GÜNCEL
İstihbarat ağındaki köstebek: HOCIA
Gazeteci yazar Selim Çoraklı, “Darbelerin Efendisi HOCIA” isimli kitabını çıkardı. Çoraklı, “Uzun yıllar önce yazdığım ‘Gülen’in Ağlattığı Müslümanlar’ kitabımı ancak iki yıl önce yayınlatabildim. Şimdi de ‘Darbelerin Efendisi HOCIA’ kitabımla istihbarat ağındaki bir köstebeği ortaya koymaya çalıştım” dedi.
Gazeteci yazar Selim Çoraklı 2014 yılında yayınladığı “Gülen’in Ağlattığı Müslümanlar” kitabının ardından şimdi de FETÖ hakkında “Darbelerin Efendisi HOCIA” isimli bir kitap kaleme aldı. Gülen’in kurduğu yapı içerisinde uzun yıllar üst düzey yöneticilik yapan Selim Çoraklı, bu yapı içindeki gayr-i İslami durumları fark ettiği için 1999 yılında yapıdan ayrıldı ve 17 senedir bu yapının başta İslam’a, vatanımıza, milletimize büyük zarar vereceğini yazdı ve söyledi. FETÖ/PDY isimli örgütle yaptığı mücadeleden dolayı bizzat Fetullah Gülen ve avukatları tarafından açılan davalardan birçok kez ceza alan ve bir kısmı da devam eden davalardan yargılanan Selim Çoraklı ile FETÖ/PDY’nin uluslararası istihbarat örgütleriyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu konuştuk.
“Gülen’in Ağlattığı Müslümanlar” kitabından sonra şimdi de “Darbelerin Efendisi HOCIA” isimli kitabınız çıktı. Sizin bu yapıyla probleminiz nedir?
Benim bu yapıyla hiçbir şahsi meselem yok. Bütün meselem inancıma, ülkeme ve milletime yönelik saldırılardır. FETÖ/PDY isimli karanlık yapı kurulurken insanları Allah ile aldatmış, yapısını kurduktan sonra da gidip uluslararası istihbarat örgütleriyle işbirliği yaparak ülkemize ve milletimize ihanet etti. Yetiştirip şeytanlaştırdığı müritleri tanklarla, helikopterlerle ve uçaklarla milletimizin üzerine ölüm yağdırdı. Tarihin en alçak darbe girişimini gerçekleştirdi. Bu yapıyla 17 yıldır mücadele ediyorum. Yazıp söylüyorum. Uzun yıllar önce yazdığım “Gülen’in Ağlattığı Müslümanlar” kitabımı ancak iki yıl önce yayınlatabildim. Şimdi de “Darbelerin Efendisi HOCIA” kitabımla istihbarat ağındaki bir köstebeği ortaya koymaya çalıştım. Böyle bir yapıya karşı mücadele etmeyenin imanından ve vatanseverliğinden şüphe ederim.
Ne demek istiyorsunuz “HOCIA” diyerek?
FTÖ/PDY isimli karanlık örgütü iyi anlamak için 1960’lı yıllarda ABD tarafından kotarılan, ‘Yeşil Kuşak Projesi’ni iyi anlamak gerekir. FETÖ/PDY isimli alçak örgütün lideri olan Gülen, o dönemlerden bugünler için hazırlanmış ajanlardan biridir. Gülen’i kullanmak isteyen uluslararası istihbarat örgütleri bizim paralarımızı kullanıp, bizim çocuklarımızı devşirerek milletimize karşı kullanmıştır. Kitabıma “HOCIA” ismini koymamın en temel sebebi de bu yapının ve liderinin bizzat CIA tarafından “Yeşil Kuşak Projesi” çerçevesinde yetiştirilip, organize edilip piyasa sürülmesinden dolayıdır. Gülen 1960’lı yıllarda Özel Harp Dairesi (NATO-Gladyo vurucu gizli gücü) üyelerinde Üsteğmen Esat Keşafoğlu, Albay Reşat Taylan, General Cemal Tural ve General Fuat Doğu tarafından eğitilmiş, çevresi oluşturulmuş ve bugünler için hazırlanmıştır.
Gülen’in Edirne’ye gidişinde bu Sefarad Yahudilerinin etkisi var mı?
Hiçbir şey tesadüf olmadığı gibi, Gülen’in Edirne’ye gidişi ve orada imam olarak görev yapması da planlı ve uzun süreli bir görevlendirme sonucu olduğu izlenimini veriyor. Edirne’de iken hem İttihat Terakki kökeninden gelen hem de ÖHD elemanı olan ve İspanya’dan gelen Sefarad Yahudilerinden asker kökenli vali Sabri Sarp tarafından da korunup kollandığı bizzat Gülen kendi hatıralarında anlatılıyor. Yine Sefarad Yahudilerinden olduğu iddia edilen Edirne emniyet müdürü Resul Bey tarafından aynı biçimde himaye edildiği biliniyor.
Gülen’in bu derece güçlü hale gelmesinde kimin rolü var?
Gülen ortaya çıktığı andan günümüze kadar hemen bütün iktidarlar tarafından dolaylı veya dolaysız desteklenmiş maalesef. Özallı, Demirelli, Çillerli ve hatta Ecevitli yıllarda bizzat hükümetler tarafından desteklenerek çok rahat biçimde liderliğini yaptığı yapı militanlarının TSK, Emniyet, Yargı, Üniversiteler ve devletin hemen bütün birimlerinde hücre tipi örgütlenmesini yürütmüş. Bu Ak Parti döneminde de aralıksız sürmüş ve hatta bu dönemde hızını birkaç kat artırmış. 28 Şubat sürecinde bütün Müslümanlar ezilirken Gülen sistemle ve sistemin başı Demirel ile işbirliği yaparak yapılanmasını tamamlamaya çalıştığı görülüyor.
