GÜNCEL
İşte Salih Müslim gerçeği!
-
IŞİD kuşatmasının ilk haftalarında Türkiye'yi Kobani'ye koridor açmamakla eleştiren, bunu bahane ederek sokakları savaş alanına çevirip 40'a yakın insanın ölümüne neden olan PKK ve onun Suriye uzantısı PYD, peşmerge ve ÖSO'nun bölgeye güç gönderme teklifi karşısında niyetini belli etti. PYD Lideri Müslim, "ÖSO ikinci bir cephe açsın" diyor.
Güney'deki fırıldak: Acil güvenli bölge tek çözüm
Adam koca devletleri parmağında oynatmaya çalışıyor. Bir örgüt Ortadoğu'nun karmaşık denkleminde ayak oyunlarına girişiyor ve Batı dünyasının desteğini arkasına alabiliyor. Dahası, Türkiye kamuoyunda bir çok kişi ve çevreyi de yanına çekebiliyor.
Ortada bir oyun var ve bu oyunun arkasında kötü bir tezgah var.
Her gün yön değiştiren, saf değiştiren, aslında ne istediğini ve ne yapmak istediğini kendisi bile bilemeyen ancak kendisine telkin edilenlerle hareket eden Salih Müslim, Kobani üzerinden yürütülen bölgesel senaryonun 'fırıldak ismi' haline geldi.
IŞİD Kobani'ye saldırıyor, haftalardır çatışmalar devam ediyor, PYD güçlerine açıktan silah veriliyor, Türkiye'nin müttefikleri Türkiye'nin terör örgütü dediği bir yapıyla birlikte hareket ediyor. Salih Müslim bir taraftan 'bizi kurtarın' çağrıları yaparken, diğer taraftan yardım taleplerini reddediyor.
Peşmerge gelecek, 'hayır gelmesin' diyor. Bin beş yüz kişilik Özgür Suriye Ordusu yardıma gelecek, 'hayır gelmesinler, kabul edemeyiz' diyor. Türkiye, 'güvenli bölge oluşturalım, Kobani'nin güvenliğini de garantiye alalım diyor', 'Asla kabul etmeyiz' diyor.
Bir ikiyüzlülük, bir sahtekarlık var ortada. Sadece ABD'den yapılan silah yardımlarını kabul ediyor, Türkiye'nin insani desteğini küçümsüyor, önemsiz gösteriyor, silahlı birliklerinin sınırı geçip Türkiye'ye sığınmasına, tedavi edilmesine bile minnettar kalmıyor.
Derdi Kobani değil onun!
Salih Müslim'in derdi Kobani değil. Kobani'den çok, şehrin düşmesinden çok, kendi liderliğini garanti altına almaya çalışıyor. Peşmerge'ye de bu yüzden karşı. ÖSO birliklerine bu yüzden karşı. Çünkü Peşmerge gelirse etkinliği sorgulanacak, onu başkaları kurtarmış olacak ve liderliği bir hiç olacak. ÖSO gelirse, bölgede Suriye'nin geleceğine oynayan bir yapı etkinlik kuracak. Korkusu bu. Türkiye bölgeyi güvene alırsa yine gelecek kaygısına düşecek.
Peki IŞİD diğer bölgeleri alırken neden direnemedin, Kobani'de dış yardım olmadan neden direnemiyorsun? Dünya Kobani'yi kurtarıp Salih Müslim'e terketsin istiyor. Dahası, Türkiye'nin güney sınırı boyunca bütün bölgeleri diğer unsurlardan temizlesinler ve bana teslim etsinler istiyor.
Bütün bu olup bitenleri terör olarak, sokak vahşeti olarak, bir kimlik savaşı olarak Türkiye'ye ihraç etmeye çalışıyor, bir nevi şantaj yapıyor. Suriye meselesi başladığından bu yana, son zamana kadar Şam yönetimi ile birlikte hareket etti. IŞİD ile paralel çalıştı. Şimdi birileri onun papucunu dama atıyor. Yarın eli rahatlasın, kendini güvende hissetsin yine Şam yönetimi ile birlikte çalışacaktır. Nitekim konjonktür gereği yalanlasa da, Suriye yönetimi kendisine destek verdiğini bile açıkladı.
Salih Müslim'e nasıl bir ihale verildi?
