerini satıp dışarı çıkıyorlar dedi. Birine sorduk dedi: Bunların hepsi darbeden 1 hafta önce konuştuğumuz mesele. Şöyle demiş konuştuklarında; Türkiye'de yaklaşık 4 sene bir iç savaş olması bekleniyor. Bize çıkın dediler. Şimdi satıyorsanız satın malzemelerinizi, daha sonra daha ucuza yine alırsınız 4 sene sonra demişler.
Hepsini koyuyorum üstüste. Bu işte bir tuhaflık var diyordum. “IŞİD Türkiye'de saldırıları neden üstlenmiyor” diyordum. Bu işte bir sıkıntı vardı. Dünyanın her tarafında terör saldırısı yaparken neden Türkiye'de siyasal saldırı yapıyorlar, seçimleri etkilemek için saldırıyorlar? O kadar spesikif saldırıyor ki, Türkiye'nin ekonomisiyle oynamaya çalışıyor. Rus uçağı düşürülüyor, Rus turistler Türkiye'ye gelmekten vazgeçiyor, 3 gün sonra Sultanahmet'te Alman turistlere saldırıyor. Bu işte bir tuhaflık vardı.
Herkesin uğraştığı o kadar çok şey var ki. Kafamızı kaldıramayacak kadar bizi boğdular. 1 yıl hendekleri konuştuk. Her gün IŞİD roket atıyor. PKK hayatımda görmediğim kadar saldırı yapıyor. Hepsi aynı anda. Darbeye hazırlık için güvensizlik ortamı yaratılmış. Bu kadar net.
Yaw kardeşim, PKK IŞİD'e saldırmış 22 Temmuz'da, 23 Temmuz'da Türkiye “IŞİD terörle mücadelede birinci önceliğimiz” demiş, ertesi gün PKK iki tane polisimizi uyurken şehit ediyor. Bir terör örgütü hoşlanmadığı iki tane grup grup çatışacak, yok diyecek siz çatışmayın bir de ben araya gireyim.
Çekili kenara bekler. Yok ama o da girdi araya. Üç cephede çatışıyoruz. Türkiye'deki saldırıların hepsinin IŞİD saldırısı gibi sunulduğunu söylüyordum o zamanki yazılarımda. (Onların kim olduğu çıktı mı ortaya) Çok net: FETÖ.
SUİKASTA GİDENLER KURMAYLIK AKADEMİSİ ÖĞRENCİLERİ VE YARISINDAN ÇOĞU SEMİH TERZİ'NİN TUGAYI'NDAN
Birlik dışına çıkarılan, ilişiği kesilen kişi sayısı Özel Kuvvetler'den 200 kişi. Sistem değiştiriliyor. Sistem bunların elinde olunca sistemi de bozuyorlar. Kefalet sistemi değişti, atama sistemi geldi özel kuvvetlerde. O gece Marmaris'te Sayın Cumhurbaşkanı'na giden suikast timi Harp Akademileri'nden gidiyor. Hepsi kurmay. Öğrenciler. O kurmay ekibinin neredeyse yarısından çoğu Semih Terzi'nin tugayından o sene kurmay sınavını kazananlar. İlginç olan bir şey daha söyleyeyim: Bir tugaydan bu kadar adamın kazanması mümkün değil.
Senaryoyu anlasınlar diye söylüyorum. Adamlar topluca kurmaylık sınavı kazandırılıp akademiye gönderilmiş. Biz küçük puzzle'lara bakıyoruz. Sayı verdiler yanılmıyorsam 13 kişi. Böyle bir yüzde yok. Başlarındaki o binbaşı o sene kursa gidiyor, Silahlı Kuvvetler Akademi'sine. Bu işi engelleyecek olanlar bir şekilde kurslar çıkartılarak başka yerlere gönderiliyor.
Biz neyi görüyoruz, o gece yaşananları görüyoruz. Öyle bir tezgah var ki… Bunu bozan halkın direnci, Silahlı Kuvvetler'in içindeki benim de tüylerimi ürperten ayrıntılar.
