GÜNCEL
Erdoğan’a suikastın adı: Kanser Silahı..
Gazeteci Yazar Hüsamettin Aslan, çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı. 15 Temmuz sonrası üstaklın girişimlerinden vazgeçmeyeceğini dile getiren Aslan dikkat çekici bir iddiada bulundu.
Milat Gazetesi Köşe Yazarı Hüsamettin Aslan, çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
15 Temmuz’da başarısız olan üstaklın vazgeçmeyeceğini ifade eden Aslan şunları kaydetti:
15 Temmuz gecesi NATO ve CIA destekli, FETÖ aparatıyla Türkiye ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bir darbeye maruz kaldı. Şükürler olsun, ülkemizin lideri Erdoğan, önce Allah'ın, arkasından milletin feraseti ve Rusların da desteğiyle bu darbeyi en hafif hasarla atlattı (300 Milyar TL kayıp).
Peki, bu süreç, atlatıldı mı?
Elbette hayır. Bilakis, artarak devam edecektir.
Çünkü Türkiye'de anti-ABD'cilik çok yüksek düzeye ulaştı. ABD'lilerin tabiriyle “Türkiye'nin, soğutulması” istenecektir. Bunun için uzun zamana ihtiyaç var. Ancak vakit daraldığı için (29 Ekim 2023, saat 00.01) bir an önce Türkiye'nin, masaya oturtulması ve kulağının tekrar çekilmesi gerekiyor. Modern, post modern uygulamaların yanında, geleneksel seçenekler de deneniyor/denenecek. Tıpkı askeri darbe ve suikastlar gibi.
2013'te başlayan modern müdahale/darbe seçenekleri, yani sosyal medya (Gezi) ve hukuk darbesini (17/25 Aralık) Türkiye, dolayısıyla da R.Tayyip Erdoğan atlattı. Fakat bu modern uygulamalar Brezilya, Endonezya, Ukrayna, Hong Kong, İzlanda, Arjantin'de başarıya ulaşmıştı. Bazı ülkelerde ise de-mode diğer ifadeyle askeri darbelere başvuruldu. Mısır ve Tayland aklıma ilk gelen ülkeler. Tabi, başarısız 15 Temmuz Türkiye darbesini de ekleyebiliriz.
Bugünkü yazımda, ABD'nin (2013'den sonra) dünya darbe kronolojisini yazmak gibi bir amacım yok. Ancak, ABD'nin Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı cezalandırmak için en eski darbe/müdahale çeşidinin ve modern tekniklerini uygulama ihtimalini kaleme almak var.
Bu ihtimalin adı: KANSER SİLAHI.
Nasıl mı?
Bakınız, dünyanın pek çok ülkesinde, sosyo-ekonomik açıdan çevre hareketleri, (Ortadoğu'da İslamcılar, Latin Amerika'da solcular, Afrika'da zenciler ve Asya'da kırmızı yakalılar) iktidar oldular. ABD, ekonomik ve stratejik enerji çıkarları için bu lider/hareketlerden kurtulması gerekiyordu.
Özellikle Latin Amerika'da birçok devlet başkanına yönelik olarak, bu silah kullanılmış. Brezilya Devlet Başkanı Dilma Roussef (Lenf Bezi Kanseri), Brezilya'nın efsane Başkanı ve R. Tayyip Erdoğan'ı, Lula da Silva (Gırtlak Kanseri), Arjantin'in karı-koca Devlet Başkanları: Christina Fernandez de Kirchner (Tiroit Kanseri) ve kanserden ölen eşi Nestor Kirchner. Ekvador Lideri Rafael Correa, Peru eski devlet başkanı: Alberto Fujimori (Ağız Kanseri) Paraguay Devlet Başkanı Fernando Lugo (Lenf Bezi Kanseri), Kolombiya Devlet Başkanı ve Venezuela'nın vefat eden Devlet Başkanı Hugo Chavez (Prostat Kanseri) …
Hugo Chavez'in iddiasına göre; Devlet başkanlarının kanser olması, ABD tarafından gerçekleşmiştir. Çünkü kanser edilerek tasfiye edilen lider, simgeleşmeyecek, ölümsüzleşmeyecek ve anti-ABD'cilik hayat bulmayacaktı. Böylelikle insanlar meseleyi kader-sağlık hadisesiyle ele alacaktı.
Bu liderlerin ortak özelliği, ABD'nin Latin Amerika'yı ‘arka bahçesi' gibi davranmasına karşı çıkmasıdır. Daha ilginç olan yukarıdaki başkanlar, 2012-2013 yılından beri sosyal, asayiş, hukuk ve ekonomik birçok manipülasyona maruz kaldı. Ayrıca, yukarıdaki başkanlar, 2016 yılı itibariyle görevlerinin başında değiller!
ABD'nin bu ülkelerde asıl amacının, Türkiye'deki gibi enerji olduğunu birçok yazımda dile getirmiştim.
Günümüzde Türkiye'de yaşananlara baktığımız da CIA, Hakan Fidan'ı ekarte ederek ilk önce Fetullah Gülen'i Abdullah Gül'den sonra Cumhurbaşkanı yapmaya çalıştı. Sonra 17/25 Aralık ve 15 Temmuz'da R. Tayyip Erdoğan'ı ele geçirmeye çalıştı. Ancak, hiç birinde başarılı olamadı. Hedefin Cumhurbaşkanımız olduğu açık. Bundan sonra da yukarıda dile getirdiğimiz gibi ABD, Latin Amerika'da uyguladığı Kanser Silahı marifetiyle Erdoğan'ı tasfiye etmeye çalışacaktır.
Bu silah, uzak mesafeden bir yiyecek-içecek veya direk insan vücudunu hedef alarak, kişinin UV ışınlarına maruz kalmasıyla DNA'ların temel genetik materyallerinde değişmeye neden oluyor. Böylelikle hücrelerde bölünmeye yani ölümsüzleşmeye neden olup. Nihayetinde insanı yavaş yavaş öldürüyor.
Bu kanser silahı, sadece UV ışınlarıyla değil. Yaptığım araştırmaya göre, aynı zamanda ses dalgalarıyla da insan vücudunu, etkisiz hâle getirebiliyor. Örneğin, ABD'nin Irak işgali sırasında, Irak askerlerinin dışarı çıkmamasının sebeplerinden biri de bu silahlardır. Öyle ki bu silah, direk beyni etkileyip insanların davranışlarını da yönetebilmektedir.
Üstelik bu silahlar, uzun zamandır kullanılmaktadır. Bu yazı vesilesiyle Cumhurbaşkanımızın korumasını sağlayanların sadece silahlardan değil, modern uygulamaları da göz ardı etmemesini ümit etmek istiyorum.
Gerçi, yaverinin bile FETÖ'cü çıktığı, bir güvenlik uygulamasına ne kadar güvenilir, onu da bilmiyorum. Lakin, biz, yine de bu yazıyla Cumhurbaşkanımızın yediğinden, içtiğinden sorumlu kişileri, uyararak, biraz rahatsız edelim.
Eğer Cumhurbaşkanlığı yetkilileri, Erdoğan'ı koruyacak teknolojik ve biyolojik birikimine sahip değilseler, lütfen Cumhurbaşkanımızı bütün öğünlerini, vatandaşlarımızın evlerinde yapmalarını tavsiye etsinler.
Meseleyi komplo teorisi olarak ele alamayız. Zira, bu coğrafya da komplo diye tabir edilen analizler, reel politika da hep bir karşılığı olmuştur.
Tedbiri elden bırakmamalıyız…