Sansasyonel suikastlar yapabilirler
Bu karanlık yapı bundan sonra neler yapabilir? Nasıl mücadele etmeliyiz?
Başta bu yapının İslam’la alakası olmadığını delilleriyle ortaya koymak lazım. Ben bunu “Gülen’in Ağlattığı Müslümanlar” kitabımda bir nebze yapmaya çalıştım ve Gülen’in gayr-i İslam’lığını kendi eserlerinden örnekler vererek ortaya koydum. Ama bu yeterli değil. Özellikle Diyanet’in ve âlimlerin bunu yapması ve topluma yayması lazım. FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz sonrası çok büyük bir darbe aldığı muhakkak. Ama bunun yeterli olmadığını biliyorum. Özellikle elektronik sahada çok güçlü elemanları olduğunu ve bunların dünyanın her yerine dağıldığını biliyorum. Bu yönüyle ülkeye zarar vermek için siber saldırılar yapabilirler. Uyuyan hücrelerini harekete geçirerek sansasyonel suikastlar vs. yapabilirler. Bu yapıyla artık herkesin topyekûn mücadele etmesi bir vatan görevidir. Maalesef 17/25 Aralık sonrasında söylemekten dilimde tüy bitmesine rağmen hükümet, AK Parti ve görevliler bu yapıyla mücadele etmedi ve sonunda 15 Temmuz’daki kanlı girişimi netice verdi. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanı resmen yalnız bırakıldı ve sanki bu mücadele şahsi meselesi gibi görüldü. Artık ülke bu tür aymazlıkları kaldıramaz.
İstihbaratla ilişkisi ne zaman başlamış?
Yurtiçi ve yurtdışı birçok olayın merkezinde ya da içinde yer alan FETÖ/PDY Lideri Gülen’in bu noktalara geliş serüveni de önümüze çok ilginç manzaralar seriyor. Mesela 1960 darbesi sonrasında askerlik yaparken Sefarat Yahudilerinden olduğu iddia edilen Orgeneral Cemal Tural ve uzun yıllar MİT Müsteşarlığı yapan Orgeneral Fuat Doğu ile ilginç ilişkiler ağı yaşıyor. Cemal Tural ise bilindiği kadarıyla Sefarad Yahudilerinden biri. Gülen yaptığı vaazlardan dolayı iki kez gözaltına alındığında adı zikredilen iki general bizzat tavassutta bulunarak serbest kalmasını sağlıyorlar. Gülen’in ilişkide olduğu kişilerden biri de gençliğinden itibaren ABD’de yetiştirilmiş Özel Harp Dairesi’nde görevli yine Sefarat Yahudilerinden biri olan Üsteğmen Esat Keşafoğlu’dur. Keşafoğlu’nun Gülen’i ÖHD ajanı olarak Nur cemaati içerisine soktuğu bilinmektedir.
Gülen’in CIA ile ilişkilerinde kim ne gibi iddialarda bulunuyor?
FETÖ/PDY örgütünün lideri Gülen hakkında çok değişik kesimlerden onun CIA ile ilişkili olduğuna dair belge ve bilgiler kamuoyuyla paylaşılmıştır. MİT raporlarında Gülen’in “CIA’nın Orta Asya Ayağı” olduğu yer aldı. Yine Wikileaks belgelerine baktığımızda Gülen’in CIA’ya açık biçimde hizmet ettiği vurgulanıyor. Zaten CIA’nın bazı açıklamalarında da bu açık biçimde beyan ediliyor. Ülkemizde 1999 yıllarında Cumhuriyet Başsavcısı olan Nuh Mete Yüksel hazırladığı iddianamede açıkça Gülen’in CIA ajanı olduğunu beyan ederken, araştırmacı yazar Aytunç Altındal ve Necip Hablemitoğlu hazırladıkları raporlarda Gülen’in “Double Ajan” (Çift taraflı ajan) olduğunu yazmışlardır. Gülen’in yolundan gittiğini iddia ettiği ama aslında hiç de gitmediği Said Nursi’nin talebelerinden Abdulkadir Badıllı ve Abdullah Yeğin de değişik zamanlarda Gülen’in Yahudilere ve CIA’ya çalıştığını ifade etmişlerdir. Yine Gülen’in 40 yıllık arkadaşı Nurettin Veren ve ilk talebelerinden Latif Erdoğan da Gülen’in CIA’ya çalıştığını değişik tarihlerde açıklamışlardır. Bütün bu iddialar elbette mesnetsiz olamaz. Bütün veriler Gülen’in önceleri Özel Harp Dairesi elemanı olduğunu ve biraz palazlanınca CIA’ya hizmet verdiğini gösteriyor. Sıradan bir imam olan birinin MİT eski müsteşarı General Fuat Doğu, MİT elemanı Yaşar Tunagür, Moonların Türkiye temsilcisi Kasım Gülek, Pentagon’da Albay Aylin Rodomisli, Özel Harp Dairesi (ÖHD) elemanları Yahudi asıllı Albay Reşat Taylan ve Üsteğmen Esat Keşafoğlu, her biri Sefarad Yahudilerinden olan General Cemal Tural, asker kökenli Vali Sabri Sarp, Emniyet Müdürü Resul Bey tarafından niçin korunduğu göz önüne alındığında, Gülen’in nasıl bir istihbarat ağı içinde olduğu açık biçimde ortaya çıkıyor.