13 TEMMUZ'DA UYAP'A BİR HAKİM "FETULLAH GÜLEN MEHDİDİR" MAHKEME KARARI YÜKLEDİ
En çok şok olduğum, 13 Temmuz'da UYAP'a verilen bir yargı kararı var. Bir hakim 13'ünde tek başına karar veriyor ve Fetullah Gülen'i Mehdi ilan ediyor. Bu mahkeme kararını “Fetullah Gülen Mahdi'dir” diye sisteme giriyor.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN MARMARİS'TE OLMASI SUİKASTİ BOZGUNA UĞRATTI
Diyorlar ki Marmaris'e giden suikast timi acemi, otelin yerini sormuşlar falan… Anlatayım olanları. Ben buraya gittiğimde Sayın Cumhurbaşkanı'nın Marmaris'e neden gittiği sorusunu da çok araştırdım. Bulduğumda şok oldum. Sayın Cumhurbaşkanı eğer o gün Marmaris'te değil de İstanbul veya Ankara'da olsaydı çoktan F-16'larla vurmuşlardı.
Çünkü koordinatını biliyor. Ama otelin olduğu yer 1000 dönümlük arazi. Bu otelde 2000 oda var. Sayın Cumhurbaşkanı aslında buraya gitmeyi planlamıyor. Müsaade aldığımda neden değiştiğini yazacağım. Buraya gitme kararı yarım saatte alınıyor. Güvenlik amaçlı da değil. Planlı bir tatil değil.
Başka bir şey daha ilginç. Yanına ekibinden çok az kişiyi alıyor. Yaverlerini hiç almıyor. Otelde de kalmıyor burada. İçinde kaldığı yeri bulamıyorlar.
SUİKASTÇİLER HİÇ ACEMİ DEĞİLDİ
Oteldekiler bile bilmiyor nerede kaldığını. 4 gün boyunca nerede kaldığını bilmiyorlar. Buradan da Antalya'ya Eto'o maçına gidecek. Cumhurbaşkanı'nın yaverinin yanında şoförlük yapan adamın ifadesine ulaştım: O her şeyi itiraf ediyor. Ona yardımcı olan şahıs özel kuvvetlerden yarbay. Yarbay itirafçı olmuş. O gün saat 14:30'da yarbayı muhafız alayına çağırıyorlar. Gittiğinde Özel Kuvvetler'i ele geçirmeye çalışan albay, yarbay ve yaver masada oturuyor. Masanın üzerinde haritalar serili. Haritalar Marmaris haritası. İşaretli yer bu otel. Burada olduğunu biliyorlar. Ama nerede olduğunu bilmiyorlar. 38 kişiyle girince 2000 odayı arayamazsın. Onu araştırıyorlar. O sırada emir verildi. 14:30'da yola çıkıyor. İfadesindeki “Genelkurmay Başkanı'ndan evrak vereceğim derim, yerini öğrenirim” kısmı doğru. Onu yapmak için Muğla'ya doğru yola çıkıyor. Antalya'ya doğru yola çıkmıyor.
Yani Marmaris'e gidiyorlar. Aslında otele gelecek ve Cumhurbaşkanı'nın kaldığı yeri öğrenecekler.
Bunların hepsi planlamaları sabaha karşı darbe yapılacağı şeklinde yapıyorlar. Fakat erkene alınınca yolda yakalanıyorlar. Hedef Sayın Cumhurbaşkanı'nı uykuda yakalamak.
Muğla'ya yaklaşınca telefon geliyor, yoldan dönüp Çiğli'ye gidiyorlar.
Hani bilmiyorlardı Sayın Cumhurbaşkanı'nın Marmaris'te otelde olduğunu?
İstanbul'dan gelecek bir ekip var biliyorsunuz, beklenen. Özel kuvvetçi değil bu adamlar. O ekip silahsız olarak Çiğli'ye geliyor. MAK timlerinden silah alıyorlar. 37 kişilik bir ekip olarak bekliyorlar.
Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı darbe olduğunu öğrenmiş, genelkurmay başkanına MİT müsteşarına ulaşmaya çalışıyor. İki hamle yapılmıştı. 01:25'de TV'ye bağlanmadan önce, otelin girişine Marmaris'teki bütün basın mensuplarını çağırıyor. Hande Fırat'a yaptığı görüşmenin aynısını onlara yapıyor. Fakat hiçbiri servis edilemiyor. Ondan sonra TV'ye bağlanıyor.
MİT'in Külliye'ye gelip füze atan ekibi, darbe olacağı ortaya çıkınca, aynı zamanda Çiğli'den bir ekip tarafından uyarılıyor. Diyorlar ki, “Burada bir ekip var. Marmaris'e gidecekler, içinde operasyona gidecek bir ekip var. O ekip uyarıyor. Sayın Cumhurbaşkanı'nın otelden çıkması isteniyor. Sayın Cumhurbaşkanı'nın gidebileceği 4 güzergah vardı. Fakat karayoluyla da gidebilir, havayoluyla da gidebilir veya deniz yolundan gidecek. Denizyolu tartışılırken Aksaz Üssü çok yakın. Oradan kalkan bir helikopter bizi yakalarsa durumu var. Bir tekne de ısıtılıp bekletiliyor. Dalaman'a denizden gitmek için. Karayolunu Muğla valisine soruyorlar. O da “Sayın Cumhurbaşkanım tüm yollar şu anda bizim tarafımızdan kapatılmış durumda” diyor. Tek seçenek helikopterle gitmek.
CUMHURBAŞKANI HELİKOPTERDE 20 DAKİKA BEKLEDİ
Sayın Cumhurbaşkanı saat 02:20'de helikopterin içine biniyor, saat 02:40'a kadar helikopter kalkmıyor. Birçok güvenlik görüşmesi yapılıyor o arada.
Biz sadece Atatürk Havalimanı'nı gördük. Halbuki havalimanlarından çatışmalar çıktı, darbeciler ele geçirildi.
02:30'da Sayın Cumhurbaşkanı'na Çiğli'den suikast timinin bulunduğu helikopterin kalktığı bilgisi geliyor. 02:40 ile 02:50 arasında Sayın Cumhurbaşkanı'nın helikopteri kalkıyor.
İlk gelen operasyon timinin indiği saat 03:20. Gittim bölgeyi gördüm. Adamlar doğru yere inmişler. Otelin hemen yanında otopark var. İlk helikopter oraya tozluk alan olduğu için inemiyor. Biraz daha ileri gidip mısır tarlasının üzerine halatlarla indiriyor. Bir diğer helikopter sahile indiriyor. 3 noktadan otele girmeye çalışıyorlar. Resepsiyondan girmiyorlar içeriye. Hepsi sahile iniyor. Sahilde buluşuyorlar. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı'nın kaldığı yer sahilden hemen ileride. Sahilden yürüyerek gidiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı'nın koruma ekibi, özel kalem müdürünün ailesi de orada kalıyor.
Polisler 2000 odanın içerisinde kayıtlarını sildirerek çekiliyorlar. Pasif pozisyonda gizleniyor polisler. 2000 odanın içindeki 5 odanın kapısı kırılıyor. Polislerin kaldığı odalar onlar da.
1000 dönüm arazi içerisinde hiç kaybolmamış bu suikast timi. En kısa yoldan gitmişler, 2000 oda içinde polislerin kaldığı 5 tane odaya gitmişler. 1 polis şehit oldu, geri kalanlara da işkence yapmışlar. O polisler yoğun bakımda.
Sabaha karşı çekilip bölgeden çıkıp gidiyorlar.
2000 ODADA POLİSLERİN ODASINI NASIL BULDULAR?
2000 odada nasıl 5 tane odada kaldıklarını buldunuz? En kısa yolu nasıl bildiniz? Sayın Cumhurbaşkanı aslında gittiğinde iki yerde kaldı. Kendi tecrübeme dayanarak buldum. Kaldığı özel mülk ayrı. Kimin misafiri olduğunu vermiyor. Bir de misafir kabul ettiği 4 odalı bir odası var. Birbirinden farklı yerlerde bunlar. Koruma polisleri de ona yakın odalarda kalıyor.
