TÜRKİYE
Dizel otomobillere veda zamanı...
ABD’deki emisyon testlerinde manipülasyon yaptığı tespit edilen Volkswagen’in oluşturduğu skandal dizel yakıtın kaderini de etkileyecek. İnsan sağlığına zararlı olduğu konusunda uzun süredir tartışılan ‘dizel’in son skandalla birlikte yavaş yavaş sonunun geldiğine inananların sayısı hızla artıyor.
Alman otomotiv devi Volkswagen Grubu’nun CEO’su Martin Winterkorn’un istifası ile dünyanın en önemli gündem maddesi haline gelen ‘emisyon skandalı’, sadece otomotiv firmalarını değil, otomobil yakıtı olarak dizelin kaderini de etkileyebilecek güçte bir hadise. Yaşanan skandal otomotiv tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Özellikle hibrit (melez) ve elektrikli otomobil teknolojileri ki son dönemde Apple ve Google’nin de bu konuda çalışma yaptığını biliyoruz, işin asıl kazananları bu alana yatırım yapanlar olabilir. Bu görüş benim kişisel görüşüm değil, şu an skandal üzerine yazılan tüm analizlerde bu cümleyi görmek mümkün. Niye mi çünkü dizel yakıt ve araçlar zaten kamuoyu ve çevreciler tarafından hep tartışıldı ve hep bir kırmızı bir hattaydı.
Volkswagen skandalı da bu noktada dizelin işini gerçekten çok zorlaştırıp çok daha şiddetli tepki çekmesini sağladı ve daha da sağlayacak gibi... Otomotiv sektörü yetkilileri dizelin ölmesinin ekonomiler için büyük bir felaket olacağını belirtirken, uzmanlar ise yavaş yavaş bu ölümün gerçekleşeceğine inanıyor.
SEBEP ENERJİ POLİTİKALARI
Peki dizel yakıt ve dizel araçlar neden hep tartışıldı ve neden böyle bir skandal patladı. Çok şey yazıldığı çizildi ama dizelin hayatımıza bu kadar kısa sürede bu kadar hızlı nasıl girdiğini pek kimse hatırlamaz. Şöyle bir dizel otomobillerin geçmişine baktığımızda bugün Türkiye dahil Avrupa’da satışlarda çoğunluğu oluşturması, tamamen enerji politikalarının bir sonucu. Çünkü 1997 yılında imzalanan ve 2005’te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü kapsamında 15 Avrupa Birliği (AB) ülkesi karbondiyoksit (CO2) salınımlarını 2005’e kadar 1990 seviyelerinden yüzde 8 düşüreceklerini, yani fosil yakıt tüketimini kısacaklarını taahhüt ettiler. Otomobil sektöründe bu taahhütün sonucu benzinden daha fazla enerji içeren ve dolayısıyla yakıt sarfiyatını düşürerek CO2 salınımını azaltan dizele kayma olarak kendini gösterdi. Benzin ve dizelin vergisiz fiyatları hemen hemen aynıyken, Avrupa Birliği benzine uygulanan vergi oranını yüksek tutarak pompada benzini pahalı, dizeli ucuz yakıt yaptı.
AVRUPA DIŞINDA DÜŞÜK
Sonuçta Avrupa’da 1990’ların başında trafiğe çıkan arabalar içinde dizel oranı yüzde 15 iken, 2000’lerin ortalarından itibaren yüzde 50’yi, 2010’larla birlikte yüzde 60’ları geçti. Fransa gibi bazı ülkelerde yüzde 80’e yaklaştı. Dahası, başta Volkswagen olmak üzere Avrupalı otomobil üreticileri, dizel teknolojilerine büyük yatırımlar yaptılar. Bu yatırımlar yüzünden zaten dizelin ölmesinin büyük bir felaket olacağına inanılıyor. Bugün Avrupa’nın dizel odaklı çevre politikası dünyada benzeri olmayan bir politika. Yılda 16 milyon otomobil ve hafif ticari araç satılan dünyanın en büyük ikinci otomobil pazarı olan ABD’de trafiğe çıkan her 100 arabadan sadece 3’ü dizel. Bu orana da son 5 yılda özellikle Volkswagen ve diğer Alman markalarla ulaşıldığını da unutmayın. Dünyanın en büyük otomobil pazarı olmaya aday Çin’de ise dizel yok sayacak kadar az seviyede.