Salih Müslim, PYD üzerinden bir ihale almış görünüyor. Kobani ve Kürtlerin hassasiyeti gibi son derece verimli bir kaynak üzerinden kendisine açıkça silah gönderen ABD'nin de desteğiyle bir savaşı kazanmak ve bölgede ciddi bir güç olmak istiyor. Bunun en önemli ayağı Kobani'deki çatışmalarda elde edilecek kazanım gibi görünebilir ama o çok tehlikeli bir oyun oynadı: HDP ile birlikte Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya, sokak terörüyle bir şeylere zorlamaya çalıştı.
Müslim her ne ihale aldıysa bu ihalenin en önemli unsurlarından biri de Türkiye içinde yürütülen kirli senaryoydu. Şükür ki, bu durum erken fark edildi ve herkes uyandı.
ABD neden silah verdi?
Türkiye, terör örgütü olarak gördüğü bir yapıya ABD'nin açıktan silah vermesini iyi not etmeli. Bu işin yarını da var ve bu notlara yarın çok ihtiyaç olacak. Özgür Suriye Ordusu'na destek vermeyen, onu Şam yönetimi karşısında zayıflatan ABD ve Avrupalı müttefiklerimiz, ne oldu da bu kadar acil biçimde PYD'ye silah verme noktasına geldi? Bu desteğin kesinlikle Kobani'deki durumla sınırlı olduğunu düşünmüyorum. Senaryonun daha sonraki aşamalarında ne olacağı, neler planlandığı veya öngörüldüğü bugünkü pozisyon alıştan pekâlâ ölçülebilir.
Bütün bunların farkında olan Ankara'nın çok acil biçimde örgütler üzerinden yürütülen bu zorlamayı boşa çıkarması gerekiyor. Hiçbir zaman örgütlerin bir devleti rehin almasına, bir şeylere zorlamasına izin verilmemeli.
Türkiye'nin güneyinde IŞİD ve PYD'ye verilen ihaleler üzerinden bir tampon bölge oluşturulmak isteniyor. Bu, Türkiye'nin güney komşularıyla tüm ilişkilerinin, geleceğe dair hesaplarının sabote edilmesi anlamına geliyor. Biz, yıllarca PKK meselesinde de bölge ile ilişkilerimizde de Londra, Washington veya Brüksel üzerinden konuşmaktan yorulduk. Bunun çok zararını gördük ve bölgenin paramparça edilmesinin tek sebebi başka adresler üzerinden, başkalarının dili ile konuşmaya çalışmamız oldu. Aradakileri çıkarmadan, doğrudan yüz göz olmadan hiçbir meseleyi çözemeyeceğimizi artık biliyoruz.
Bu yüzden de şimdi örgütler üzerinden aynı adresler tekrar işi ele almaya çalışıyor.
ÖSO birliklerinin bölgeye gitmesi bu kötü senaryoyu boşa çıkaracak bir gelişme. Peşmergenin gelişi de böyle yorumlanabilir. Salih Müslim'in bütün bunlara karşı çıkmasının arkasında, kendisine rol ihale edenlerin aklı var.
Tek başına güvenli bölge tek çözüm
Bunlar yetmeyebilir. Kuzey Irak-Akdeniz koridoru Türkiye'yi içeriye hapseden bir kalkana dönüşebilir. Bu yüzden de Ankara'nın bir an önce güvenli bölge stratejisini uygulaması gerekiyor. Bu proje, yüzbinlerce mültecinin güvenliği kadar Türkiye'nin güvenliği için de son derece önemlidir. Bölgeye yönelik uluslararası müdahale ancak bu şekilde boşa çıkarılabilir. 'Güvenli bölge' projesine karşı çıkanları alt alta yazın bakalım nasıl bir tablo ortaya çıkacak? O zaman tehlike daha net anlaşılacaktır.
Uluslararası irade güvenli bölgeyi istemiyor ve engellemeye çalışıyor. Türkiye ise, projenin uluslararası meşruiyeti için azami hassasiyet gösteriyor. Ancak Türkiye bunu tek başına uygulamak zorunda kalacaktır. Ve bunu kesinlikle yapmalıdır.
İki milyon Suriyeli barındıran bir ülke için bundan daha net ve kesin meşruiyet yoktur. Başka meşruiyet aramaya da gerek yoktur.