GÜNCEL
Katar Emiri'nin dedesi de Osmanlı'ya destek çıkmış!
Katar’ın teröre destek vermekle suçlanarak bölge ülkeleri tarafından abluka altına alınmasıyla ortaya çıkan kriz, Orta Doğu’daki eski hesapları hatırlattı.
Körfez’de patlak veren krizin ikinci gününde arabuluculuk çalışmaları başladı. Ancak uzmanlara göre, bu durum Orta Doğu’da yeni bir başlangıç. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, “Katar her yönüyle bölgede hem ihtirasların hedefi ve hem de istikrarın kilidi durumunda. Bu yüzden ya kaderine rıza gösterip paylaşıma konu olacak ya da farklı davranıp varlığını sürdürecektir. Katar ikincisini seçmiştir. Bu yüzden sahnelenen bu son oyunlar, daha uzun yıllar tekrarlanacaktır” dedi.
DEDESİ İKNA EDİLEMEMİŞTİ
Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneğinin (ORDAF) başkanlığını da yürüten Kurşun, İngilizlerin 19. yüzyılda Körfez’de yayılmaya ve Körfez şeyhleri ile anlaşmalar yapmaya başladığını hatırlatarak, “İkna edemedikleri tek kişi, Şeyh Temim’in büyük dedesi Muhammed Al Sani ve oğlu modern Katar’ın kurucusu olan Casim (Kasım) Al Sani olmuştur. Onlar Osmanlı Devleti ile iş birliğinden yana oldular. Bu birliktelik de onlara bölgede yaşanan kabile çekişmeleri ve rekabetlere rağmen Katar yarımadasında tam bir egemenlik sağlama imkanı sağladı. Suudi Arabistan’ın kuruluşuna giden süreçte ise Abdulaziz bin Suud, Katar’ı da kendi nüfuzuna almak sevdasındaydı. Bu yüzden Katar Emiri Şeyh Casim oğlu Abdullah’a Osmanlı askerlerini asla Katar’dan çıkarmama vasiyetinde bulunmuştu” diye konuştu.
OSMANLI KATAR’DA TUTUNDU
Osmanlı askerlerinin savaşın ağır şartlarına rağmen 1916 yılına kadar Katar’da tutunabildiğini kaydeden Kurşun, bu tarihten itibaren bölgenin İngiliz işgaline girdiğini hatırlattı. İngilizlerin 1960’lı yılların sonunda bölgeden çekilirken Katar’a da BAE konfederasyonunun içinde yer almasını teklif ettiklerini söyleyen Kurşun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak bunu kabul etmeyerek bağımsızlığı tercih eden Katar, bir kere daha bölgede farklı davranan ülke oldu. İşler burada kalmadı. Katar çetin pazarlıkların ve ihtirasların muhatabı oldu. Suudi Arabistan, bölgeyi tabii uzantısı olarak görüyordu. Üstelik bölgede Vehhabi mezhebinin en çok etkilediği yerdi aynı zamanda Katar. Dolayısıyla doğrudan ilhak olmasa bile Suudi Arabistan’ın nüfuzu altında yaşamalıydı. Aynı şekilde BAE kurulup, Şeyh Zayed güçlü bir lider olarak ortaya çıkınca sınırlarını eski bir meseleye dayanarak Katar aleyhinde genişletmek istiyordu. Zira bugün ABD üssünün yer aldığı Udeid bölgesinin kendi inci avı bölgesi olduğunu iddia ediyordu. Nitekim stratejik müttefiki ABD’nin burada üs kurması BAE’yi hiçbir zaman mutlu etmedi ve bunu Katar’ın kendisine karşı bir taktiği olarak gördü.”
BAHREYN BOŞ DURMADI
Katar’ın en yakın komşusu Bahreyn ile en eski tarihî ve dolayısıyla en problemli ilişkilere sahip olduğunu belirten Kurşun, Bahreyn’in de boş durmadığını, iki ülke arasında önce altı zengin gaz yatağı olan Havar Adaları’nın problem teşkil ettiğini anlattı. Uzun uğraşlar sonucu bu adaların, Uluslararası Adalet Divanının kararıyla 2001’de Bahreyn’e devredildiğini ve Katar’ın denizden hayli sıkıştırıldığını hatırlatan Kurşun, “Bahreyn, elde ettiği bu üstünlükle yetinmeyeceğe benziyor. Zira Katar’ın kuzeybatısında en uç noktası olan Zubara, bir zamanlar Bahreyn yönetici ailesinin ikametgahı olmuştu ve hâlâ burada hakları olduğunu düşünmektedirler. Katar ile dayanışma göstermek, bölgenin güvenliği ve geleceği açısından önemlidir. Katar ile dayanışma içinde olmak dünya barışı açısından da önemlidir. Katar ile dayanışma içinde olmak, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’e karşı olmak demek değildir. Bilakis onların zihinlerinde şekillendirdikleri ve silah tüccarlarının da istifade ettiği İran tehdidinin azaltılması açısından önemlidir” dedi.
UZMANLAR NE DEDİ?
Oxford Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Körfez ülkeleri uzmanı Dr. Cemal Abdullah: Suudi Arabistan ve bazı Arap ülkeleri Katar’ın bağımsız dış politikasından rahatsız. Katar, zıt kutuplar arasında denge politikası yürütüyor
Moritanyalı siyaset bilimci Muhammed Muhtar Şankiti: Katar’a yönelik saldırılar, uzun zamandır planlanıyordu. Ama bu işten en fazla kendileri zarar görecek. Suudi Arabistan, dış politika ve diğer uluslararası alanlarda BAE’nin etkisi altında.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özpek: Yeni dönemde Orta Doğu devletleri, ulus aşırı hareketlerin finansmanını sağlayan Katar’a karşı bir cephe alma pozisyonuna girdiler. Yeni dönem Orta Doğu politikası da böyle şekillenecek.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun: Burada temel hedef, İhvan’ın tamamen bölgeden sökülüp atılması. Hamas’ın tamamen etkisizleştirilmesi, mümkünse Gazze’nin kontrolünün tekrardan Fetih hareketinin kontrolüne geçirilmesi. Türkiye’nin izole edilmesi ve İran’a karşı yapılacak hamleler.