Hafta başında Feto’nun “ebter” olma korkusuyla evlenme kararı aldığını köşesinda yazan Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur, ugünkü “FETÖ’nün tanık korkusu ve çözülmeme planları” başlıklı yazısında terör örgütünün ve onun Pensilvanya’daki elebaşı Feto’nun telaşını ve korkularını kaleme aldı.
Önceki hafta basına yansıyan, FETÖ’den tutuklu eski başkomiseri Fatih Günay’ın eşiyle arasındaki “Aralık ayında çıkarız, çıkmakla kalmayacağız biz onları içeriye sokacağız. Malatya’daki olayı duydun mu? Peygamber Efendimiz buradakilerin hatırına bayram namazı için Malatya cezaevine geldi” konuşmayı hatırlatan Uğur, “Ne acıyın ne de gülün bence.” diyor.
Yazar Uğur, “Hazreti Yusuf’un Silivri Cezaevinde bayram namazı kıldığını söyleyen de bunlar, Hazreti Muhammed’i (aleyhisselam) bir dizi filmde kamyonete bindiren de.
Şimdi de “Aman dayanın, üçüncü dünya savaşı çıkacak” diye rüya tabirleriyle etkilemeye, umutlarını canlı tutmaya çalışıyorlar.” tespitinde bulundu.
…
Yakalanan örgüt elemanlarından aklı başında kalanların, muvazenesini yitirmemiş olanların devletle iş birliği yaptığını, tanık ve itirafçı olduklarını belirten Uğur, “FETÖ elebaşı işte bu tanık ve itirafçılardan çok korkuyor. Bu nedenle yeni bir plan yapıldı. Dava süreçlerinde izlenecek yolu, AİHM süreçlerini hazırlıyorlar.
Daha şimdiden kendi aralarındaki yazışmalarda “ByLock delil olamaz. Eldeki bilgiler, sosyal çevre tanıkları olmadan delile dönüşemez. Rahat olun” diye birbirlerine gaz veriyorlar.
Bu arada Avrupa’daki iş birlikçileri AİHM’i hızlandırmak için harekete geçti bile. AİHM’den söz aldıklarını konuşuyorlar aralarında. “ bilgisini okurlarıyla paylaştı.
Uğur yazısında FETÖ’nün korkulu rüyasını özetle şöyle anlattı:
Ama gelgelelim “tanık” meselesi korkulu rüyaları oldu.
İşte bunu çok iyi bilen örgütün üst düzey yöneticileri içeriden ve dışarıdan yoğun bir seferberlik başlatarak tutuklu ve gözaltındakilere mesaj gönderiyorlar:
1- ByLock delil olamaz. Davaların hepsi AİHM’e gidecek ve geri dönecek. Yeter ki çözülmeyin. Bir yandan da para sayma makinelerini hazırlayın çünkü büyük tazminatlar alacağız.
2- İnkâr edin. Hatta “Benim FETÖ ile alakam yok, Allah belasını versin bunların” deyin. Ailelerinizi harekete geçirin, herkesi yanınıza çekmek için kendinizi acındırın.
3- Muhtemel tanıklar üzerinde aileleriniz vasıtasıyla baskı yapın. Ailelerinize “Devlet beni bilmiyordu, beni ihbar eden kesin budur” diyerek tanıkları etkisizleştirin.
4- Eğer tanıklar baskıyla yılacak ve sinecek gibi görünmüyorsa, “iyilikle” ikna yoluna gidin, müsaitse para teklif edin ve tanıklıktan vazgeçirin.
Örgüt bunları yaparak tanık sayısını sıfırlamak eldeki belge ve bilgileri dayanaksız hâle getirerek AİHM sürecini başlatmak niyetinde.”
Bu süreçte devletin yapması gerekenlere, alması gereken tedbirlere de değinen Uğur, “Devlet tanık ve itirafçılara nasıl sahip çıkacağını ve koruyacağını bir an evvel projelendirip yasal tedbirlerle üzerine gitmeli. Bürokrasideki muhtemel aymazlara bu durum sert biçimde, uyarılarla anlatılmalı.
…
17-25 Aralık’tan sonra FETÖ soruşturması ile görevlendirilen polislerden istifade edilmeli. Çünkü onlar yaklaşık 3 yıldır bu tanıklarla irtibat hâlinde. Kimin sağlam, kimin çürük olduğunu çok iyi biliyor.
Birkaç yıl sonra muhtemel AİHM süreçlerinde “ah vah” ediyor olmamak için bunlar asgari tedbirler.” önerisinde bulundu.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.