Bu adamlar Sayın Cumhurbaşkanı'nın büyük misafirhanede kaldığını sanıp orayı basıyorlar, orayı kurşunlamışlar. Asıl kaldığı yere gitmiyorlar, çünkü bilmiyorlar. Buradan ne çıkartıyorum?
Muhtemelen misafir olarak kabul ettiği kişilerden bir tanesinin korumasından suikastçilere istihbarat gidiyor. Bunun hem polislere yakın olması gerekiyor ki odalarına girebilsin, hem de Sayın Cumhurbaşkanı'nın misafirhanesine giremesin.
SUİKASTÇİ DARBECİLER NEDEN KAÇAMADI?
Bunların kaçış planı yok. Çünkü bütün kaçış planlarını helikopterlerin gelip tekrar bunları alması üzerine kuruyorlar. C planları yok. C planı ne demek? Düşman topraklarında nereye kaçacaksın? Kendi ülkende vatan hainiysen nereye kaçacaksın. Bir defa bunun motivasyon eksikliği var. MAK'çılar çok uzun yürüme performansına sahip değiller, çünkü yetenekleri o değil. İlk yakalananlar da onlar oldular.
Hayatı idame, bir yerde yaşarken tuzak kurarak yapılır. Adam durmuyor ki, adam devamlı kaçıyor. Bulduklarınla yetinmeye çalışıyorsun. Kaçtığın yerde hayatı idame olmaz.
Bu kaçma harekatı. Yılan peşinde koşmazsın. Yapacağın bir şey yok. Adi hırsız gibi kaçtılar. Düşman topraklarına atlamış bir asker gibi değil, kendi topraklarında adi bir hırsız gibi kaçtılar. Üstelik moral motivasyon sıfır.
Bu ekibin ifadeleri şunun için önemli. Giderken önceden hazırlık yapılmış. Kimin gideceği belli. Suikast timini organize eden Sönmezateş'in Silahlı Kuvvetler'deki görevi Kuzey Irak'a yaptığımız operasyonların başındaki adam gibi düşün.
Uyduları kullanma, İHA'ları kullanma, her tarafı görüntüleme imkanları bunun elinde.
Üç tane kritik adam var. Genelkurmay'da Partigöç, biri Semih Terzi, biri de bu adam. Üç operasyon bunlar için çok önemliydi. Üçü de kritik görevlerde.
Oyun bozan bu halk olduğu sürece bir daha darbe yapamazlar. Yapma kabiliyetleri olmadığı anlamına gelmez. Bu halk olduğu sürece tankla halkı bezdiremeyeceklerini anladılar.
ZEKAİ PAŞA'NIN VERDİĞİ 8 EMİR
Zekai Aksakallı Paşa'nın Özel Kuvvetler'deki bütün personelin cebine koyduğu 8 emri canlı yayında açıklayan Mete Yarar, son emrin şehadet olduğunu söyledi.
"OLAYLARIN HER GEÇTİĞİ YERİ GÖZÜMLE GÖRMEYE ÇALIŞTIM"
15 Temmuz darbe girişimini değerlendiren Yarar: "İki haftadır ara vermiştim. Olayların her geçtiği yeri gözümle görmeye çalıştım. “Olayı çok hikayeleştiriyorsun" diyorlar. İnsan hikâyelerini çıkarırsan ne kalır geriye, sayılar kalır. 245 insan şehit oldu desem ne anlam ifade ediyor. Hikâyesini anlattığımda anlam kazanıyor" diye konuştu.
Mete Yarar, Zekai Aksakallı Paşa'nın Özel Kuvvetler 'deki bütün personelin cebine koyduğu 8 emir olduğunu söyledi. Yarar, son emrin şahadet olduğunu belirtti. Aksakallı'nın verdiği 8 emir şöyle:
ÖZEL KUVVETLER TEMEL PRENSİPLERİ
1- Bütün faaliyetlerde yasallık esastır.
2- Başarı için görevlere ve olaylara daima soğukkanlı ve pozitif yaklaşım esastır.
