TÜRKİYE
"Haberin itibarı kalmadı"
İSTANBUL
Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasındaki görüşmeyle ilgili bir gazetede yer alan ve Gül tarafından yalanlanan habere ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'de genel olarak medyanın çok fazla karşıt bir dil kullanmaya yöneldiğini ifade eden Yıldırım, bazı medya organlarının haberi ortaya koymak yerine kendi öznel görüşlerini temel aldığını söyledi.
Yıldırım, gerçeklikle alakası olmayan, yorumları da içine katarak yayın yapmanın tasvip edilir bir durum olmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Özellikle Türkiye'nin terörle ciddi anlamda mücadele ettiği bir dönemde bu konularda daha objektif olmaya, daha doğru haber vermeye dikkat edilmesi gerekiyor. Terör sadece belli bir gruba yönelmiş değil. Toplumun bütün kesimlerine, ülkenin siyasal bütünlüğüne yönelen bir tehdit, dolayısıyla bunları haberleştirirken, televizyonlarda, gazetelerde dosya yaparken yalanlarla, yanlışlarla ilişkisi olmayacak doğru bir biçimde, bizim toplumsal bütünleşmemize katkı sağlayacak, en azından bunu tehdit etmeyecek bir dilin kullanılmasına dikkat edilmesi gerekiyor.
"2-3 saat sonra yalanlanan bir habercilik anlayışı dünyada yok"
Gazeteci-yazar Sevil Nuriyeva da Türkiye'de "yavan ve ahlaksızlığa dayananhabercilik" üzerinden bir algı operasyonu girişimi olduğunu söyledi.
Bu tür gazetecilik örneklerinin,Türkiye'nin güvenliğine tehdit oluşturduğunu kaydeden Nuriyeva, şunları aktardı:
"Dünyadaki başka demokratik ülkelerde böyle bir gazetecilik yaklaşım tarzı olmuş olsaydı nasıl bir karşılık bulurdu sorusunun cevabını hepimiz vermeliyiz. Şunu göreceğiz, hiçbir demokratik ülke, kendi güvenliği söz konusuyken, ulusal çıkarları söz konusu olurken bu tür eylemleri gazetecilik, medya özgürlüğü olarak değerlendirmez. Bu tür vakalar, kınamalarla geçiştirilmemelidir. Bunu, sadece ayrı ayrı siyasi kişilerin hakaretle gözden düşürülmesi, itibarsızlaştırılması olarak değil, devletin ve ülkenin bütününe saldırı olarak değerlendiriyorum."
Erdoğan ile Gül arasındaki görüşmeye dair yapılan haberin yalanlanmasına ilişkin ise Nuriyeva, "İster Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ister önceki Cumhurbaşkanımıza yönelik bu tür yalan haberleri toplumu bölmeye, parçalamaya ve ülkenin siyasi istikrarını bozmaya yönelik bir kasıt olarak görüyorum. Sadece siyasi bütünlüğümüze, istikrarımıza değil, vatandaşın rahat ve özgür bir biçimde yaşama hukukuna da saldırıdır bu. 2-3 saat sonra yalanlanan bir habercilik anlayışı yoktur dünyada" ifadelerini kullandı.
"Haberin itibarı kalmadı"
Kırıkkale Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cennet Uslu ise medyada yalan veya provokatif habercilik anlayışının gelişmesinde siyasetin rolü olduğunu savunarak, "Türkiye'de siyasi kavga çok keskinleşti, çok kızıştı. Bu siyasi kavgada demokratik yollarla başarıya ulaşamayanlar, yenilenler, seçimlerde başarısızlığa uğrayanlar başka tür araçları sürekli zorladılar ve denediler, başka tür araçlarla başarıya ulaşmaya çalıştılar. Hükümeti devirmeye çalıştılar vesaire... Bu siyasi kavgada her şeyi mübah görmeye başladılar. Bunu varlık-yokluk meselesi olarak tanımladılar. Karşı tarafın zaferi, onların yokluğu olarak, imkan ve avantajlarının ortadan kalkması olarak görüldü. Her türlü aracı herhangi bir ahlaki, hukuki kaygı gözetmeksizin kullanabilir hale getirdiler" değerlendirmesinde bulundu.