Dizel için ‘temiz’ lobisi
Dizeli destekleyen politikaların bir süredir tartışıldığını kaydeden Enerji Piyasası Uzmanı Cüneyt Kazokoğlu şunları söylüyor: “Öncelikle yıllar içinde gelişen motor teknolojileri sayesinde dizel motorların benzine olan yakıt sarfiyatı avantajları eridi. Bu sayede dizelin CO2 salınımını azaltma avantajı kaybolurken, salgıladığı partiküller ve azot oksitlerin (NOx) insan sağlığını ciddi ölçüde tehdit ettiği daha fazla anlaşıldı. Dünya Sağlık Örgütü bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, 1998’de ilk defa dizel emisyonlarının kanserojen etkisini, “muhtemelen kanserojen” sınıflandırması ile vurguladı. Haziran 2012’de ise Dünya Sağlık Örgütü, yayınladığı bir bildiri ile dizel emisyonlarını “1. grup kanserojen” olarak niteledi. Otomobil üreticileri, bir taraftan AB nezdinde lobi yaparken, bir taraftan da dizel motorlara uygulanan partikül filtreleri ya da yakıt katkıları ile dizelin “temiz” imajını korumaya çalıştılar.
EURO 6’YA GEÇİLİYOR
Fakat ABD’de yapılan testlerde, otomobil kullanıcılarının aşina olduğu bir durumun, üreticinin duyurduğu yakıt sarfiyatı ile gerçek hayattaki yakıt sarfiyatı arasındaki farkın, NOx (azot oksit) emisyonları için de geçerli olduğunun farkına varıldı. Dahası, laboratuvarda ölçülen ve gerçek yakıt sarfiyatı arasındaki fark en fazla yüzde 30 seviyesindeyken, test edilen Volkswagen’larda laboratuvarda ölçülen ve gerçek NOx salınımları arasındaki farkın 35 kata kadar çıkabildiği tespit edildi. Bugün bildiğimiz, Volkswagen’in dünya çapında 11 milyon EA189 kodlu 4 silindirli dizel motorun yazılımına, arabanın emisyon testinden geçtiğini anlayan bir uygulama eklediği ve bu sayede testlerde NOx salınımlarını düşük gösterdiği anlaşıldı. Bu skandalın ABD’de ortaya çıkmasının önemli nedenlerinden biri ise ABD’de NOx salınım sınırının Avrupa’dan çok daha sıkı olması. Avrupa, bu aydan itbaren geçerli Euro 6 emisyon standardı ile otomobillerden NOx salınımlarını 80mg/km olarak sınırlarken, halihazırda ABD’de geçerli olan standart 70mg/mil, yani 43mg/km, Avrupa’nın neredeyse yarısı.
Türkiye için de önemli bir süreç
Volkswagen skandalı Türkiye için de çok önemli. Çünkü çevre politikalarında Avrupa Birliği (AB) mevzuatını takip eden Türkiye de benzine uygulanan vergiyi yüksek tutarak dizeli destekliyor. En son Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre benzine uygulanan toplam vergi 2.9 TL iken, dizele uygulanan vergi 2.19 TL. Bunun sonucu olarak Türkiye’de 2000’lerin başında trafiğe çıkan her 10 arabadan 1’i dizel iken, 2015 yılının ilk 8 ayında satılan otomobiller için dizel oranı yüzde 61’i aştı. Geçen sene bu oran yüzde 63’ü bile aşmıştı. Türkiye’de Volkswagen grubu dizel otomobil deyince ilk akla gelen markalardan. Yine 2015 yılının ilk 8 ayında trafiğe çıkan 5 otomobilden 1 tanesi Volkswagen grubu aracı.