3- Her zaman çözüm ve sonuç odaklı çalışma esastır.
4- Nitelikli, yetişmiş, özgüveni tam ve vazife için adanmış insan gücü her şeyden daha önemlidir.
5- Değişik coğrafya, durum ve şartlara göre yüksek durumsal farkındalığa dayalı bireysel ve kurumsal güvenlik anlayışı esastır.
6- Her türlü ortamda adalet, merhamet, karşılıklı güven, itimat, saygı, kalben bağlılık ve birbiri için canını veren birliktelik oluşturmak herkesin temel görevidir.
7- Kural hatası, kan gözyaşı ve başarısızlık demektir.
8- Durum ve şartlar ne olursa olsun telim ve esarete düşmek düşünülemez, şehadet esastır.
DARBECİ HAİN SEMİH TERZİ'NİN YANINDAN SIYRILAN İKİ ÖZEL KUVVETLER EKİBİ DARBENİN ENGELLENMESİNDE ROL OYNADI
Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda şehit Astsubay Ömer Halisdemir'in Özel Kuvvetler Tugay Komutanı Semih Terzi'yi öldürmesinden önce, Semih Terzi Silopi'den bir tabur özel kuvvetler personelini yanında getiriyor. Fakat Semih Terzi'nin getirdiği taburdan iki grup ayrılıyor. Durumdan kuşkulanan bir grup Silopi'den geldikleri uçağın indiği havaalanında Semih Terzi'nin yanından sıyrılıp gizleniyor ve Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı Paşa'yı arıyor. Zekai Paşa onlara hemen havaalanını ele geçirmeleri emrini veriyor ve o grup havaalanını kontrol altına alıyor. Helikopterlerin ve uçakların iniş ve kalkışlarına engel oluyor. Bir diğer grup ise şehit Astsubay Halisdemir'i ve yaşananları görünce geri çekilip durumdan şüphelenip hemen Zekai Paşa'yı arıyor. Zekai Paşa bu gruba da "Hemen Özel Kuvvetler Karargahı'nı ele geçirip içerideki kendileriyle birlikte gelip karargaha girenleri öldürmeleri" talimatını veriyor. O ekip Zekai Aksakallı'nın emriyle karargahı ele geçiriyor ve darbeci özel kuvvetler ekibini öldürüyor.
Amerika'nın, Cumhurbaşkanı da çok tepki göstermişti, Merkez Ordular Komutanı "Bizim müttefiklerimiz tutuklanıyor" dedi. Böyle bir açıklama akıllı mantıklı geliyor mu? İlker Başbuğ tutuklandığında böyle bir açıklama yapmadılar. Bu adamın geçmişi ne? Bu adamın bundan önceki göre Özel Kuvvetler Komutanı. Ondan önceki görevi de Özel Operasyonlar Birimi'nin başında. Eğer diyorsa ki "Benim ortak dostlarımı tutukluyorsunuz", o zaman bu ülkede Türkiye için çalışmayan ama Amerika'ya çalışan çok adam varmış demektir.
MUHSİN YAZICIOĞLU'NUN ÖLDÜRÜLMEMİŞ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL
Bütün dosyayı inceledim. Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldürülmemiş olması mümkün değil. Öldürülmeden önce ne demişti? "Meğer bizim bahçeye birileri bayağı çok şey ekmiş" demişti.
Adamların sokağ tutabilecek ve sokakta direnç gösterebilecek bir gruba ihtiyacı var. Bir üst akıl bunun en kolay olabileceği bir birimi ele geçirmeye çalışıyor. Adamlar Büyük Birlik Partisi'ni ve Alperenler'i ele geçirmeye çalıştı. Ama Alperenler bu tuzağa düşmedi. Özel Harekat'ın başındaki kişinin öldürülmesi olayı var. Onu bir okusunlar bakalım, intihar etmiş mi etmemiş mi? Kullanmadığın elinle mi intihar edersin. Yaptılar yaptılar, görmedik, görmedikçe daha da tuzağa düştük.
Bu adamların kullandıkları asıl güç, bizim ihmal ettiğimiz alanlar.