DİZEL AÇIĞI OLUŞTU
Uygulanan bu çevre politikası Türkiye’nin petrol ürünleri dengesini de etkiledi. Dizele kayış (ve LPG’nin de desteklenmesi ile) benzin tüketimi düşerken, dizel yakıt tüketimi 2001-2014 arasında ikiye katlandı. Türkiye benzin fazlası verip, dizel açığı büyüyen bir ülke oldu. Geçtiğimiz yıl Türkiye 12 milyon ton dizel ithal ederken 2 milyon ton benzin ihraç etti. Rafineri sektörü bu duruma dizel üretimini arttıracak yeni üniteler (Tüpraş) ve dizel odaklı yeni rafineri (Azeri SOCAR’ın İzmir’deki yeni rafinerisi) ile uyum sağlamaya çalışsa da, dizeli destekleyen çevre politikaları devam ettiği sürece arz talep dengelerindeki bozukluk devam edecek.
Skandal Hindistan ve Avustralya’ya sıçradı
Geçtiğimiz hafta Volkswagen Grup tarafından yapıldığı tespit edilen ve dünya çapında büyük bir skandala imza atan hileli yazılım olayının ardı arkası kesilmiyor. Skandal dalgalar halinde Avrupa, Asya’ya hatta dün Hindistan ve Avustralya’ya kadar yayıldı. İlk skandal geçtiğimiz hafta ABD ve Kanada’da satışına sunulan araçların emisyon raporlarındaki tutarsızlık ile ortaya çıktı.
Soruşturma komisyonu Volkswagen Grup’un ABD ve Kanada’da sattığı 2009 ve sonrası model dizel VW Jetta, 2010 ve sonrası model dizel VW Golf, 2010 ve sonrası model dizel Audi A3s, 2012 ve sonrası model dizel VW Beetle Convertibles ve 2012 ve sonrası model VW dizel Passat modellerinde kullanılan emisyon ölçüm yazılımının hileli olduğunu tespit etti. Kasti olarak gerçekleştirilen bu eylemde emisyon sonuçlarında araçların olduğundan daha az çevreyi kirlettiği hileli bir şekilde raporlandı. Skandal yöntem sayesinde Volkswagen ve Audi’nin söz konusu modelleri, limitlerin altında çevre kirliliği gösteriyor denerek bahsi geçen ülkelerde satışa çıkarıldı.
Geçen hafta büyük skandal su üstüne çıktığında toplam 500.000 araç Volkswagen Grup tarafından geri çağrıldı. Olaylar dalgalar şeklinde yayılmaya devam etti. ABD ve Kanada’dan sonra tüm dünyada 11 milyon aracın bu durumdan etkilendiği ortaya çıktı ve Volkswagen Grup CEO’su Martin Winterkorn 10 yılı aşkındır sürdürdüğü görevinden istifa etti. Yapılan hileli emisyon manipülasyonu yüzünden çok büyük ceza yemesi beklenen Alman otomobil devi, Winterkorn istifasından sonra borsada düşüşe geçen hisseler ile de ciddi şekilde zarar ediyor.
Skandal süreç nasıl oluştu?
Mayıs 2014: West Virginia Üniversitesi Alternatif Yakıtlar, Motor ve Emisyon kurumu, Uluslararası Temiz Hava Sahası ve Taşımacılık komisyonu tarafından görevlendirildi. Ekip, iki modelin bir önceki raporlardan daha fazla hava kirliliğine sebep olduğunu raporlardı ve Kaliforniya Hava Kaynakları Kurumu ile Çevre Koruma Birliği’ni uyardı. Bu iki model 2012 Jetta ve 2013 Passat idi. Aynı testten BMW’nin X5 modeli SUV’u sorunsuz olarak nitelendirildi.
Temmuz 2014: İlk soruşturma açıldı. Volkswagen durumu bir bakıma örtbas etmek istedi. Ortaya çıkan tutarsız test sonuçlarının kullanıcı odaklı oluşan arızalanmalar sebebiyle olabileceğini ileri sürdü ve bütün sorumluluğu araç sahiplerinin üzerine yıktı.
Aralık 2014: Volkswagen soruşturması büyümeye devam etti. Volkswagen Grup emisyon testlerinde sorun tespit edilirse ve bu bizden kaynaklanırsa bahsi geçen 500.000 aracı seve seve geri çağırabiliriz açıklamasında bulundu.
6 Mayıs 2015: Kaliforniya Hava Kaynakları Kurumu ve Çevre Koruma Birliği’nin ortak yürüttüğü soruşturmanın test sonuçları asıl gerçeği ortaya çıkardı. Hem laboratuvar ortamında hem de normal yolda seyir halinde yapılan testlerin sonuçlarına göre araçların bu denli yüksek emisyon sonuçları vermesi anormal karşılandı. Volkswagen Grup’un 500.000 aracı geri çağırabiliriz vurgusu tek taraflı çıkar olarak nitelendirildi. Hatalar kullanıcı odaklı değil geliştirici odaklıydı.
Haziran 2015: Testler devam ettikçe vahim sonuç ortaya çıktı. 2015-2016 model araçların bu duruma göre normal olduğu fakat bahsi geçen modellerde bariz bir şekilde manipülasyon yapıldığı ortaya çıktı. Yapılan hileli sonuçlandırma kanıtlandı. Metodlar masaya yatırıldı ve Volkswagen Grup’tan bir açıklama, bir itiraf beklendi.
3 Eylül 2015: Volkswagen Grup’un üst düzey yetkilileriyle yapılan toplantıda araçlara emisyon ölçümünü yanıltmak için “defeat device” denilen hileli yazılımın kullanıldığı itiraf edildi.
18 Eylül 2015: Kaliforniya Hava Kaynakları Kurumu ve Çevre Koruma Birliği Volkswagen Grup’un yaptığı itirafı da çalışma raporlarına ekledi. Dosyayı sonuçlandırdı ve ABD Çevre Bakanlığı’na iletti. ABD ve Kanada hükümetleri soruşturma için bakanlıklar ortaklığı ile komisyon kurdu ve Volkswagen Grup’u çevre kirliliğine sebep olan araç üretmekten, hileli ve yanıltıcı yönetmlere başvurmaktan, son kullanıcı ve hükümetleri kandırıcı eylemlerden suçlu bularak araç başına 37.500 dolar ödemek suretiyle maddi ceza yaptırımı uyguladı.
Defeat Device nasıl çalışır?
Defeat Device dediğimiz yazılım hilesi, araçların dyno testinde kullanılıyor. Emisyon ölçümlerini en isabetli şekilde raporlamanın yolu araçların dyno ortamlarında gösterdiği egzost/gaz salınımlarını ölçmektir. Buna göre Defeat Device dediğimiz araç, aracın ECM (Elektronik Kontrol Modülü) içerisine yerleştiriliyor. Defeat Device, ECM üzerinden emilimi ölçen cihaza erişime yetisine sahip. Bu şekilde hileli yazılım sayesinde sonuçları manipüle edebiliyor.
Mercedes: Güveniyoruz
Volkswagen Grup tarafından gerçekleşen bu büyük skandalın ardından Kaliforniya Hava Kaynakları Kurumu ve Çevre Koruma Bİrliği ABD sınırları içerisinde bulunan şüpheli gözüktüğü gerekçesiyle Mercedes, BMW, KIA, Toyota ve Mazda modellerini de teste aldı. Defeat Device kullandığı şüphesiyle laboratuvara sokulan araçların şu sıralar emisyon ortamında tekrar gözden geçiriliyor. Mercedes; “Volkswagen Grup’un kullandığı yöntem etik dışı. Böylesi bir manipülasyona göz yummak markamızı zedeler. Araçlarımıza güveniyoruz.” açıklamasında bulundu.